Tayfun Çağra
Lefkoşa’da bir çocuk köyü… Çoğu zaman faaliyetleriyle, bağış kampanyalarıyla adını duyuyoruz ama bu köy hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? Buraya nereden, nasıl geliyor çocuklar, bakımları nasıl, nasıl bir yaşamları var, geleceğe nasıl hazırlanıyorlar… İşte bunlar hakkında biraz bilgi alabilmek, merak edenler varsa onların meraklarını biraz olsun giderebilmek için SOS Çocuk Köyüne gittik. Köyün Müdürü Ahmet Akarsu’nun acil işlerinin bitmesini beklerken Halkla İlişkiler Asistanı Seder Ertaç, beraber gittiğimiz Didem Menteş’le birlikte bize Köyü gezdirdi. Köyle ilgili bilgiler verdi, aile evlerinden birine misafirliğe gittik. Çocukların hepsi öğleden sonraki sosyal faaliyetlerinde veya dersanedeydiler ancak evin annesiyle konuştuk. Daha sonra SOS Kreş ve Anaokulu Müdüresi Rahme Kavaz bize kurumuyla ilgili bilgiler aktarırken, son olarak da Köy Müdürü Ahmet Akarsu’dan bilgiler aldık. Şimdi bunları sırasıyla size aktarıyoruz. İlgiyle okuyacağınızdan eminim.
SOS NEDİR?
İlk SOS Çocuk Köyü Hermann Gmeiner tarafından 1949 yılında Avusturya’da kurulmuş. Gmeiner kendisini ihtiyacı olan çocuklara 8İkinci Dünya Savaşı’nda evlerini, güvenliklerini ve ailelerini kaybeden çocuklara) adamış. Pek çok bağışçının ve çalışanın desteğiyle organizasyon, bütün dünyada çocuklara yardım elini uzatacak hale geldi. Sosyal gelişmeyi gözeten bağımsız bir sivil toplum organizasyonu olarak çocuklara göz kulak olan SOS, farklı dinlere ve kültürlere saygı duyuyor, misyonunun gelişmeye katkı yapabileceği bütün ülkelerde ve toplumlarda çalışıyor. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Konvansiyonu’nun ruhuyla çalışıyor ve bu hakları dünya ölçüsünde geliştiriyor.
ÇOCUKLAR KÖY’E NASIL GELİR?
Köyü dolaşırken Seder hanımdan da ayaküstü bilgiler alıyoruz. SOS Köyü Fon Geliştirme ve Halkla İlişkiler Asistanı Seder Ertaç, sorduğumuz sorulara açıklıkla yanıt veriyor. Aşağıdaki satırlar anlatılanların bir özeti gibidir;
DÜNÜRCÜLÜK BİLE VAR
Çocukların Köy’deki yaşamlarını konuşurken diğer ailelerden çok da farklı olmadığını anlatabilmek için dünürcülük olayından da örnek veriliyor. “Yetişkinlerimizde dünürcülük durumları da olabilir bazen… Eğer kız isteyeceksek ailenin evine gidilir. Eğer Köyümüzden kız istenecekse Köyümüze gelinir. Müdürümüz dünürcülük görevini üstlenir. Buradaki evlerimiz herhangi bir ev gibidirler. Normal bir aile ortamı var. Evin annesi ve ona yardımcı olan evin teyzeleri var.”
Anneler Köye münhal yoluyla alınıyor. Anneler ya hiç evlenmemiş, ya da boşanmış anneler olmalıdır. Kendi evlerinde kalma gibi bir zorunlulukları olmamalıdır çünkü artık burada kalacaktır. Buradaki çocukların annesi olacaktır. Onların yatmaları, yemeleri, içmeleri, okula gitmeleri gelmeleri, öğleden sonraki sosyal faaliyetleri ile ilgilenir. Yani bir anne bir evde neler yapıyorsa Köyümüzde aynı durum var. Evdeki çocuklar o annenin çocukları, o anne de evdeki çocukların annesidir artık… Mesai çalışmıyor anneler… Hayatı burada geçiyor. Bir sorumluluk bilincine sahip olması lazım. Zaten bunun için de 3-6 ay arası bir deneme sürecinden geçiyor anne adayları… Bu sorumluluğu alabiliyor mu, iyi bir bakım verebiliyor mu bunlar kontrol edilir ve daha sonra anne olup olmaması kararlaştırılıyor.
FARKINDALIK PROJESİ
SOS Çocukköyünün AB Finanslı başlattığı bir de proje var. “Çocuk Hakları Farkındalığının Artırılması Projesi”… Seder Ertaç anlatmaya devam ediyor;
“Bu projeyi Alayköyde başlattık. Yapılan araştırma sonucunda çocuk hakları konusunda zayıf bölge olarak Alayköy saptandı. Bu projeyle çocuk haklarını çocuklara, öğretmenlere, velilere anlatabilmek, bilinirliğini sağlamak ve sonunda da bunu eğitim programına dahil etmek gibi bir proje… Bunun için de ilgili kurumlarla görüşülüyor.”
12 nolu ev
Evin annesi Selma hanım çocuklarının eve dönmesini bekliyor. Sabahleyin kahvaltılarını yedirdikten sonra onları okula göndermiş. Ancak öğleden sonra da sosyal faaliyetleri veya dersaneleri var. Çocuklar oralarda… Bale, jimnastik gibi etkinlikler ve öğleden sonrasının çocuklar için zorunluluğu haline gelen dersaneler…
“Çocukların dersleri nasıl” diye soruyorum; “İyi olanlar da var, bazen kırık da getiriyorlar” diye yanıtlıyor anne Selma hanım… Sünnet olan çocuklarının fotoğrafını gösteriyor bize gururla… Dört yıldır Köy’de annelik yapan Selma hanım, öz çocuklarından başka çocukların da annesi olmaktan gurur duyuyor, keyif alıyor gerçekten…
Dört farklı bakım süreci
SOS Çocukköyü Müdürü Ahmet Akarsu da sorularımızı yanıtlıyor;
· Hangi çocuklar geliyor buraya?
·
· Anneler nasıl eğitiliyor?
· Anneler geldiklerinde iki ay adaptasyon, beş ay da eğitim sürecinden geçiyorlar. 21 ayın geriye kalan döneminde anneler evlerde staj yapıyorlar. Bu dönem daha kısa olabilir, daha önce de annelik görevine başlayabilir.
· Evlerin ihtiyacı nasıl karşılanır?
· Her evin kendinin belirlediği bir bütçe var. O bütçeyle her türlü ihtiyacını karşılar. Anne gider marketten alışveriş yapar, okul harçlığı, kıyafeti, günlük giderleri, doktoru, tüp bittiyse tüpünü alır, restorana gider. Her ev bağımsız bir şekilde bunu yapar. Kimi evde kuru fasulye pişerken kimi evde kebap yapılabilir. Bu her evin kendi tercihi ve kendi çocuklarıyla birlikte karar verdikleri bir süreçtir.
· Yani aileler restorana da gidebiliyorlar mı?
· Tabii ki… İsterlerse ayda bir, bütçeleri uygunsa iki defa da restorana gidebilirler.
· Bir evin aylık bütçesi ortalama nedir?
· Ortalama bir çocuğun aylık gideri yaklaşık 400 lira gibi oluyor. Bunun içinde harçlıkları, kıyafetleri, diğer ihtiyaçları da var.
· Köydeki sistem nedir? Nasıl çalışıyor Köy’ün mekanizması?
· Çocuklar 16 yaşına kadar buradaki Çocukköyünde yaşarlar. Ve bu sistemin içerisinde… Bu sistemin içerisinde anneleri destekleyen başka unsurlar da var. Pedagog, psikolog, sosyal hizmet uzmanı var ki annelerle beraber çocuklar destekleniyor. Ayrıca bahçıvan, teknisyen, şoförler… Onlar da bu ailenin yaşamlarını kolaylaştıran unsurlar.
ÇOCUKLARIMIZ OKULLARINA GİDER, ÖZEL DERSE İHTİYACI VARSA ONU SATIN ALIR…
· Yani satın mı alır yoksa bir sponsorluk mu var?
· Genelde bağış olarak alırız. Örneğin şimdi 3 dersaneden hizmet alıyoruz. Yeni Sistem, Dört İşlem ve Atlas Dersanesi… 400 liraysa biz 100 lira veriyoruz veya tamamını bağış olarak alıyoruz. Zaten bütçe içerisinde bu giderleri de planlıyoruz. Örneğin, 100 lira eğitim için ayırmışsak 80’ini bağış olarak alacağımızı, 20’sini harcayacağımızı önceden planlarız.
· Çocuklar 16 yaşına kadar buradalar, ondan sonra ne yapıyorlar?
· SOS’in dört farklı bakım safhası var. 0-16 burada, 16 yaşından sonra Girne’deki gençlik evlerimize geçiyoruz. Orasıyla burası arasında iki farklı unsur var. Birincisi burada kız-erkek çocuklar ve biyolojik kardeşler aynı aile evinde yaşar, Girne’de kız ve erkek çocuklar biyolojik kardeş olsalar da ayırıyoruz. Girne’de erkekler ayrı, kızlar ayrı evlerde kalır. İkinci farklı unsur burada her türlü ihtiyaçları karşılayan anneler varken, gençlik evlerinde gençlik danışmanları dediğimiz danışmanlar, koçlar var. Bizim amacımız korumaya aldığımız çocukları adım adım hayata hazırlamaktır. Bu yüzden dört farklı bakım süreci var. Gençlik evlerinde üniversite de dahil eğitim aldıkları sürece orada yaşarlar. Orada da aile sistemi var, aile bütçeleri var ama burada her türlü alışverişi anne yaparken genç artık orada sorumluluğu almaya başlar. Akşam yemeklerini kendileri hazırlar, odalarını kendileri temizler, çamaşırlarını kendileri yıkar vb. Eğitimlerini tamamlayıp çalışmaya başlayan gençleri üçüncü bakım sürecimize dahil ederiz. Bu yarı bağımsız yaşama sürecidir. Farklı yerlerde 2-3 kişilik aile evleri bulunur, eşyaları konur, kirası ödenir. Geriye kalan ihtiyaçlar artık kazandıkları parayla karşılanır. Bu süreç üç yıl devam eder. Birinci yılı kiranın 3’te biri, ikinci ve üçüncü yılı da kiranın 3’te ikisi kira katkısı olarak gençlerden geri alınır. Bu alınan katkılar gençlerin bankada açılan hesaplarına yatırılır. Bu üç yılın sonunda da tam bağımsız yaşama geçilir ki verilen bütün maddi destekler geri çekilir ama manevi destek devam eder. Tabii ki bu safhalardan diğer safhalara geçerken bir uyum süreci başlatılır ve çocuk veya genç diğer safhaya geçerken hazırlanır. Diğer safhaya hazır olduğu zaman geçer.
· Bu safhalardan sonra gençlerin bağı nedir burayla?
· Gençler ilk geldiği yerle, annesiyle, kardeşleriyle, ailesiyle bağlarını koparmaz. Gelir ziyaret eder, yemek yer, istediği zaman gelir görür. Bağlarını koparmaz.
· Bağlarını koparan yok mu?
· Var. Buradaki anne değişirse, anne sonradan dışarıda bir aile kurarsa bağlarını koparan var. Veya genç kendi gelip görmek istemez bir daha… Tercihine kalmış. Örneğin dünürcülüğüne gittiğimiz, dünürcülüğe gelen çocuklarımız var. Kendi çocuklarıyla burayı ziyarete gelen gençlerimiz var.
· Daha önce dışarıdan aileler gelip hafta sonu çocuk alırlardı, yedirir, gezdirir getirirlerdi. Hala devam ediyor mu?
· Daha önce vardı ama bu uygulamayı kaldırdık. Çünkü hafta sonu bir eşya gibi çocuğu alıp tekrar geri getirmek çocukların psikolojisi için iyi olmuyor. Şimdi misafir aile uygulaması başlattık. Buraya gelirler, buradaki aileyle zaman geçirirler, 6 ay kadar kadar sonra aileler birbirine güvenmişse, çocuk o aileyi de kendine yakın görmüşse, güvenmişse o zaman öyle bir uygulama yapılabilir.
Rahme Kavaz (SOS Kreş ve Anaokulu Müdüresi)
“SOS Çocuk köyünde veya dışarıdan okul öncesi ihtiyacı olan aileler için imkan yaratmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de herhangi bir ayırıma imkan tanımıyoruz. SOS’den gelen şu anda 3, dışarıdan gelen 51 çocuğumuz var. Bunlar hem ücretlidir hem de az sayıda ücretsiz çocuğumuz var. Maddi sıkıntılar yaşayan ve bu sıkıntılar da sponsorlar tarafından karşılanan çocuklarımız var. Bir de en büyük amacımız köyde yaşayan çocuklarla diğer çocuklarımızı kaynaştırmak ve gelecek yaşama hazırlamak için bir köprü vazifesi görüyoruz.”
AİLELERİN KATILIMI
“Okul öncesinde ailenin katılımı da çok önemlidir. Aileyle birlikte bu süreci yürütmeye çalışıyoruz o yüzden de okul-aile işbirliğinin eğitime katılımı önemlidir. Okulumuzla ilgili yapılanların, gelişmelerin toplumla paylaşılması önemlidir ve bu yüzde de medyanın bu çalışmaları duyurması bizim için çok önemlidir.”
ÇOCUKLAR EŞİTTİR
“Köyden gelenlerle dışarıdan gelen çocuklar arasında bir ayırım yok. Biz buna izin vermiyoruz, çocuklar açısından öyle bir ayırım yok. Çocukların hepsi eşittir, ayrı muamele görmezler. Sisteme girdikten sonra bu anlayışın ailelerle birlikte yani ayırımsız, eşit anlamda yürümesi için gereken her şey yapılıyor. Bunda da başarılı olduğumuza inanıyorum.”
Fotoğraflar: Didem Menteş