“Cennet”e dair tek bir tahayyülümüz var bizim, Kıbrıs!
Bu şarkıyla büyüdük: “Kıbrıs bir ada mıdır cennetten parça mıdır?”
Kamran Aziz’in bu özel bestesi, Kıbrıs’ın tümünü anlattı, yarısını değil...
Mağusa hisarından Baf’ın bağlarına, Leymosun’un içkisinden Girne’nin dağlarına kadar anlattı... Memleketi anlattı, uçtan uca...
* * *
Günlerdir tüylerim diken diken dinliyorum, “Kıbrıs’ım”ı…
Usta müzisyen, dost Turgay Hilmi enfes bir iş yapmış. Zürih Akademik Orkestrası çalıyor, Nürnberg Filarmoni ve Kıbrıs Sanat Korosu söylüyor… Salamis Antik Tiyatrosu’nda...
“Kıbrıs bir ada mıdır” diye kilitleniyorum.
Ve ne yazık ki, “cennetten bir parça” pek kalmıyor galiba!
Yitiriyoruz, kaybediyoruz parça parça…
* * *
“Kültürüme, İnancıma ve Kimliğime Dokunma” diye eylemler var...
Slogan toplumuyuz biz!
Kim daha güzel bağırırsa, adeta o kıymetli.
Ama bağırmak yetmiyor!
* * *
“Dokunma” demek yetmez...
DOKUNDURTMAYACAKSIN!
Kültürüne ve kimliğine sahip çıkacaksın.
Emekle olur bu, işle olur, sözle değil.
Herkesin evini kat karşılığı müteahhide sattığı, sonra “vay betonlaştık, gitti güzelim şehirler” diye bağırdığı hallerimiz gibi olmaz…
Kültürünü öğreteceksin kuşaktan kuşağa…
Dik duracaksın dik!
Para hırsını yeneceksin, bireysel menfaatin köleliğinden arınacaksın...
Eğilmeden, bükülmeden yaşayacaksın…
* * *
Toplumsal kurumlarımızın çoğu ya iyi yönetilmediği için battı ya da terk ettiğimiz için!
Pek çok insanın yitirince anladık kıymetini.
Kimlik de böyle kültür de…
Piyasada yüzüne bakmadığımız nice marka ne zaman ki üretimden vazgeçmek zorunda kaldı, ardından ağladık!
Ölü seviciyiz biz, ölü...
Yaşarken kendimizi severiz...
Yitirince, gerçek değerlerimizi...
Sahip çıkacaksın kimliğine, kültürüne…
Özünü, özgürlüğünü, özgünlüğünü yaşatan ne varsa, sahip çıkacaksın…
Ve ter akıtacaksın bunun için…
Üretimine sahip çıkacaksın, üreteceksin...
* * *
50’li yıllarda bestelenmişti, “Kıbrıs bir ada mıdır…” Ve Kamran hanım, sonraki yıllarda bir başka beste daha yaptı...
“Kıbrıs’ım söyle sana ne oldu…”