Akademisyenler Ömer Gökçekuş ve Sertaç Sonan’ın hazırladığı “Kuzey Kıbrıs’ta Yolsuzluk Algısı 2023 Raporu” dün kamuoyu ile paylaşıldı...
Lefkoşa’da Rüstem Kitabevi’nde, raporun finans destekçisi Friedrich – Ebert Vakfı’nın ev sahipliğinde, Sertaç Sonan’ın sunumunu dinlerken, aklıma tabii ki haince düşünceler geldi...
-*-*-
Rapor, Kuzey Kıbrıs’ta “yolsuzluk”la ilgili “algıyı” saptıyor...
Yani, “yolsuzluk saptaması”nı değil...
Yolsuzlukları saptamak polis ve savcılığın; yargılamak da mahkemelerin işidir...
-*-*-
Peki “Kuzey Kıbrıs’ta Yolsuzluk Algısı 2023 Raporu” nedir?
-*-*-
Berlin merkezli Uluslararası Şeffaflık Örgütü her sene bir rapor hazırlar ve bir “Yolsuzluk Algı Endeksi” hazırlar...
Tanınmamış “Kuzey Kıbrıs” bu algı endeksinde yer almaz...
Ve Sertaç Sonan ile Ömer Gökçekuş, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün kriterleri çerçevesinde, “bizim” yolsuzlukla ilgili algımızı saptayıp yayınlar!
-*-*-
Almanya’daki Sosyal Demokrat Parti’nin yakınında duran Friedrich – Ebert Vakfı, tam yedi senedir bu raporun hazırlanmasının finansını üstleniyor... Bu vakfın Kıbrıs Direktörü Hubert Faustmann, dünkü bilgilendirme toplantısında ilk konuşmayı yapan kişiydi...
Ve ne dedi Faustmann?
“Yedi senedir bu çalışmayı destekliyoruz, gidiş hep kötüye doğrudur” dedi!
-*-*-
Nedir kötüye giden?
Rapor, “kötüye giden algıları” sıralıyor...
Mesela, “Kuzey Kıbrıs’ta yolsuzluk çok yaygındır ve çok ciddi bir sorundur...”
-*-*-
Ötekileri de sıralayalım...
Yolsuzluk, bir önceki yıla göre artış göstermiştir...
-*-*-
Yolsuzluk en fazla kamu ihaleleri ve izin /lisans işlemlerinde gerçekleşmektedir...
-*-*-
Her dört iş insanından biri rüşvet vermiştir...
-*-*-
Kamu kaynakları siyasetçiler ve üst düzey memurlar tarafından istismar edilmektedir....
-*-*-
Yolsuzluğu caydırması beklenenler başarılı değildir...
-*-*-
Hükümet kara parayla mücadele konusunda da sınıfta kalmıştır...
-*-*-
Seçimlerde maddi menfaat vaat edilmesi yaygındır...
-*-*-
İş dünyası siyaset ilişkisi son derece sıkıntılıdır...
-*-*-
Yolsuzluğa karışan yetkililerden hesap sorulmuyor...
-*-*-
Yolsuzluğa karşı toleransta bir artış vardır....
-*-*-
Rüşvet iş yapmanın önünde çok büyük engeldir...
-*-*-
Evet, tam 12 maddelik “yolsuzluk algımız” bunlar...
Sonan ve Gökçekuş’un 2023 çalışması, diploma skandalını kapsamıyor...
Sanırım bunu da kapsasaydı, yani 2024’ün ilk dört ayını da dahil edip algı araştırması yapılsaydı, Dünya sıralamasında tam dibe vuracaktık!
-*-*-
Tam dipte değil miyiz?
Hayır değiliz!
Ama dibe çok yakınız!
-*-*-
Yolsuzluk algısı konusunda Danimarka, Finlandiya, Yeni Zelanda, Norveç, Singapur, İsveç, İsviçre, Hollanda, Almanya ve Lüksemburg’un arasında değiliz...
Bu kesin...
Bunlar zirvedekiler...
Yolsuzluğu bilmeyenler de diyebiliriz...
-*-*-
Güney Kıbrıs’ın 49’uncu, Yunanistan’ın 59’uncu, Türkiye’nin 115’inci sırada olduğu 180 ülke arasında, ne acıdır ki 140’ıncıyız...
Ve hep geriye gidiyoruz!
-*-*-
Bütün bunlar ne demektir?
Bütün bunlar demektir ki, KKTC yolsuzluk, usulsüzlük, sahtelik cennetlerinden biridir...
Rüşvet veren de alan da çoktur...
Rüşvetsiz iş yapılamamaktadır...
-*-*-
Peki neden?
Neden Danimarka değiliz?
Veya neden Güney Kıbrıs’tan çok ama çok gerideyiz?
Neden “yolsuzlukta reziller” sınıfındayız?
-*-*-
İşte bu sorulara yanıt, raporda yok!
Haliyle “yanıt bulmak” adına “yorum” yapmak da bize düşüyor!
-*-*-
Evet neden KKTC son derece yolsuz, usulsüz bir coğrafyadır?
-*-*-
Bence bu sorunun yanıtı çok basit...
Evet, KKTC’de yolsuzluk, usulsüzlük ve benzeri ahlaksızlıklar çok yüksektir çünkü bu coğrafya, “soyulmak için yaratılmış bir ganimettir...”
-*-*-
KKTC, üzerinde yaşayan büyük çoğunluğun soymak, yutmak, yemek, pay çıkarmak için uğraştığı ve bu kişilerin gerçekte nefret ettiği, asla “vatan” ya da “yurt” görmediği bir hırsızlık toprak parçasıdır!
-*-*-
KKTC, özellikle Türkiyeli ama son yıllarda, bir çok ulustan “saldırganın”, soymak için yatırım yaptığı bir “maden”dir!
-*-*-
KKTC, Türkiye’nin, stratejik, jeopolitik, jeo stratejik çıkarları için kullandığı bir “kayalık”tır veya bilemediniz “bir askeri üs”tür!
-*-*-
1974 sonrasında kurulan düzen; “Aman Rumlar bizi kesecek” korkusu verilip kurulan ve “sizi biz kurtardık, işeyin yatın, susun konuşmayın” felsefesiyle yönetilen bir düzendir...
-*-*-
KKTC’yi tepe tepe soyanlar ve siyasi olarak kullananların “doğru” diye nitelenebilecek tek bir siyasetleri yoktur!
Tüm siyaset, makam ve para uğruna işbirlikçilik yapanların, çıkarcılara “biat” etmesi ve uluslararası hukuktan uzak kalmak için her yolun denenmesi üzerine kurulan bir siyasettir!
-*-*-
Çok basit bir örnek vermek istiyorum...
Düşünün, daha geçenlerde, açıkça Kıbrıslı Türklerden nefret eden, kindar, ırkçı ve ruh hastası bir faşiste “vatandaşlık” verilmiştir!
Bu vatandaşlık bile, meselenin özünü çok net açıklamaktadır!
Yazık!
Çok yazık!
Tatar’ın yüzüne baktığınızda müzakerelerin başlayacağını anlamak zor değil!
Haber kaynakları, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile telefonda görüştüğünü duyurdu…
TRT, “... Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Bakan Fidan, BM Genel Sekreteri Guterres ile telefon görüşmesi yaptı. Bölgede son günlerde yaşanan gelişmeler ve Gazze'deki durumun ele alındığı görüşmede, "Kıbrıs konusu" ve Karadeniz'de seyrüsefer güvenliği de değerlendirildi.”
-*-*-
Gazze!
Tamam, çok önemli bir gelişme...
Karadeniz’de seyrüsefer güvenliği de Ukrayna savaşı bağlantılı, “canlı” bir konu!
Ama “Kıbrıs” da ikili arasında “konu” edilmişse; bu konu üzerinde durmak lazım!
-*-*-
Fidan ile Guterres iki “şey” konuşmuş olabilir!
Fidan, ya bazı kaynakların iddia ettiği gibi, “Türkiye Ada’da kalıcı bölünme talep ediyor” meselesini konuştu; ya da; tam tersine, “... uygundur, artık kaldığımız yerden yeniden başlayabiliriz”i!
-*-*-
Ben diyorum ki, “ikincisi”ni konuştular!
Peki nereden veya nasıl bu yargıya vardım?
His meselesi!
Öyle hissettim!
“Ersin Tatar’ın yüzüne baktığımda anlıyorum” diyelim!
-*-*-
Gazze ve Ukrayna gibi çok ateşli iki meseleyle birlikte eğer “Kıbrıs” da konuşulduysa, emin olun, Fidan, Guterres’e “iki devletli çözüm”den söz etmemiştir!
Bilmem anlatabildim mi?