Cumhurbaşkanlığı seçimi geride kaldı. İlk turu 4 aday arasında çekişmeli geçen cumhurbaşkanlığı seçiminin 2.turu beklenen sonucu verdi ve Akıncı KKTC’nin 4.üncü cumhurbaşkanı olarak seçildi.
Öncelikle seçimi bütün çözüm güçlerinin desteği ile açık farkla kazanan Mustafa Akıncı’yı kutlarım. Omuzlarında bütün halkın çözüm ihtiyacının ağırlığını taşıyan Akıncı’nın bu görevini layıkıyla yapacağına inanıyorum.
Şimdi gelelim Erdoğan’ın haksız çıkışına. Erdoğan, Akıncı’nın “Anavatan-Yavruvatan ilişkisi yerine kardeş ülke ilişkisi” kurmamızın daha doğru olacağını söylemesine karşı “ağzından çıkanı kulağı duyması lazım” dedi.
Akıncı yanlış bir şey mi söyledi?
Hayır. Ama Erdoğan’ın üslubu böyle. Türkiye’de önüne geleni fırçaladığı yetmemiş gibi, şimdi de arka bahçesi olarak gördüğü KKTC Cumhurbaşkanı’na da daha ilk günden ayar çekmekten çekinmiyor.
Bu onun yoğurt yeyişi olabilir. Ama kusura bakmasın Kıbrıslı Türkler artık bu “yavru” nitelemesinden kurtulmak istiyor.
Kıbrıs’lı Rumlarla Kıbrıs’ın eşit ortağı olduğunu iddiası ile görüşmeleri yürüten Kıbrıslı Türkler Türkiye ile de aynı eşit temelde kardeşçe ilişki istiyor.
Bunu anlamayanlar Kıbrıslı Türkleri de anlayamazlar.
Erdoğan’ın ardından önce Burhan Kuzu, ardından da Ömer Çelik aynı mealde açıklamalarda bulunarak konuyu kaşımaya devam ettiler. Anlaşılan son hafta Eroğlu’nun kampanyasında iddia ettiği “Akıncı’nın Paralel Yapı ile işbirliği yaptığı” yönündeki kara propagandaya AKP çevreleri de inandı.
Ama Kıbrıslı Türkler bırakın buna inanmayı, kara propaganda yapan tarafı tarihin çöplüğüne gönderdi.
***
Bir devir böyle kapandı.
Çözümsüzlük şampiyonu Denktaş’tan sonra Eroğlu da gitti. Kıbrıs Türkü çözüm istediğini, 2004 referandumunda ortaya koyduğu çözüm iradesinin hala devam ettiğini ve bu sorunun bir an önce çözümlenerek önünün açılmasını istediğini bu sonuçla ortaya koydu.
Bu seçim birçok şeyi değiştirdi. Öncelikle siyasete ve bu nevi siyasetçiye güven kalmadığını açık seçik ortaya koydu.
Siyaset kurumu bir bütün olarak yeniden yapılanmalıdır. Mevcut bütün siyasi partiler ya kendilerine çeki düzen verecek, kendi kendilerini yenileyecek, ya da tarihin çöplüğüne gidecek.
Bunu ortası yoktur. Siyasetçi durması gerektiği noktayı bilmelidir. Bilmiyorsa ve durmamakta ısrar ediyorsa halk gereğini yapar.
İki büyük siyasi parti UBP ve CTP ya kendilerini yenileyecekler, ya da küçülecekler. Bu seçim ve bundan önceki 2 seçim göstergedir. Ya mesajı alarak gereğini yapacaksınız, ya da biraz makyaj yaparak devam edeceksiniz.
UBP’yi bilmem, ama CTP Parti Meclis’inin geçen akşam aldığı karar tam da makyaj yapma niyetleridir. Sanki tek sorumlu Genel Başkan’dı ve Özkan beyi değiştirince herşey düzelecekti.
Bu karar tabanda hoş karşılanmadı. CTP tabanı kökten değişim istiyor. Bütün organlarda görev alanlar, başkanla beraber sorumludur ve gereğini yapmalıdır.
PM, MYK, İlçe başkan ve yöneticileri herkes gereğini yapmalıdır. Hem de hiç gecikmeden. Nasılsa Ekim’de kurultay var, kurultaya giderken nasılsa bütün organlar yenilenecek demekle bu sorumluluktan kaçılamaz.
Öyleyse PM neden Özkan beyin hemen değişmesi için tek gündemli kurultay çağırdı? Ekim’deki olağan kurultayda da başkan seçimi olmayacak mı?
Bu kararın iler tutar hiçbir yanı yoktur. Bu anlamda CTP Gençlik Örgütü’nün istifa ve imza kampanyası çok önemli bir gelişmedir.
Birincisi bu yanlış kararı düzeltmek için önemlidir.
İkincisi de gençlerin partilerine sahip çıkması ve değişim yönünde adım atmaya zorlaması bakımından çok ama çok önemlidir.
Sorumluluk çok önemli bir meziyettir. Hangi makamda olursa olsun herkes sorumluluğunun bilincinde olmalıdır. Cumhurbaşkanı da Başbakan da Bakanlar, Milletvekilleri de, her kademedeki parti yöneticileri de herkes, her bir birey sorumluluğunun bilincinde olacak ve ona uygun davranacak.
Aksi halktan döner. Bugün değilse yarın...
***
Bugün “1 Mayıs Emeğin Bayramı” tüm emekçilere kutlu olsun...