Uçak sabahın beşinde Larnaka’dan kalkacak…
06.45´te Atina’da olacak…
Aktarılacağız…
Atina’dan da uçak 07.30’da kalkacak…
Yani 45 dakikamız var…
Konacağız, kalkacağız…
-*-*-*
Beni bilenler bilir, uçuş saatinden en az dört saat önce havaalanına gelirim ve gecikme stresine dayanamam…
-*-*-
Ve saatinde uçak Atina’ya iniyor…
Ama bir türlü kapılar açılmıyor…
Bekliyoruz…
Sıkıntı değil bekleyelim de öteki uçak kalkacak…
-*-*-
Meğer bekleme sebebimiz, otobüslerin gecikmesi…
Kimsede acele yok!
Akdenizli rahatlığı bu olsa gerek!
Yoksa ben Akdenizli değil miyim?
Bu kadar rahat olamam!
-*-*-
Transit yolcuyuz diyoruz, anlatamıyoruz…
Kuyruğa giriyoruz, kaynak yapanlar gırla…
Bir an Türklerle aşırı benzerlik de aklıma geliyor…
Egenin iki yakasında huy benzerliği falan…
-*-*-
Transitiz ama Yunanistan’a giriş yapıyoruz ve tekrar çıkıyoruz…
Son yıllarda hep anlatırım spor yaptığımı, ama havaalanındaki koşumu anlatamam…
Bir de her gördüğüm üniformalıya, uçağı kaçırıyoruz bağırması organize ediyorum…
Herkes bağırdığı için normalde çekiniyor olmama rağmen, önüme çıkan üniformalıya, transit be transit diye bağırıyorum…
-*-*-
Beş dakika gecikiyoruz…
Hemen uçağın girişindeki tuvalete dalıyorum, herkes işerken beni izliyor gibi geliyor çünkü bir tek iki kişi gecikmişiz…
-*-*-
Aynı uçakta, aynı yere gittiğimiz AKEL Avrupa Parlamentosu Milletvekili sevgili Niyazi Kızılyürek de var…
Körük girişinde bizi beklemiş…
Bir bardak su uzatıyor…
Gülümsüyor, rahatlıyoruz…
-*-*-
Ve kaptanın anonsu, Fransa’da hava kontrolörleri grevde, ayrıca birkaç yolcumuz gecikti bu yüzden kalkışımız da gecikecek…
Rahatlıyorum ve üç saatlik yolda uyumayı deniyorum…
Koltuklar çok dar ve beni sığmıyor…
Uyuyamıyorum…
Telefonda aşırı oyun oynamaktan pil de bitiyor…
-*-*-
Neyse!
Larnaka Havaalanı ile ilgili bazı bilgiler vereyim…
Havaalanı yaptık övünüyoruz ya!
Yapmakla olmuyor!
Çözün Kıbrıs sorununu sana da Dünya’nın dört bir yanından uçaklar insin!
-*-*-
Bu sene Larnaka’dan 37 farklı ülkede, 150 farklı havaalanına, 55 farklı hava yolu şirketiyle uçuş gerçekleştirilmiş…
Ve aynı destinasyonlardan da Larnaka’ya!
-*-*-*
Havaalanında bir dergi elime geçiyor…
Kıbrıs’ın, Kıbrıslı ve anavatanına değil ülkesine çalışan bayındırlık ve ulaştırma bakanı ile söyleşi yapılmış….
Bakan demiş ki, uçuş sayısını artıracağız çünkü daha çok yabancı yatırımcı ve daha çok turizm için bu şart…
Bir de bakan, her paragrafa “biz Kıbrıslılar şöyleyiz, böyleyiz” diye başlıyor ve anlattıkça anlatıyor…
Anavatan edebiyatı, hamaset, üç devlet 31 millet falan da yok!
Strazburg yolundan notlar
Biriyle kıyaslayın diye yazmadım…
Güneyde bakan Kıbrıslı…
Kuzeyde bakan üzgünüm ama değil…
Olsun İngilizlerin başbakanı da Hindistanlı…
-*-*-
Ayrımcılık olsun diye demedim canlarım benim!
Köken ne olursa olsun, kimin, kime çalıştığı, kimin yaşadığı ülkeyi yürekten sevip sevmediği falan çok önemlidir…
-*-*-
Ve Strazburg’tayız…
Devamı yarın…
Türkiye’ye Kıbrıs gerçeklerini anlatmanın önemi!
Çözüm!
Canımızı yedik Kıbrıs’ta çözüm, çözüm, çözüm diye!
Yemeye de devam ediyoruz!
-*-*-
Ne diyoruz?
Federal çözüm!
Neden federal çözüm?
Akla, mantığa, hukuka, ortada buluşulacak en sağlam zemine uygun olduğu için!
-*-*-
Tabii ki bu çözüm için, “milli dava” diye gerek KKTC, gerekse Türkiye kamuoyuna anlatılan “yalanların”, uydurulan bir çok “hikayenin”, düzeltilmesi, doğru anlatılması gerekiyor!
-*-*-
Ve asıl sıkıntı buradadır!
-*-*-
Haaa, Kıbrıs meselesinde taraf olan “ötekiler”, yani Rumlar için de “milli dava” söz konusudur ve onların davaları da tıpkı bizimki gibi yalan ve uydurma hikayelerle abartılmış; düşman üzerinden yürümeyi emreden bir haldedir!
-*-*-
Ancak, Rumları ve kendi toplumumuzu bir yana bırakalım…
Asıl önemli olan, “Kıbrıs milli davasının”, Türkiye’deki ezici çoğunluğa, bilerek, isteyerek ve gayet de başarılı bir şekilde – “yalanlarla dolu”, “propagandaya tam bulaşmış” olarak anlatılmış olmasıdır!
-*-*-
Türkiye kamuoyu, özellikle orta Anadolu’daki milliyetçi çoğunluk, Kıbrıs meselesini hiç bilmiyor!
Bilen de yanlış biliyor!
Veya Ersin Tatar kadar biliyor!
İlkokul beş, kaldın oğlum otur!
10 üzerinden üç!
-*-*-
Sık sık mesaj, mail benzeri “görüşler” alırım…
Arada bir Türkiye’den yazar birileri…
Yazdıklarında elbette gerçek payı vardır ama belli ki, birçok hikaye, “uydurma film senaryosu”ndan öteye değildir…
-*-*-
Mesela son günlerde, Filistin’de yaşanan İsrail barbarlığı ile ilgili olarak “biz de benzerini yaşadık” diyen bir Ersin Tatar vardır…
Şu anda Gazze’de İsrail’in yaptığı ile Kıbrıs’ta yaşananları benzetmek iki açıdan yanlıştır.
Birincisi, bizde yaşananların abartılmış olmasıdır ama ikincisi, İsrail’in yaptığını ciddi anlamda küçümsemedir…
-*-*-
Evet, Kıbrıs’ta iki toplum ve iki toplumun yanında iki Anavatan birbiri ile savaşmıştır…
Evet, insanlık adına utanç verici çok olay da olmuştur…
Ama gerek ölü sayısı, gerekse Amerika destekli İsrail’in orantısız gücü; Kıbrıs’ta iki taraf için kıyas kabul etmeyecek kadar büyüktür…
-*-*-
Kıbrıs meselesini, İsrail – Filistin kavgasına benzetmek akıl işi değildir…
Benzetmeye çalışırsanız, çuvallarsınız!
Hakan Fidan ve Tayyip Erdoğan’ın çuvalladığı gibi…
Gerek Fidan, gerekse Erdoğan, İsrail’in, Filistin topraklarına “yerleşimci” yerleştirmesini “hırsızlık” ve “işgal” olarak tanımlamışlardır ki bu durum Kıbrıs’la “benzeştirilirse”, ortada ciddi hipokrasi olduğu ortaya çıkacaktır!
-*-*-
Neyse; konuya dönelim…
-*-*-
Konu şuydu; Kıbrıs sorunu Türkiye’de çok, hem de çok büyük bir çoğunluk tarafından hiç bilinmiyor…
Mehmet Yaşın’ın şiirindeki gibi…
Rumları hep köpek, Türkleri de hep kedicik kabul ediyorlar…
Köpekler, yıllarca masum kediciklere saldırdı…
Evet, köpekler, kedilere göre belki daha saldırgandı, daha vahşiydi ama kediler de az cırmık atmadı!
Hatta yine Yaşın ustanın dediği gibi; “kedi bir gün kendi doğurduğu yavruyu da yedi” yani!
-*-*-
Ne mi yapmalıyız?
Bilmiyorum ama eğer Türkiye kamuoyundan, demokratlarından, aydınlarından, ilericilerinden “federal çözüm varlığımızın son şansıdır ve Türkiye için de en akla uygun olandır” gibi bir siyasete “destek” istiyorsak; bunu anlatmanın yollarını aramalıyız…
Larnaka’dan Strazburg’a, Atina aktarmalı toplam 4 buçuk saat uçuş… Larnaka’da her yan pırıl pırıl… Havaalanı tabiri caizse “cilet gibi”… Ve dop dolu… Dünya’nın dört bir yanından uçuşlar var… Avrupa başkenti Brüksel’e ve hatta Amerika’ya da doğrudan uçuşlar pek yakında başlıyor… Kıbrıs sorunu çözülmezse, bizimkiler, siddin sene daha Azerbaycan’dan, Kazakistan’dan, Özbekistan’dan uçak bekleyecek! Bekledim de gelmedin canım!