KKTC’de tıpkı Kıbrıslı Türkler gibi, “su” da tükendi!
Suyu yönetemedik!
Aşırı nüfusla suyu tamamen tükettik; tuzlandırdık ve zehirledik!
-*-*-
Suda hile olmaz, biz hile yaptık!
Su konusundaki tüm demeçler yalan çıktı!
-*-*-
Güzelyurt, Mesarya suya doyacaktı; geçtim yeraltındaki suyu hoyratça tükettiğimizi, taşıma su da yalan oldu!
Söz verilen miktarın ancak yarısı geldi; o da yetmiyor ve yaz aylarında bizi susuzluklar bekliyor!
Elektrik gibi!
-*-*-
Açılışlar yaptık!
Türkiye’den gelen su Güzelyurt’a gidecekti, borular döşenmiş, tüneller kazılmıştı!
Ne paralar harcandı kurdeleli törenlere!
Olmadı!
-*-*-
Ve bunları ben söylemiyorum!
Jeoloji ve Maden Dairesi Müdürü Ayşen Albayrak söylüyor…
Albayrak, “Türkiye’den su geliyor olsa bile kendi yerel kaynaklarımızın önemini bilmemiz ve bu bağlamda da Jeoloji ve Maden Dairesi’nin gerekliliğinin farkında olmamız gerekir" dedi.
-*-*-
Yaptıkları gözlemlemelerde su seviyesinde iyileşme veya tuzlanmanın azaldığı bölgeye rastlamadıklarını ifade eden Ayşen Albayrak, su seviyelerindeki azalma ve tuzluluktaki artışın nedeninin aşırı çekim olduğunu vurguladı.
-*-*-
Konuyla ilgili TAK muhabirinin sorularını yanıtlayan Albayrak, Girne Sıra Dağlarındaki gözlem kuyularında son incelemelerde suyun yüzeyden 300 metre derinde olduğunu tespit ettiklerini, 1990’lı yılların sonlarında suyun yüzeyden 100-150 metre derinde olduğunu anlatı. Albayrak, Güzelyurt Akiferi'nde ise bu derinliğin 80 metrelerden, 130 metrelere çıktığını ifade etti.
-*-*-
Akdeniz-Koruçam Akiferi'nde ve Yedikonuk-Büyükonuk Akiferi'nde de çok az su kaldığına dikkat çeken Ayşen Albayrak, “Türkiye’den su geldiğinde akiferlerden su çekimi duracaktı diye biliniyordu, ancak henüz tüm bölgelere yeterli su takviyesi yapılamadığından yerel kaynaklardan su çekimi devam ediyor. Nüfus artışı ve buna bağlı olarak su çekimindeki artış nedeniyle akiferlerdeki seviyeler düşüyor” dedi.
-*-*-
Albayrak “Türkiye’den su temin projesi kapsamında yılda 75 milyon metre küp su gelmesi öngörülüyordu. Şu an için gelen miktar 41,3 milyon metre küptür” şeklinde konuştu.
-*-*-
Güzelyurt Akiferi'nde su seviyesindeki düşüşün yanında başka sorunlar da bulunduğuna işaret eden Albayrak, yeraltı sularında tuzlanma, tarımsal ilaçların bilinçsizce kullanılmasından dolayı yağmurun da etkisiyle kimyasal kirlilik, atık sulardan da kaynaklanan kirlilik görüldüğünü kaydetti.
-*-*-
Hani Türkiye’den gelen suyu isterlerse Rumlara da verecektik!
Hani petrol kadar büyük bir değerdi!
Bize yetmiyor!
75 milyon metreküpün yarısı zor geliyor!
-*-*-
Deniz her bozduğunda aklıma Türkiye’den gelen borular takılır!
Koptuğu gün; susuzluktan kırılacağımız gündür!
İnşallah kopmaz!
İşimiz Allah’a kaldı!
-*-*-
Su yönetimi mi?
Sınıfta kalmak bir yana, bu konuda okuldan atıldık!
Suyu yönetemedik!
Suyumuzu koruyamadık!
-*-*-
Neyimizi koruduk ki?
İnsanımızı mı?
Önce insanımızı tükettik!
-*-*-
C’mon Tatar, övün!
Hadi bir açıklama yap!
“Anavatan” falan!
Hep yalan!
Her şey yalan!
Sahte!
Devlet gibi!
Su da!
Diplomasi oyunu mu yoka Türkiye Avrupa’dan koptu mu?
Bizim milliciler Kürt sorunu ile Kıbrıs meselesini benzettiğimizde ya da “her ikisi de çözülmeli” dediğimizde, kızarak hatta horozlanarak, “o başka bu başka ulan” diye diklenirler!
-*-*-
Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının Kobani davasıyla ilgili olarak hapse mahkum edilmeleri, kesinlikle siyasi bir karardır ve Türkiye – AB ilişkilerini ciddi anlamda olumsuz yönde etkileyecektir…
-*-*-
Kobani davası ile ilgili olarak Türkiye’deki mahkemenin verdiği açık siyasi karar da, Ersin Tatar’ın BM Temsilcisi Holguin’e karşı takındığı aşırı kaba ve uzlaşmaz tavır da “diplomatik pazarlık” maksadıyla kullanılmak için yaratılmış olabilir!
-*-*-
Eğer öyleyse yani hem Kobani kararı hem Tatar’ın tavrı, bilerek ve isteyerek Avrupa Birliği’ne blöf içeriyorsa, her iki sorunla ilgili çözüm umudu felakete sürüklenmiş demektir!
-*-*-
Yok eğer Kobani kararı daha sonra üst mahkemede ters çevrilir ve Demirtaş ile arkadaşları serbest bırakılırsa, hedef “pazarlık” olabilir ki bu da “belki umut”tur!
Tatar da dilediği kadar bağırsın, çağırsın, istediği miktarda tutarsız açıklamalar yapsın, Pergama’da Akdoğan’ı şampiyon yapma sözü versin; o masaya oturacak ve federasyonu görüşecek demektir!
-*-*-
Henüz Avrupa Birliği’nin tavrını görmüş değiliz…
Holguin ve patronunun hazırlayacakları rapor Türkiye’yi suçlarsa; bu suçlama ile Kobani kararının birleştirilmesi, Türkiye’nin Avrupa birliği ilişkilerini çıkmaza sokar.
-*-*-
Haliyle Türkiye blöf ya da diplomatik pazarlık peşinde değilse; ne rapor umurunda olacaktır, ne de Avrupa Birliği!
İzliyoruz…
Türkiye’de adaletin, demokrasinin en büyük utancı... Kobani davasınde karar, birlikte yaşama, barışa vurulmuş kasıtlı bir tekmedir... DEM Parti Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan’ın dediği gibi, “Çetelerin, kent meydanlarında çakarlı araçlarla insanları katledenlerin serbest dolaştığı, Kürtleri asit kuyularında katleden JİTEM davalarının aklandığı bir süreçte Kürtler ve devrimciler cezalandırıldı. Biz bu cezaları tanımıyoruz…” Bence de bu açık siyasi kararı verenler, Türkiye’ye yazık ettiler… Hapse girmeden önce son tatilini geçirdiği ülkemizde, kendisini çok seven annemi de kırmayıp ziyaret eden Selahattin Demirtaş’ı (Fotoğraf) ve arkadaşlarını bir kez daha selamlıyorum…