Sorumlu siyaset ve Erken çözüm meselesi

Asım Akansoy


Tüm geçip gitmiş kuşakların oluşturduğu gelenek, yaşayanların beyinlerine bir kâbus gibi çöker. — Karl Marx 

Bir yerel gazetemiz “Akansoy: Kıbrıs Türkü hızlı barışa hazır değil” şeklinde manşet attı. Benim bu tür ifadede bulunmayacağım çok açık. Barışa ulaşmayı varlık nedeni sayan bir siyasi hareketin mensubu olarak, barışa bir an önce ulaşmayı en çok isteyenlerin başında gelmekteyim.

Peki mesele nedir?
Bir süreçden beri üzerinde açıkça durduğum üzere, “barış yapma”nın bir yöntemi vardır. Siyasi çizginize göre bu yöntemi değiştirip geliştirebilirsiniz. Bunu şekilsel değil, öze ilişkin bir konu olarak ele almak gerekir. Müzakereler tarihi bize bunu öğretmiştir.

Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sağı on yıllardır, tepeden inme, iki liderin rızası ve imzasına indirgenmiş bir mühendislik projesi olarak görüyor “barış”ı. Ben, bunun adının barış olamayacağını, çözüm veya çatışmasızlık veya her iki taraftaki statükonun legalleşmesi olabileceğinin altını çizmeye çalışıyorum. Ve bunu ciddi bir risk olarak görüyorum. Bu yönde gazetemiz Yenidüzen’de 11 Mayıs 2015’de yayınlanan “Barış inşa süreci mi; çözüm müzakereleri mi? Şeytanın bacağı” ve yine 25 Mayıs 2015’de yayınlanan “Yeni bir yaşam için: Yüzleş → Uzlaş → Barış” başlıklı yazılarıma bakılabilir. Sanırım bu iki yazıda gailemi açıkça dile getirebilmişimdir.
Bu çerçevede, çözüm müzakerelerinin metodolojisinin; dünyada yaşanan etnik ve diğer bağlamlardaki bölünmeleri aşmak adına hakikatlerle yüzleşme modelleri ve özür süreçlerinin; sivil toplum örgütlerinin “barış inşa” süreçlerine katılmalarının, katkı koymalarının vd çok önemli olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla, güvenin, birlikte yaşama duygusunun yaratılabilmesinin salt ekonomiye indirgenecek bir konu olduğunu, örneğin güney veya kuzey Kıbrıs’ta ekonomik sorun var, “bize” mecburlar gibi bir iddianın insani öz içeren, sorumluluk siyaseti ürettiğini düşünmüyorum. Bu tür bir siyasi vizyondan da güven veren bir barışın çıkmayacağını düşünürüm. Elbette bu tür süreçler yaşanmadan ortaya çıkarılacak teknik bir çözümü sonuna kadar destekler, sonuna kadar gereken sorumluluğu üstleniriz. Ancak fırsat varken, paralel süreçlerle eğitimden, gençliğe, iş dünyasından emek hayatına kadar hayatın her alanını adım adım kurabilir; yüzleşme süreçleri ile karşııklı güveni yaratabiliriz.

Unutmamamız gereken, halkların referandumlarda evet demesini sağlayacak ve karşılıklı güveni, ortak umudu sağlayacak adımların atılmasıdır.

Bu yönde Sn Cumhurbaşkanı ve ekibinin her bakımdan desteklenmesi, katkıda bulunulması, gerektiğinde yapıcı olarak eleştirilmesi, elbette kısa zamanda ancak bu süreyi çok yönlü kullanarak sonuca ulaşılması gerektiğini düşünüyorum.

 

---------------------------

(Karl Marx, Louis Bonaparte’in 18 Brumaire’i, çev. Tanıl Bora, İletişim Yayınları, 2010, s.30.)