Stereotip, sosyal psikolojide belirli birey türleri veya belli davranış biçimleri hakkında yaygın olarak benimsenen herhangi bir düşüncedir…
İngilizce bir kelime…
Stereotype…
Oxford Sözlüğü, “Stereotype için, “… belirli bir tür kişi veya şeye ilişkin yaygın olarak benimsenen ancak sabit ve aşırı basitleştirilmiş bir imaj veya fikir” tanımını yapar…
Tam anlamadım!
Anlamaya ve anlatmaya çalışayım!
-*-*-
“Babası Kıbrıslı Türk, annesi Kıbrıslı Rum bir çocuk, Güney Kıbrıs’taki okulunda, bir başka çocuk veya çocuklarla kavga etti… Dövdü, dövüldü…”
-*-*-
Bu olay üzerinden gidelim…
Kıbrıs Gazetesi ve Diyalog Tv’de konu haberleştirilirken, “Babası Kıbrıslı Türk çocuğu, arkadaşlarının ‘Türk’ kabul ettiği ve bu nedenle dövdükleri”, kesin ifadelerle anlatılmaya çalışıldı…
İşte bu tavır, “tüm Kıbrıslı Rumları, tüm Kıbrıslı Türklerden nefret eden kişiler” olarak göstermeye çalışan bir “ırkçı” tavırdır…
Sterotipleştirmedir!
-*-*-
Rumlar, “üstelik asıl gerekçesi bilinmeden”, sadece bir kavga olayı üzerinden, “stereotip”leştirildi!
Bunların hepsi Türklerden nefret ediyor, öyleyse bir arada yaşayamayız, haydi kendi devletimizi kuralım lay lay lom!
-*-*-
Oysa işin aslı, belki basit bir kavgadır!
Haaaa elbette Kıbrıslı Rum toplumu içerisinde ırkçılık çok ciddi bir seviyededir!
Ama ne isterse olsun, sadece bir olayı veya birkaç kişiyi “aha hepsi katil” diyerek “stereotip”leştirmek, ırkçılığın hatta açık faşizmin ta kendisidir!
-*-*-
Erhan Arıklı üzerinden gidip, bütün Türk göçmenlerin de “O’nun gibi olduğunu” söylemek, benzer bir tavırdır!
-*-*-
Türkiye’ye göç eden Afgan veya Suriyeli tüm göçmenleri; Kıbrıs’ta yaşam süren tüm Afrikalıları “tek bir kalıba sokup, hepsi aynıdır” gibi bir tavır takınmak, cehalet ötesidir, ırkçılıkta daniska seviyesidir!
-*-*-
Çözüm mü?
Çözüm, farklı kültürlerle yaşamayı özümseyebilmek, insan mozaiğini zenginlik kabul edebilmektir!
Ama “her yabancıyı” veya “her Rumu” ya da her “Kıbrıslı Türkü” veya “Türkiyeliyi” aynı kalıba sokup, “bunların hepsi…” diye başlayan cümlelerle yargılamak ve “ekmeğimizi çalmaya gelen pis yabancılar olarak görmek”, evet açık faşizmdir…
-*-*-
Çözüm demiştik!
Çözüm, ana sınıftan başlayan, ayrımcılığı yasaklayan bir eğitimdir!
İnsanı, insan olduğu için sevmeyi öğretebilmektir…
“Türk olduğu için seviyorum” değil…
“Rum olduğu için nefret ediyorum” değil…
Birkaç veya beş on “kötü örneği”, tüm topluma, tüm gruba, tüm ulusa mal etmeden…
-*-*-
Kıbrıs’ta gerek Güney gerekse Kuzey’de, her farklı grubu “stereotip”leştirip dışlayan ve dostluk yerine düşmanlık üzerinden siyaset yapmayı maharet sayan bir “geleneksel yapı” söz konusudur ve bunu kırmak ya da aşmak çok kolay değildir…
-*-*-
İşte burada; Yunanistan’da parlayan yeni bir isim, çok önemlidir…
-*-*-
Yunanistan’da Haziran 2023’te genel seçimler yapıldı…
Ana Muhalefet Syriza seçimi kaybetti…
Lideri Alexis Tsipras istifa etti…
Parti Eylül’de liderlik yarışına gitti…
İki turda tamamlanan yarışı, 35 yaşındaki Stefanos Kassellakis kazandı…
-*-*-
Çok ilginç bir seçim süreci yaşandı Syriza içinde…
Tsipras, Kemal Kılıçdaroğlu’nun örnek alması gereken bir demokratik tavırla, “kaybettim, sorumluluk bana ait, başkası lider olmalı” dediği anda dört isim adaylığını açıkladı…
Sonra, seçime bir veya bir buçuk ay kala, aniden, Stefanos Kassellakis adlı beşinci aday ortaya çıkıverdi…
-*-*-
İnanılmaz bir sosyal medya kampanyası ile solcu Syriza’ya başkan seçilen bu genç, Yunanistan’da çok önemli bir çok tabuyu da yıkmayı başardı…
Mesela, katı solcu grupların da yer aldığı Syriza’nın başına geçen bu genç, 14 yaşından beri Amerika’da yaşıyordu, babası çok zengindi, kendisine o zenginlik tabii ki geçmişti, bankacı, finansçı, çok paralıydı ama O “ülkesine” gelip, siyasete girmeyi tercih edecekti…
-*-*-
Çok uzun boylu, çok yakışıklı, çok güzel konuşan, çok şık, çok zeki…
Bu türden “yorumlarla” allanan ve de pullanan Kassellakis’i şimdi tüm Avrupa, tüm Dünya merakla bekliyor…
Ne yapacak?
-*-*-
Kassellakis’in bir özel pozisyonu daha söz konusu…
Bu çok yakışıklı lider, aynı zamanda “gay”…
Yani eşcinsel…
Ve erkek arkadaşı – partneri ile birlikte yaşıyor, bu medeni pozisyonunu asla gizlemiyor…
Dünya’nın, bizimle birlikte belki de en maço ve en homofobik toplumlarından biri olan Yunanistanlıların “olayı kabullenmesi” ilk başta elbette beklenmiyordu ama kazandığı andan itibaren, özellikle yeni nesiller, sosyal medyadaki homofobik saldırılara, en sert şekilde yanıt vermeyi tercih ettiler…
-*-*-
Kassellakis, tabuları yıkmayı başardı…
Syriza, zaten başlı başına bir tabu yıkma adresiydi…
Kız arkadaşı ile evlilik dışı yaşamayı tercih ettiği için Kilise ile hiç anlaşamayan ve Kilise ile zaten sık sık dalga da geçen Tspiras’ın desteğini açık bir şekilde alan Kassellakis, bana göre sadece ülkesinin değil; tutucu, maço, homofobik, kaba, hoşgörüsüz, saplantılı “Kıbrıslılara” (Rum, Türk, Latin, Ermeni ve Maronit) umarım “ışık” olur…
-*-*-
Stefanos Kassellakis, parti genel başkanlığını kazandığında, “bugün ışık kazandı” demişti…
Umarım o ışık, “Kıbrıs’taki kapkaranlık ve tutucu ebedi çözümsüzlüğün de ışığı olur”.
Mohikanların sonu!
Kızılderililer diyor ki; “bizler, bu kıta (Amerika), (sözde) keşfedilmeden önce burada yaşıyorduk”…
Fazla söze gerek yok…
Beyaz adamlar onları yok etti…
-*-*-
Ne bileyim, birden şey aklıma geldi; “… bizler, bu Ada’nın yarısı işgal edilmeden önce de burada yaşıyorduk ve yok olmamak için direniyorduk; o direnç kırıldı, yok olduk! Hem de her gün hakaret edilerek…”
-*-*-
Hakareti geçtik, soyuluyoruz…
Kandırılıyoruz…
Uyutuluyoruz…
-*-*-
Mohikanların Sonu…
Son Mohikan…
O’nun gibi bir şey…
“İyi Pazarlar” diyemiyorum…
İyi günümüz kalmadı!