‘STRATEJİK DİZİ’ VE TARİHİ YALANLAR

Sami Özuslu

Salgın hastalık koşullarında ve özellikle sokağa çıkma yasağı uygulanan günlerde bile kalabalık kadrosuyla çekimlerine ‘özel izin’le imkan sağlanan TRT dizisi ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ toplumun her kesiminden tepkiler almaya devam ediyor.

Toplum liderlerinden Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş’ın ailelerinin dahi dizinin senaryosuna itirazları var. Dr. Küçük’ün adeta ‘yok sayıldığını’, Rauf Denktaş’ın ise ‘bambaşka bir kişilik olarak yansıtıldığını’ söylüyor yakınları…

Soldan sağa her kesimin ortak noktası ise şu: ‘Kıbrıslı Türkler sanki hiç mücadele etmemiş, hiç direnmemiş gibi gösteriliyor ve bu doğru değil.’

Diziye tepki için sosyal medyada sayfalar açıldı, insanlar albümlerinden ‘mücadele yılları’nı anlatan fotoğraflar yayımlamaya başladılar.

Bugüne kadar böylesi konularda hiç konuşmayan insanlar, adeta ‘damarlarına basılmış’ gibi feveran ediyorlar. Dizide Kıbrıslı Türklerin küçümsenmesini, verilen mücadelenin yok farz edilmesini, ‘zavallı bir topluluk’ gibi gösterilmesini hazmedemiyorlar.

Çünkü Kıbrıslı Türkler dizide resmedildiği gibi değildi. Bugün de öyle değil…

***

Eğer ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ bir özel ajansın çekip bir TV kanalının gösterime soktuğu herhangi bir yapım olsaydı, üzerinde fazla kafa patlatmak ve çene yormak gerekmezdi.

Ama bu ‘dizi’yi diğerlerinden ayıran temel birkaç özellik var.

Birincisi, bu dizi ‘stratejik hedeflerle’ yapıldı. Bunu TRT Genel Müdürü ‘gala’ akşamı canlı yayında söyledi. “Hem TRT, hem de Türkiye için stratejik bir projedir” dedi.

İkincisi, bu diziye TC yetkili makamları özel bir önem atfetti. Kimisi ‘tanıtım’ falan dedi, ama asıl hedef ‘yeni’ dedikleri bir siyasetin ‘algı yönetimi’dir. Bir ‘algı’ yaratacaklar Kıbrıs ve mücadele tarihiyle ilgili… Özellikle de Türkiye insanında…

Üçüncüsü –ve tepkilerin bu kadar fazla olmasının en temel sebebi- KKTC makamları da bu diziye sahip çıktı. Adeta ‘milli dizi’ olarak konumlandırdılar ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ı… Her türlü olanağı emre amade kıldılar. Her fırsatta allayıp pullayıp övdüler.

Hal böyle olunca da, ‘zavallimu’ Kıbrıslı Türkleri ‘Ankaralı’nın gelip kurtarışını anlatmaya başlayan dizinin tarihi bir kez daha çarpıtmasına dönük tepkiler sel olup akmaya başladı.

Toplum kendi ‘gerçek tarihi’ni öğrenme, hatırlama ve sahiplenme konusunda provoke oldu.

İyi de oldu…

***

Bütün çatışmalı toplumlarda olduğu gibi bizim de tarihimiz ‘yalanlar’la doludur. Resmi tarih bize ne zaman yalın gerçekleri anlattı ki?

Alternatif eserler, sözlü tarih çalışmaları olmasaydı eğer, resmi tarihin ‘biz mazlum ve mağdur-onlar gaddar ve eli kanlı’ retoriğinden öteye ne öğrenilebilirdi ki?

Her iki toplumda da…

Milliyetçiliğin köklenmesi, yaşaması ve onun üzerine inşa edilen siyasetin bekası içindir resmi tarihler… ve tarih nasıl yazılırsa öyle okunur, öyle öğrenilir, öyle kabul edilir.

Ta ki birileri ‘yok, öyle değildi’ diyene kadar.

‘Evet bunlar oldu, ama şunlar şunlar da yaşandı’ diyene kadar.

‘Stratejik dizi’ ile böyle bir süreç başlamış olabilir.

Bugüne kadar Kıbrıs tarihinde birçok ‘yalan’ itiraf edildi, birçok ‘gerçek’ sanılanın yanlış olduğunu anlatan anılar, açıklamalar oldu.

Galiba bu dönemde de ‘kurtarma-kurtarılma’ konusunda yeni şeyler duyacağız, bilenlerin ağzından…

Umarım kimse susmaz!..