'Türkiye ilişkiler' bu ülkedeki iç ve dış siyasetin en önemli tarafıdır.
Türkiye seni iktidara da getirebilir, iktidardan da götürebilir.
Bu gidiş gelişlerde bazen konjonktür yardımcı olur, bazen doğrudan müdahale vardır.
Müdahalenin dozu azalabilir de, arta da bilir.
Onu dönem belirler…
Örneğin "su" konusunda mızmızlanan CTP hükümette götürülmüştür!
Siyasi bir darbe ile alaşağı edilmiştir!
Yine o ‘götürme-getirme’ dönemlerinin arifesindeyiz vesselam.
Zira ‘siyasi sinyaller’ böylesi bir döneme işaret ediyor.
2016-2018 Ekonomik Protokolü'ne imzayı çakan ve iktidar koltuğuna oturan UBP-DP hükümeti Türkiye'ye verdiği sözlerin neredeyse hiçbirin yerine getiremedi, malumunuz.
Hal böyle olunca da Türkiye tarafı bundan rahatsızlık duymaya başladı.
İçeriğine katılırsınız, ya da katılmazsınız.
Eğer bir ülke ile bir sözleşme yapmışsanız, ki imza atarak bunu deklere ettiniz, karşı taraf da sizden buna uymanızı ister.
Türkiye tarafı da onu yapıyor.
"Neden imzaladığınız protokole uymuyorsunuz" diye bizim hükümete soruyor, bir süredir.
Serdar Denktaş'ın Aralık 2016'da yaptığı “Böyle giderse şubat ayında maaş ödeyemeyiz” açıklaması dikkate değer bir açıklamadır.
Şubat'ta ne vardır?
2016'yı ‘sıfır uyum’ ile geçiren KKTC hükümeti için 2017 başı artık yapılacakları gözden geçirme için elverişli zamandır.
Zaten bunun ilk işaretlerini daha önce gündeme gelen ve bizlerin de YENİDÜZEN'de yayınladığımız iç yazışmalardan da çıkarıyorduk.
Zira Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren “Kıbrıs İşleri Başmüşavirliği” tarafından Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcılığı’na hitaben yazılan “değerlendirme belgesinde” KKTC Hükümeti’nin “yapması gerekenler” ve “yapmadıkları” ortaya konuyordu.
Hatırlanacağı üzere, belgeye göre; KKTC Hükümetince “Yapısal Dönüşüm Programı” kapsamında gerçekleştirilmesi takvime bağlanmış konulardan 2016 Ekim ayına kadar gerçekleştirilen hususları görüşmek ve değerlendirmek amacıyla “TC Teknik Heyeti” 27 Ekim 2016 tarihinde toplanarak bazı değerlendirmeleri yaptığı ve bazı kararlar aldığı belirtiliyordu.
KKTC makamlarınca “gerçekleştirilmeyen faaliyetleri” sıralayan Kıbrıs İşleri Başmüşaviri Tuğrul Biltekin, 2016 Aralık ayında yapılması öngörülen “Gözden Geçirme Çalışmaları” çerçevesinde gerekli tedbirlerin alınması hususunun KKTC makamlarına iletilmesine karar verildiğini da kayda geçiriyor.
Hal böyle olunca da bazı iç ödemeler de sıkıştı tabii.
Mesela tarıma bakın.
Tarım Bakanı üreticilerle bir olmuş, alacakları için maliye kasasını gösteriyor.
Ya da diğer yandan doktorlara maaş artışı sözü veren Sağlık Bakanı'na bakın.
Yapamazsam bırakırım diyor bakan!
O kadar iddialı!
Bu iki konu gibi birçok konu var maliye masasında…
Tümü ödeme, tümü kaynak bekliyor.
Ancak Ulusal Birlik Partisi – Demokrat Parti (Azınlık) Hükümeti’nin Türkiye ile imzalanan “2016-2018 İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması”na uymaması, perde gerisinde bir krizi besliyor.
Hükümetin, bütçede karşılığı olmayan adımlar atması kendi içinde de gerilim yaratırken, Maliye’de yaşanan ‘nakit sorunu’ sonrasında Başbakan Hüseyin Özgürgün'ün Aralık ayı sonunda apar topar Ankara’ya uçup “programı gözden geçirmesinin” altında neler yattığı açıklanmamıştı.
“2016-2018 İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması”nın ekindeki Yapısal Dönüşüm Programı’nı hayata geçirmek, 2018 yılsonuna kadar kamu kesimi borçlanma gereğini 790 milyon TL’ye düşürmek ve yerel bütçe açığını 100 milyon TL seviyesinde tutmak taahhüdü veren UBP-DP Hükümeti’nin gerekli adımları atmamasının Ankara’da rahatsızlık yarattığı artık aşikar.
Aralık için Türkiye’den beklenen mali katkının ‘tümünün’ gönderilmedi iddiaları da o dönemde ortaya atılmış, bu iddialar resmi makamlarca yalanlanmamıştı.
Şimdi bizler perde önündekileri izleyip yorum yapıyoruz.
Elbette bu gelişmelerin perde gerisinde dönenleri çok daha detaylıdır.
Serdar Denktaş'ın "Şubat maaşları" dediği güne neredeyse 1 hafta var.
Bu hükümet Şubat maaşlarını ödeyebilecek mi?
Yoksa Serdar Denktaş'ın işaret ettiği mali kriz kapıda mı?
Türkiye bu hükümete inanır, istediklerini çatır çatır birkaç ayda yoluna koyacak işaret görürse bu hükümet taş patlasın yaz sonuna kadar gider.
Ha, eğer Türkiye o işareti görmezse, yaz başında seçim için hazırlıkları yapın.
Zira maaş ödeyemeyen bir hükümetin sonu bizde sandıktır, seçimdir.
İkisinde de kriz vardır.
Protokol uygulanırsa acı reçete can yakacaktır.
Uygulanmazsa hükümettekilerin canı yanacaktır.
İkisinden biri…
Hangisi gerçekleşecek?
Gerçekten bilmiyorum.
Emin olun ki hükümettekiler de bilmiyor.
Göreceğiz.