Üretimi içermeyen bir eğitim sistemimiz olduğu herkesçe kabul ediliyor. Bilgiyi ne yapacağımızı, onu nasıl geliştireceğimizi de bir türlü öğretemiyoruz. Çünkü;
- Kamu okullarımız çürük ve güvensiz,
- Sınıflarımız tıklım tıkış,
- Akran zorbalığı katlanarak artıyor,
- Ana dil, yabancı dil, matematik öğretemediğimiz de aşikar.
- Kodlama, yapay zeka, dijital teknoloji okullarımıza henüz uğramadı bile…
Oysa şu sıralarda dünyada bambaşka eğitim gündemleri var. Bize hiç uğramayan, uğrasa bile konusunu etmediğimiz, bizi nasıl etkileyeceğini hiç düşünmediğimiz yeni ve farklı disiplinler var. Okul yaşamını, eğitim dünyasını baştan aşağıya değiştirecek yeni eğitim tartışmaları var.
Mesela Microsoft'un kurucusu Bill Gates, “2024 Geleceğin Meslekleri Toplantısında” yapay zekanın hızlı gelişimi nedeniyle tüm meslekleri ciddi anlamda değişim yaşanacağını söyledi. Gelecekte enerji mühendisleri, biyoloji uzmanları ve yapay zeka sistem programcılarının en çok aranan bireyler olacağını iddia etti.
Bill Gates’in iddialarına katılırsınız-katılmazsınız, hak verirsiniz-vermezsiniz. Ne de olsa sadece zengin bir iş insanı; zaten söylediklerinin çoğu kapitalist düzenin uydurmaları diyebilirsiniz.
Ne var ki yapay zekanın yayılma hızı, tahmin ettiğinizden çok daha fazla... Makineler daha çok sorumluk üstlendikçe insani yeteneklerin önemi hızlıca geriliyor.
Kısacası yapay zekanın faydalarının toplum geneline dengeli bir şekilde dağıtmayı başaramazsak. Yapay zekayı etkin bir şekilde kullanabilenlerle kullanamayanlar arasında derin bir uçurum yaratmış olacağız. Yani toplumun içinde yeni bir ayırım daha oluşturacağız.
Daha anlaşılır biçimde söyleyeyim: Kod yazma, teknoloji okuryazarı olma, bilgi ve iletişim araçlarını kullanabilme becerilerini tüm çocuklarımıza öğretemezsek sandığımızdan çok daha yakın bir gelecekte çatlamış, birbirinden kopuk sınıflardan oluşan bir toplum olacağız.
Siyasi istismarlara kurban ettiğimiz eğitim sistemimizde kamu okulu ile özel okula giden çocuğun arasında beceri farkını önemsemez, çağın ihtiyacı olan becerileri tüm çocuklarımıza öğretecek bir yapı kuramazsak geri kalmış bir toplum olmaktan kurtulamayacağız.
Zaten sanata, spora ve felsefeye gerekli önemi vermeyen, bu üç alanı ciddi anlamda ihmal eden bir eğitim sistemine sahibiz. Giderek derinleşen önemli bir sorunumuz daha var: Öğrencilerimizin canla başla uğraşıp iyi olmaya çalıştığı alanların artık dünyada daha önemsiz alanlar olduğu gerçeği.
Tüm enerjimizi, zamanımızı ve kaynaklarımızı;
- Gündelik sorunlara palyatif çözümler aramaya,
- Plansız ve programız uyguların sembolik sonuçlarına,
- Yıllardır yatırım yapılmamış, ihmal edilmiş işleri öngörüden ve plansızlıktan yoksun bir yönetim anlayışlarıyla yapma ısrarına heba ediyoruz.
Kısacası eğitimde yerimizde saymak değil, her geçen gün geriliyoruz. Oysa aynı sıralarda Dünya baş döndürücü bir hızla değişiyor, gelişiyor.
Anlayana Gülmece
Doğru Yanıt Ne?
Küçük Ali okula başladığından beri her gün öğretmeni Aysel Hanım'a gidip, "Öğretmenim beni yanlış sınıfa koydunuz, benim yerim birinci sınıf değil, ablam üçüncü sınıfta ama ben en az onun kadar akıllıyım, hiç olmazsa beni üçüncü sınıfa alın" diye şikayet edermiş. Bundan sıkılan Aysel Öğretmen bir gün Ali'yi kaptığı gibi okul müdürüne çıkmış ve olayı anlatmış.
Okul müdürü:
- "Peki" demiş, "Bu çocuğu bir imtihan edelim, Aysel öğretmen yeri üçüncü sınıfsa o sınıfa koyalım" Aysel öğretmen sormaya başlamış.
- Beş kere sekiz?
- Kırk
- Sekiz kere dokuz?
- Yetmiş iki
- Kaç mevsim var?
- Dört
Aysel öğretmen: “Aferin Ali hepsini bildin ama şimdi zeka soruları soruyorum bunları da bilirsen üçüncü sınıf olacaksın” der.
- Söyle bakalım Ali, ineklerde dört tane ama bende iki tane var, bu nedir?
- “Ayak” öğretmenim.
- Peki senin pantolonunda olup da benim pantolonumda olmayan şey nedir?
- “Cep” öğretmenim.
Bunun üzerine Aysel Hoca müdüre dönerek:
- Üçe koyalım hocam çok zeki çocuk
Müdür: :
- Hocam, bu çocuğu üçe değil beşinci sınıfa koyalım, zira son iki
soruya ben doğru cevap veremedim.
Okumuş muydunuz?
“Ya siz düşünürsünüz ya da başkalarının sizin yerinize düşündüklerine razı olursunuz”
F. Scott Fitzgerald