“CTP'de olanları yazmayacak mısın, sen ne düşünüyorsun?” diye soran oluyor.
Kimseye akıl vermek haddime değil ama naçizane bakışımı aktarmak istiyorum.
CTP'de yaşananları 'salt isimler' ya da isimlerin değişmesi özelinde ele alırsak hata etmiş oluruz kanısındayım.
Daha önce de buna benzer süreçler yaşadı CTP…
Seçimler kazandı, seçimler kaybetti.
Kıbrıs siyasetinin hep belirleyici partisi oldu.
Bu kadar tartışılmasının nedeni de bu aslında, siyasetteki belirleyiciliği…
Olaya 'futboldan' bakarak küçük bir benzetme yapayım.
Futbol takımları sezon sonunda 'teknik direktör' değişerek sorunu aşma yolunu seçer.
Bu, futbol için doğru bir yaklaşım olabilir, kim bilir belki de etkilidir.
Ancak siyasi partiler futbol takımı değil ki!
Partiler siyasetleri ile toplum önündedir.
Halk 'siyasete' oy verir.
Daha açık söylemek gerekirse vatandaş 'umuda' oy verir, bir şeyleri değiştirmek daha ileriye gitmek için oy vererek kefil olur.
Yani siyasette sadece 'teknik direktör' değişmek yeterli olmaz.
Sorun tam da buradadır kanımca.
Siyasetin ta kendisinde…
Direktörden öte 'teknik'te…
***
CTP siyaseten halka umut veren konumuna geri dönmelidir.
Partinin politikaları, ilkeleri icraatları “İyi ki CTP var” dedirtmelidir.
Bu 'iyi ki var' sözü ilk önce kendi tabanının ağzından çıkmalıdır.
Her bir üyesinin…
Önce partinin üyeleri bu inancı yakalamalı, sonra da geniş halk kitleleri bu inanca kanalize edilmelidir.
Dikkatinizi çekerim, önce kendi tabanı buna inanmalıdır.
Dinamik Gençlik Örgütü parti için büyük bir şanstır, umuttur.
İnanca 'gençleri' okuyarak başlayabiliriz mesela…
Peki “İyi ki CTP var” demek, ya da dedirtmek için ne yapılmalıdır?
Aslında sorun basit olduğu gibi, çözümü de basit.
Dile kolay dediğinizi duyar gibiyim.
CTP, emek, sivilleşme, Federal Kıbrıs ve günlük yaşama dokunan çözüm odaklı siyasetleri aktif şekilde hayata geçirmelidir.
Görünür olmalıdır, hissedilir olmalıdır, sürükleyici olmalıdır.
Örneğin Kıbrıs sorunu konusunda özellikle de Maraş'la gündeme gelen konularda halktan gelen çağrılara kulak tıkamamalıdır.
“Halk” derken sadece Kıbrıs Türk halkından bahsetmiyorum.
Kıbrıs Rum halkının hassasiyetlerini de düşünmelidir.
Kıbrıs sorununda Türkiye Dışişleri ana politikası eksenini kırmalı 'idare-denge' siyaseti terk edilmelidir.
Bunu kırarak dökerek yapmanıza gerek yok.
Ama yaşayarak gördük ki hem pratikte hem de siyaseten özellikle “Güven Yaratıcı Önlemler” ve “Maraş” konusunda “bütünlüklü çözüm” kilidi bizi ileriye taşımadı.
İleriye taşımanın aksine yerimizde sayan, hatta (öyle olmasak da) rejim partisi görüntüsü vermemize neden oldu.
ABD'li üst düzey yetkili Joe Biden'in Kıbrıs ziyareti ile gündemde ilk sıralara yerleşen Maraş konusundaki siyasetlerin ileriye taşınması bekleniyordu, öyle olmadı.
Aynı açmazı son olarak “ana-yavru” polemiğinde de yaşadık.
CTP'den beklenen açıklama hassasiyetin açığa vurulması açısından yeterli miydi, tartışmak gerekiyor.
Her CTP'li ve her Kıbrıslı Türk isterdi ki; partiden yapılan açıklama ile Kıbrıslı Türklerin yüreklerinde yaşadığı isyan açığa vursun, bu tepki gün yüzüne çıkarılsın.
***
Aynı sorun mali konular için de geçerli…
Maliye politikalarında da 'idare' siyaseti kimilerine göre “partiyi öz değerlerinden uzaklaşmasına neden oldu”, eleştirileri hep birlikte izledik. Özellikle sendikaların görüşü ortada...
Emeğin partisi CTP'nin çalışanların işçilerin “İyi ki CTP var” diyeceği bir dönem yaşaması beklenirken, “denk bütçe” sarmalında kaybolan siyaset bizi çok başka noktalara taşıdı
Örneğin 'Göç Yasası' konusunda atılması beklenen adımlar yeterdi değildi.
Evet 'az gelirliye fazla maaş artışı' doğruydu, desteklenmeliydi ama…
Kamudaki aşırı yüklenmeye bol keseden devam edilsin demiyorum ancak 'gelir adaleti' bağlamında adımlar atılmasını beklemek bir CTP'nin en azami beklentisi olmaktan öteye gitmeliydi.
Hep mi yanlış adımlar atıldı maliye açısından?
Hayır!
Uygulanan kimi doğru politikalar sayesinde Türkiye'den kaynak beklemeden maaş ödemesi yapılabilecek noktaya gelinmesi umut verici bir gelişme olarak not edildi.
Az gelirliye fazla artış da buraya not edilebilir.
Buna karşı çıkan yok.
Ancak bu ve buna benzer güzel gelişmelere eklenmesi gereken politikalar da olmalı.
'Emek yanlısı' ve yurttaş yanlısı günlük yaşam kalitesini artıran politikalardan bahsediyorum. Buna ‘sivilleşme’ de eklenebilir.
Kamuya uygulanması beklenen emek politikalarına paralel, özel sektörde çalışan binlerce emekçiye kadar uzanan siyasetler “İyi ki CTP var” dedirtmeli.
Örnek vermek gerekirse Göç Yasası kaldırılırken, özelde sendikalaşmanın yasal hale gelmesi için radikal adımlar atılabilmeli.
Bu ve buna benzer örnekler çoğaltılabilir.
***
Doğru adımlar da atıldı pek tabii, yukarda birkaç örnek verdim.
Mesela iyi örneklere şunlar da eklenebilir:
• Türkiye tarafından talep edilen KIB-TEK'in özelleştirme süreci durduruldu, KIB-TEK maliyesi yapılandırıldı, doğru bir adım.
• Elektrik, gaz gibi sade vatandaşın günlük harcamalarına doğrudan etki yapan konularda indirime gidildi, doğru bir adım atıldı.
• Yurttaşlık dağıtımı durduruldu, seçmen yapısının değişmesine engel olundu, doğru bir adım atıldı.
• TOMA iptali, yangın helikopteri kiralanması, Onkoloji Hastanesi yapımı gibi sevindirici gelişmeler de oldu, bunlar da doğru adımlardı.
• Her şeye rağmen askerliğe ellendi, meslek lisesi mezunlarına askerlik kısaltıldı, doğru adım atıldı. Ama çok daha fazla, çok daha radikal adımlar günlük yaşama dokunmalıydı.
***
İki ana konu, emek siyaseti ve Kıbrıs sorunu politikaları etrafında fikir jimnastiği yaptığımda ilk aklıma gelenler bunlar.
Pek tabii fazlası da düşünülebilir, tartışılabilir.
CTP'liler kurultay öncesinde 'delege yapısı', 'istifa açmazı' gibi lokal konularda şimdilik tartışmalarını sürdürüyor.
Tabii ki o yönde de fikirler çatışmalı, doğru yol tartışarak aranmalıdır.
Buna CTP'liler karar verecek.
Ancak CTP'yi ileriye taşıyacak olan tartışmalarla ele alınması gereken siyasetidir, değerleridir, duruşudur.
Zira isimlerin değişmesi ile bir şeylerin değişeceğini beklemek en hafif ifadeyle saflık olur.
İhtiyacımız olan hem her bir CTP'liye, hem de en sade vatandaşa “İyi ki CTP var” dedirten politikaları hayata geçirmektir.
Gerisi teferruattan başka bir şey değil…
CTP Kıbrıs siyasetinin belirleyici gücüdür, olmazsa olmazıdır. Öyle olmaya da devam edecektir. Bu toprakların bu güce ihtiyacı vardır.
Ve bu güç, bir an önce toplumun her üyesine “İyi ki varsın” dedirtmenin yollarını aramalıdır.
Elbette hiçbir şey için geç değil.
Yeter ki kırmadan dökmeden konuşarak doğru yolu bulabilelim. Sevgiyle, hem bir birimize hem de politikalarımıza inanırsak, tabana halka kulak verirsek, sonuçları doğru okuyabilirsek başaramayacağımız hiçbir şey yok.
İyi ki CTP var, iyi ki hala umudumuz var…