St. Hilarion’da fare avcılığı kursu! Pek yakında!

Serhat İncirli

Turizm ve çevre!
Bizim ülkemizde bu iki “önemli” konu, aynı bakanlığın uhdesindedir!
Bu iyi bir şey midir?
Yani, aslında bakarsanız çok iyi bir şeydir!

-*-*-

Turizm ve çevre dediğiniz zaman bizim ülkemizde ilk akla gelen şey, KKTC’de çevre kirliliğinin had safhada olması nedeniyle turistlere karşı utanmamız gerektiği veya utanacağımız anlamıdır…

-*-*-

Oysa Dünya’da turizm ve çevre konuşulduğu zaman akla gelen, “kirli çevreden dolayı turistlerin kaçırılması” değil, tam tersine, turist akışının artmasından dolayı lokal çevreye yapılacak olası tahribattır!

-*-*-

“KKTC Ganimetliği”nde bu durum hiç hesaba katılmamıştır…
Ama Kıbrıs genelinde, çok yoğun turist akışı veya gelişi olan Güney’deki bazı bölgelerde bu sorun katlanarak büyümekte, devletin çevre korumayla alakalı sorumluluğu artmaktadır.
Ve bu sorunlar tek tek saptanıp, çözülmektedir…

-*-*-

1950 yılında Dünya’da yabancı bir ülkeye turist olarak giden insan sayısı sadece 25 milyondu…
Bu rakam 1970’de 166 milyon, 1999’da 435 milyon oldu…
2008’de ise 1 milyar 442 milyon turist sayısına ulaşıldı.
2030’da bu rakamın 1 milyar 800 milyonu aşması bekleniyor…

-*-*-

KKTC’deki en büyük eleştiri konumuz, çevre temizliği ile alakalıdır, “Aman turist gelirse çok pis olduğumuzu görecek” diye endişe ederiz.
Oysa bu konu elbette çözülmelidir ama esas sorun olmamalıdır.

-*-*-

Esas sorun, turist sayısı arttıkça, yerel doğal kaynakların tükenmesidir…
Asıl sorun, turist sayısı yükseldikçe çevre kirliliği ve atık sorunu yaşanmasıdır… 

-*-*-

Biz turist öncesi çevre kirliliği açısından da sınıfta kalıyoruz, turist sonrası çevre sorunlarında da…
Turizm, genellikle kaynakların zaten kıt olduğu yerlerde, aşırı tüketim yoluyla doğal kaynaklar üzerinde baskı oluşturur. 
Turizm, yerel arazi kullanımı ve özellikle de tarımsal arazilerin azalması üzerinde çok daha büyük bir baskı oluşturur…
Ve bunun çok ciddi hesaplaması yapılmalıdır…

-*-*-

Oysa KKTC’de esas alınan, ganimet topraklar üzerine alt yapısız evler veya apartmanlar inşa edip, çok paralar kazanmayı kapsayan bir hesapsız ama ondan da öteye “kitapsız” yatırımlardır…

-*-*-

Çok ciddi hesaplamalar yapılması, doğal ve tarihi tahribatın önlenmesi adına büyük önem taşımaktadır…
Yani, bir yandan turist getirmek için çevreyi temiz tutmak, tertemiz doğal ve tarihi kaynakları turiste sunmak ama bir yandan da yoğun turist akışı olursa, aynı çevre ve tarihi kaynakları koruyabilmektir…

-*-*-

Kimse, ama kimse kusura bakmasın; bu konu şu anda KKTC’de cumhurbaşkanı, hükümet veya ülkeyi asıl yöneten dilbandi kesimin zerre kadar umurunda değildir!
Şu anda KKTC’nin komik cumhurbaşkanı, saçma sapan ve gülünç işlerle uğraşmakta, kelimenin tam anlamıyla saçmalar pozisyonlar üretmenin ötesine geçememektedir.

-*-*-

1974 yılındaki askeri zafer sonrası başlayan ganimet zihniyeti, hız kaybetmeksizin sürmektedir… 
Buna bağlı olarak en başta su tükenmiştir…
Akabinde çevre betonlaşmıştır…
Çok değerli zeytin ve harup ağaçları yok edilmiştir…
Toprak zehirlenmiştir…
Tarımsal üretim hızla azalmaktadır… 
Ve hepsinden de değerlisi, deniz, kullanılmaz hale dönüşmüştür…

-*-*-

Her şey hesapsız yapılmıştır.
Ve her inşaata hiçbir hesap yapılmaksızın izin verilmiştir…

-*-*-

Öncül sektör dediğimiz turizm; en başta da söylediğimiz gibi çevre kirliliğimiz adına mutlak anlamda başarısızdır; her yan çöptür, plastiktir, naylondur, denizler insan dışkısı istilasındadır…
Ve turizm; plansız “inşaat yatırımları”, kontrolsüz “nüfus akışı”, hoyratça “doğal kaynak harcanması” gibi sebeplerle tahrip olma noktasındadır…

-*-*-

Pazar günü St. Hilarion’a çıktım… 
Bakımsız…
Kuzey yamaçtaki nefis kafeterya – acı yangından sonra hala tamir edilmedi… (Külliyeyi yapacak olan firmadan rica edin, en azından hayır maksatlı yapsın diyebilirsiniz mesela… Çünkü biliyoruz, ayranınız yok ama büyük abdeste lüks arabayla - korumalarla gitmeye bayılıyorsunuz…)

-*-*-

Merdivenler çok tehlikeli, demir korkuluklar pis ve paslı…
Elektrik kabloları açıkta…
Işıklandırma projektörleri atıl, kırık…
Girişten hemen sonra güya bakımı yapılmış bir tanıtım odası var; örümcek ağları, açık elektrik kabloları, sarkan elektrik fişleri ile dolu… 
Ve turist kaynıyor…

-*-*-

Bakan ne demektir?
Bakan, bir nesneye, ufka, gökyüzüne, havaya, uzağa, yakına “bakmak” eylemini gerçekleştiren kişi değildir…
Bakan, bu konuları “halletmek” için siyaset üretmesi gereken kurumun başındaki kişidir…
Sorsanız, sabaha kadar parasızlıktan tutun, tanınmamışlığa kadar çeşitli sosyo – ekonomik martaval sıralayacak!

-*-*-

Oysa mesele çok basittir; yapamıyorsanız, bırakırsınız sevgili kardeşim Fikri Ataoğlu…
Yoksa DP’de sorunlar artık bitti; şimdi turizmi ayağa kaldırma zamanı mı?
Sahi, “Ercan da bitiyor; ülkeye turist yağacak ve her şeyi halledeceyik” mi diyorsunuz?
Yoksa pek yakında Güney – Kuzey geçişleri geri zekalı siyasetimiz nedeniyle kapanacak, St. Hilarion’da fare avcılığı kursları mı düzenleyeceğiz?


Petra tou Limnitis… Yeşilırmak Kayası… Yeşilırmak köyünün hemen dibinde bir kayalık… Kıbrıs’ta ilk insanların bu bölgede de yaşam sürdüğü söylenir… Benim için belki de Dünya’nın en güzel noktasıdır… Her fırsatta giderim… Hafta sonu da oralardaydım… Bol bol yürüdüm, bol bol da fotoğrafını çektim… İbadet gibiydi… Ve her zamanki gibi büyüleyici güzellikteydi…