Murat OBENLER
EMAA’nın “Herkes İçin Sanat Projesi” kapsamında gerçekleştirdiği kalıcı kamusal sanat eserlerinin Lefkoşa’daki Dr.Fazıl Küçük Parkı’na yerleştirilmesi sonrasında projenin detaylarını süreçlerin her anında içinde olan Dernek Eş başkanı ve proje sanat danışmanı Zehra Şonya ile konuştuk.
Yaz sıcağında gerçekleşen zorlu çalışmalar sonrasında tamamlanan ve derneğin çoğulcu görüşler, demokratik değerler, çeşitlilik, eleştirel fikirler ve kültürler arası hoşgörü değerleri temelinde geliştirilen 5 eser parka monte edilirken kaidesiz,davetkar algısı ile,anıtsal olmayan ve heykel-sanat-insan ilişkisindeki alışılmış mesafeyi değişime uğratan eserler ortaya çıktı.
Sanatla bütünleşen park modelleri yaratmak istediklerini kaydeden Şonya, Dr.Fazıl Küçük Parkı Herkes İçin Sanat Heykel Parkı’nın bu anlamda güzel bir örnek olduğunu da vurguladı.
“Sanatın herkes için gerekli olduğuna inanarak toplum-sanat ilişkisini güçlendirmek için çalışmalar yapıyoruz”
-“Herkes İçin Sanat Projesi”nden başlayarak kalıcı kamusal alan çalışmalarına geçelim arzu edersen...
Zehra Şonya: “Herkes İçin Sanat Projesi” EMAA’nın 3’ncü AB projesidir. Biz sanatçılardan oluşan birörgütü değiliz, sanatseverlerin ve sanata ilgi duyan bireylerin de birlikte olduğu , sanatın herkes için gerekli olduğuna inanarak toplumla sanatın ilişkisini güçlendirmek için çalışmalar yapan bir derneğiz.
“Sanatla ilgilenemeyen, mekanizmalara uzak düşen, ekonomik olarak da gücü yetmeyen insanlara ulaşmayı amaçlıyoruz”
-Toplumla sanat arasındaki ilişki boyutu/seviyesi/korelasyonu nedir?
Zehra Şonya: O boyutun zayıf olduğunu düşünüyorum. Gelişmeye çalışan ama sağlıklı gelişemeyen bir durumdayız. Benim ülkeye geldiğim 2001 yılıyla son yılları karşılaştırdığımda sanata ilgi duyan insanların gidebileceği, ilgi duyabileceği bazı mekanizmaların- yapıların bazı şehirlerde oluştuğunu görüyorum. Tam da bu noktada biz sanata ilgi duyan ve şehirlerde bu yapılara ulaşabilen değil de ilgilenemeyen, mekanizmalara uzak düşen, günlük hayatı içinde sanatla bağ kuramayan, ekonomik olarak da gücü yetmeyen insanlara ulaşmayı amaçlıyoruz. Sokaktaki, köydeki ,evdeki insana sanatı götürmek,neden gerekli olduğunu anlatmak,ilişki kurmasını-bilinci arttırmak ve sanatsever kitleyi çoğaltarak beslemeyi amaçlayarak sanatı galeri ortamından,özel gruplaşmalardan,kapalı mekanlardan, elit olarak algılanmasından sıyırarak halkla buluşturmak için projeye “Herkes İçin Sanat” dedik. Bu yüzden kamusal alanda sanat (geçici ve kalıcı olarak) projesi ile hem kendimizi o alanda geliştirmek hem de sokaktaki, köydeki her yaştan insana en iyi şekilde ulaşabileceğimizi düşündük. Etkinliklerimiz ile çocuklara, gençlere temas ediyoruz ama evlerdeki yaşamlara da dokunabilmek adına kitaplar hazırladık, şehirden çıkıp sanat otobüsümüz ile köylere gidip gençlerle, çocuklarla ve ailelerle buluştuk,onlara temas edip birlikte birşeyler ürettik. Belediyeler ile temasa geçip bizim başlattığımız çalışmaları kuracakları kültür-sanat-aktivite merkezleri ile kalıcı hale getirmeleri gerektiğini anlattık. Buralarda hem farkındalık arttırılması hem de arzu etmeleri halinde yardıma hazır olduğumuzu söyledik. Yayınladığımız videolar ve billboardlarla da sanat bilincini farklı mecralarda geliştirmeye çalıştık.
“Ülkemizde aktif kamusal sanat örneklerini istediğimiz kadar yaratamadık.”
-Gerek merkezi ve yerel siyasetin gündeminde, gerekse sanat çevrelerinde kamusal sanat kavramının çok yaygın olmadığını görüyorum. Bu konuda sanki de EMAA öncü bir misyon üstlenmiş ve bunun yayılmasında birçok dönüştürücü çalışmalar yapıyor.
Zehra Şonya: 2006’da Surlariçi’nde bazı çalışmalar /sergiler başlatmıştık ama o zamanlar bizler de kamusal sanatla ilgili pek bilinçli değildik. Sanat Lefkoşa’da 2008’de yaptığımız etkinlik de bir çeşit kamusal sanat idi.
Kamusal sanata baktığında sosyal içerikli bir yaklaşım görürsün. Bir yerde bir insan kitlesi vardır ve onların sanatla iletişim kurabileceği bir sanat biçiminden bahsediyoruz. Kamusal sanatta da aktif (oradaki insanlarla birlikte şekillenen, ilerleyen bir iş) olan var. Biz ülkemizde bu tür aktif kamusal sanat örneklerini istediğimiz kadar yaratamadık. Ama çalışıyoruz. İkincisinde ise sanatçı etkileşime açık bir işi kendisi atölyesinde yapar ve kamusal bir alana koyar, oradaki insanların diyaloğu ile şekillenir. Bir sanatçının bir sokakta canlı performansı sırasında oradaki insanları da içine çeken interaktif çalışmaları da vardır. Bu halkla ve halkın içinde yapılan eserler/performanslar etkileşime, dönüşüme açıktır ve galerilerde sergilenen eserlerden farklıdır.
-Kamusal sanat insanı olduğunca içine alan bir tür olduğuna göre sanatçının da belki de farklı bir eğitimden(iletişim becerisi,psikolojik boyut,eğitsel pedagoji vs.) geçmesi gerekir.
Zehra Şonya: Bu konuda sanatçının kendini geliştirerek deneyimini arttırması gerekir. Bu konuda hem sanat tarihi açısından ve kuramsal boyutta hem de ilk defa bazı küratörlerle çalıştık ve fikir geliştirme anlamında onlardan faydalandık. Bu eğitmenlerin katılacağı atölye çalışmaları de olacaktı ama pandemiden dolayı olamadı. Bu atölyeleri biz kendi içimizde geliştirdik.
“Pandemiden dolayı uluslararası değil yerel sanatçılara daha fazla şans vererek onlarla çalıştık”
-Bildiğim kadarıyla bu proje uluslararası olacaktı değil mi?
Zehra Şonya: Evet kalıcı kamusal sanat projesi başvuruları uluslararası olarak açmayı planlamıştık ama pandemiden dolayı hem ulaşım hem sahada çok sıkıntılar yaşayacağımızı düşündüğümüz için başvuruları yerel sanatçı boyutunda tuttuk. Böylece yerel sanatçılara daha fazla şans verdik(o yüzden üzgün değiliz). Projede 6 eser vardı ama kriteri geçen 5 heykel kabulü oldu(bir arkadaş da yetiştiremeyeceğini söyleyerek çekildi) ve bir de ben gönüllü yaptım toplamda 5’i bulduk. Dernek politikası olarak ve jüri olarak kötü eserler koymaktansa hiç koymamayı seçtik. Az ve öz olsun istedik çünkü kamusal alana kötü heykel koyduğunuzda orada kalıyor.
“Tam hedeflediğimiz şeyi yerli sanatçılarla yakaladık. Sonuçtan çok memnunuz.”
-Yapım süreçleri nasıl oldu, malzeme, zaman, mekan üçlüsüne bakacak olursak?
Zehra Şonya: Çok kaygıların olduğu bir süreci yaşadık. Bir sanatçı dışında hiçbirinin büyük ebat heykel tecrübesi yoktu. Nurtane Karagil gibi iki boyutlu alandan gelen sanatçının ilk heykel çalışması oldu. Dize’nin makinelerle atölye deneyimi yoktu. Tam hedeflediğimiz şeyi biz Kıbrıslı yerli sanatçılarla yakaladık. Biz sonuçtan çok memnunuz. Sanatçı arkadaşlar da süreç içinde kendilerini çok geliştirdiler.
“LTB bize iyi bir partner oldu. Bu iki kurum çok iyi bir mekan yarattı.”
-Önemli sayılacak da bir paydaş ve işbirliği ile bu proje hayata geçti sanırım?
Zehra Şonya: Bu tip heykel çalışmalarında sanatçı yalnız başına birşey yapamaz. Lefkoşa Türk Belediyesi ile 3 yıl önce yaptığımız Lefkoşa’da Kamusal Sanat Çalıştayı’nda da hemfikir olarak bu projede de birlikte çalıştık. LTB iyi bir partner oldu. Biz AB’ye başvuruları yaptık, fonlama oldu, yarışmayı açtık, başvuru kabulü ve eserlerin seçilmesi sonrasında sanatçılar alanda çalışmaya başladı ve bu süreçte de LTB’nin büyük katkıları oldu. Masalar, işçi, usta, teknik çözümlemeler, montaj vs. gibi taleplerimize LTB hep olumlu cevap verdi ve sanatçılar heykelleri tamamladı. Sonuç olarak bu iki kurum çok iyi bir mekan yarattı. Dr.Fazıl Küçük Parkı heykellerle ve peyzaj düzenlemesi ile spor, sosyal fonksiyonu yanında bir kamusal sanat alanına dönüştü.
“Kaide yok, davetkar bir algı var,anıtsal değiller ve heykel-sanat-insan ilişkisindeki alışılmış mesafeyi değişime uğratıyor”
-Tabiri yerindeyse heykellerin hepsinin ayağı yere basıyor değil mi?
Zehra Şonya: Heykellerin hepsi yerden çıkıyor ve bu da heykellerin insanlarla daha fazla temas etmesine zemin hazırlıyor. Kaide yok, davetkar bir algı var, anıtsal değiller ve heykel-sanat-insan ilişkisindeki alışılmış mesafeyi değişime uğratıyor. Birçok meydan ve çemberlerde olanın tersine biz insanların heykellerin içine girmelerini, altından geçmelerini, üstüne çıkmalarını, onlara düşünsel, tinsel, sezgisel olarak temas etmelerini istedik.
“Hem sanatçılar hem dernek hem de belediyenin memnun olduğu bir sonuca ulaştık.”
-Bu projede heykel boyutunda en çok nerede zorlandınız?
Zehra Şonya: Eğer uluslararası olsaydı zaman çok riskli olacaktı. Biz bir ayda bu işlerin bitirilmesini şartnameye koyduk. Bu öngörü yerel sanatçılarda bile tutmadı çünkü gerek yaz mevsiminin ortasında olmamız gerek malzeme bulma ve işçilik bağlamında aksamalar meydana geldi. Bir ayda da iki ayda da bitirenler oldu. Biz de gecikme yaşayan sanatçılara hem imkanlarımız çerçevesinde destek verdik hem o zaman esnekliğini gösterdik. LTB de bizi sıkıştırmadı. Teknik olarak bazı sıkıntılar da yaşamamıza rağmen hem sanatçıların hem derneğin hem de belediyenin memnun olduğu bir sonuca ulaştık.
“Heykeller zaten temasa açık eserlerdir ve bunu da bir eğitim süreci olarak görerek gülümsüyoruz.”
-Heykellerin uzun yıllar bu kamusal alanda zarar görmeden yaşayacağıyla ilgili öngörün nedir?
Zehra Şonya: Açılış öncesi Naz’ın heykeline bir müdahale oldu, düzelttik. Bundan sonra da bekliyoruz. Heykeller zaten temasa açık eserlerdir, bizler hazırız, bekliyoruz ve bunu da bir eğitim süreci olarak görerek gülümsüyoruz. Kötü müdahalelere de bizler sevgiyle müdahale edeceğiz.
-LTB Başkanı Mehmet Harmancı’nın açılışta söylediği “Bu park belki de gelecek kuşaklardaki sanatçıların yetişmesinde bir eğitim mekanı,atölye olacaktır” cümlesi de belediyenin bu parka ve eserlere verdiği önemi gösteriyor. İyi bir kamusal sanat yaklaşımı örneği oldu.
Zehra Şonya: Bu parkta kamusal sanat eserleri yanında bizim sunduğumuz bir de çok fonksiyonlu etkinlik alanı tasarımı vardı. Bunu da gelecekte hayata geçirmemiz durumunda bu park gerçekten Başkan Harmancı’nın söylediği noktaya gelebilir, çünkü bu bahsettiğim tasarım parkta geçici kamusal sanat örneklerinin uygulanmasını kolaylaştıracaktı. Gelecek yıl için bu umudumu ve olumlu bakışımı koruyorum.
“Parkın oluşmasında sanatsız kalınmaması gerektiğini, sanatla bütünleşen park modelleri yaratmak istiyoruz”
-Bu heykeller şehirde yaşayanlar için, EMAA için, şehir için,ülke sanatı için ne ifade eder?
Zehra Şonya: Bizler ülkedeki parklara bakış anlayışını değiştirmek istiyoruz. Park oluşmadan daha planlama aşamasında kamusal sanatın projeye dahil edilmesini istiyoruz. Biz bu proje ile hem parklarda anıtsal heykellere karşı alternatif heykel modellerinin olduğunu hem de parkın oluşmasında sanatsız kalınmaması gerektiğini, sanatla bütünleşen park modelleri yaratmak istiyoruz. Bu örnek model bir başka belediye/ler tarafından başka bir mekanda veya Lefkoşa’daki başka parklarda uygulanmaya çalışılırsa biz kendimizi başarılı adledeceğiz.
-AB yetkilisi de çıkan sonuçtan çok mutluydu değil mi?
Zehra Şonya: Avrupa Birliği de, GAÜ-KAÜ de,EMAA da,LTB de mutluydu. Sanatçılar da açılışa gelen kitle de mutluydu. Final gecesi sunumu da her şeyiyle güzel ve başarılı idi.