Murat OBENLER
DAÜ, DAÜ Yayınevi ile Sosyal ve Kültürel Aktiviteler Müdürlüğü organizasyonu ile DAÜ İle Kitap Buluşmaları 2024''Kadın-lık Halleri'' Katalog Tanıtımı ve Eleştirisi etkinliği 30 Mart Cumartesi günü Rauf Raif Denktaş Kültür ve Kongre Sarayı’nda gerçekleşti. Sosyal Aktiviteler Merkezi Müdürü de olan Çiğdem Duvarcı’nın sunumu ile gerçekleşen etkinlikte sırasıyla DAÜ Yayın Kurulu Başkanı Prof. Dr. Şebnem Hoşkara, Yayınevi’nin misyonu ve çalışmaları hakkında, serginin küratörü de olan DAÜ Sanat Koordinatörü Zehra Şonya sergi ve kitap hakkında bir konuşma yaptı ve Sanat Tarihçisi Dr.Derya Ulubatlı da sergideki sanatçıların işleri ve katalog hakkındaki değerlendirmesi ile sürdü ve soru-cevap bölümü ile sona erdi.
Hoşkara: “Yayınevi olarak 8.kitabı yayınlamaktan mutluluk duyuyoruz. Katkı koyan tüm sanatçı ve kişilere teşekkür ederim.”
Yayın Kurulu Başkanı Prof.Dr. Hoşkara, DAÜ Yayınevi’nin 1995 yılından beri hem yerel hem de küresel gereksinimler doğrultusunda nitelikli akademik yayınlar yapma hedefiyle faaliyet göstermekte olduğunu ve bu amaçla özgün kitaplar, süreli yayınlar, konferans bildirileri ve ders kitapları yayımladığını kaydetti. DAÜ Yayınevi’nin başta Türkçe ve İngilizce olmak üzere birçok dilde yayın yapmakta olduğunun altını çizen Hoşkara yayınevi olarak 8.kitabı yayınlamaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi ve katkı koyan tüm sanatçı ve kişilere teşekkür etti.
Şonya: “Feminizm bir yaşam ideolojisi olmalıdır”
Sergi küratörü ve DAÜ Sanat Koordinatörü Zehra Şonya ise sergide 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vasıtasıyla toplumsal cinsiyet bağlamında verilen mücadelenin yeniden değerlendirilmesi ve sanatçıların bu bağlamda yarattığı eserlerde bu mücadelenin izlerini ve anlamlarını ortaya çıkarma, irdeleme, sorgulama ve görünür kılma çabasını ele aldıklarını söyleyerek bir kez daha sergide eserleri yer alan İsmet Tatar, Nilüfer İnandım, Nurtane Karagil, Serap Kanay, Hüseyin Özinal ve Hatice Tezcan’a teşekkür etti. Zehra Şonya’nın da eserleri sergide yer aldı.
Şonya, “8 Mart dolayısıyla kavramsal feminizm doğrultusunda 7 sanatçının eserlerinden oluşan bir sergi açtık ve tarihsel bir sıralama da yaptık. Feminizm politiktir de. Feminizm bir yaşam ideolojisi olmalıdır” ifadelerini kullandı.
Ulubatlı: “Sergi için daha kapsayıcı bir başlık daha iyi olurdu”
Sanat Tarihçisi Dr. Ulubatlı her eserin sanatçının öznel fikrini yansıttığını söyleyerek tercih edilen Kadın-lık Halleri isminin sergi için bir miktar az kaldığını ve daha kapsayıcı bir başlığın daha iyi olacağını kaydetti. Sergide içinde militarizm eleştirisi de olan Queer sanat(Hüseyin Özinal’ın işleri) örneklerini de gördüğünü, kadının hikayesini görünür kılma, özgürleşme, bedenin iktidara başkaldırısı, dört duvara sığamayan kadının kendini ifade çabası gibi temalarda çalışmalar yapıldığını dile getiren Ulubatlı işlerin hepsinde politik bir yan olduğunu vurguladı.
Ulubatlı: “Bedeni ele almasıyla tüm işler toplumsala bağlanır ve iktidarın yarattığı normlar bağlamında bir başkaldırıdır. Toplumsal olarak başkaldırı da bir meydan okumadır”
Ulubatlı: “Bedene duyulan rahatsızlık toplumsaldır. İlla da bunu topluma göstere göstere vermek gerekmez. Ancak bunu göstere göstere vermenin rahatsız edici olduğunu bile bile vermek de büyük cesarettir. Bu cesaret de politiktir. Burada filozof Michel Foucault benzetmesini anlamlı buluyorum. Yine Feminist felsefe, kuir kuramcısı, filozof Judith Butler’e atfen bedeni ele alması dolayısıyla tüm işler toplumsala bağlanır ve iktidarın yarattığı normlar bağlamında bir başkaldırıdır. Toplumsal olarak başkaldırı da bir meydan okumadır.”
Ulubatlı: “Kişisel olan politiktir. Sergideki sanatçılar işleriyle “üretiyoruz ve buradayız” diyorlar. Bu bir meydan okuma ve varoluş halidir”
Dr. Ulubatlı sergideki sanatçıların işlerine de yakından baktığı konuşmasının devamında ise, “Amerikalı sanat tarihçisi, küratör, yazar ve kadın hakları savunucusu Linda Nochlin’in 1971’de yazdığı “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?” adlı makalesinde de Ataerkil düzen-eril akıl-sanat tarihi ilişkisini analiz etmiş ve yüzyıllar boyunca kadınların sanat alanında başarı kazanmasının toplumsal ve kurumsal olarak nasıl engellendiğini irdeledi. Kişisel olan politiktir. Sergideki sanatçılar işleriyle “üretiyoruz ve buradayız” diyorlar. Bu bir meydan okuma ve varoluş halidir” dedi.
“Eril Aklın İfşası” ismi üzerinde fikir birliğine varıldı
Soru-cevap bölümünde ise sergiye “Eril Aklın İfşası” isminin daha uygun olabileceği üzerine fikir birliğine varıldı. Ülkenin en değerli bilim üreten yerlerinden olan DAÜ camiasının bir iki örnek dışında hem sergiye hem de etkinliğe ilgi göstermemesi de dikkat çekilen bir başka konu oldu.