Savvas Meniku’nun Lefkonuk’ta işkenceyle öldürüldüğü 23 Mayıs 1958 gününün akşamı, Dimitris Matsukos da EOKA’cı fanatikler tarafından Yipsu’da (Akova) öldürülmüştü… Lefkonuk’taki EOKA’cı fanatikler, yalnızca Kıbrıslırumlar’ı değil, bazı Kıbrıslıtürkler’i de öldürerek “kayıp” etmişlerdi…
Dimitris Matsukos, bundan 61 yıl önce, 23 Mayıs 1958’de EOKA’cı fanatikler tarafından Yipsu’da (Akova) öldürülmüştü… Suçu, kendine ait otobüsüyle AKEL etkinliklerine halkı taşımasıydı…
23 Mayıs 1958’de EOKA’cı fanatikler, önce Savvas Meniku’yu, Lefkonuk’ta vahşi biçimde öldürmüşlerdi… Meniku cinayetine İsmail Celal tanık olmuş ve maskeli EOKA’cılara ne yaptıklarını sormuş, onlar da “Evine git” demişler ancak İsmail Celal onları seslerinden tanımıştı… Bir ay kadar sonra, aynı EOKA’cı fanatikler, Savvas Meniku’nun köyün ortasında bir ağaca bağlanarak işkence edilmesine karşı çıkan İsmail Celal’ı öldürmüşler ve bunun üzerine karma bir köy olan Lefkonuk’ta yaşayan Kıbrıslıtürkler, can güvenliği nedeniyle köyden göç etmek zorunda bırakılmışlardı… Lefkonuklu Kıbrıslıtürkler’in kimisi İpsillat’a (Sütlüce), kimisi ise Artemi’ye (Arıdamı) göç etmek zorunda kalmışlardı…
Lefkonuk’ta 23 Mayıs 1958’de Savvas Meniku’yu öldürdükten sonra aynı akşam bu kez de Yipsu’da Dimitris Matsukos’u öldürmüşlerdi…
Altı çocuk babası olan şöför Dimitris Matsukos’un suçu, Maraş ve çevre köylerde AKEL’in etkinliklerine otobüsüyle halkı taşımaktı! EOKA’cı fanatikler onu sürekli tehdit ediyorlardı. Mart 1958’de EOKA’dan bir tehdit mektubu almış, yine aynı ay içerisinde Trikomo’daki (şimdiki adıyla Yeni İskele) bir PEO mitingine köyünden bazı insanları götürdüğü gerekçesiyle otobüsü yakılmıştı… Nisan 1958’de de Lapatoz’daki (şimdiki adıyla Boğaziçi) bir etkinliğie köylüleri götürdüğü için maskeli EOKA’cıların saldırısına uğramıştı…
Ve sonunda 23 Mayıs 1958’de bu altı çocuk babası şöför öldürülmüştü…
Lefkonuk’ta bulunan ve Meniku’nun yanısıra İsmail Celal’ı öldüren aynı fanatik grup 1963’te de Lefkonuk’ta bazı Kıbrıslıtürkleri öldürmeye devam edecekti… Buna göre, Trikomo’dan (şimdiki Yeni İskele) Lefkoşa’ya gelmek isteyenler, Lefkonuk’tan geçmek zorundaydılar ve burada durdurulan bir otobüste bulunan üç Kıbrıslıtürk, 31 Aralık 1963’te Lefkonuk’ta bir ay kadar polis karakolunda alıkonmuşlar ve daha sonra öldürülerek “kayıp” edilmişlerdi… Bu konuda bu sayfalarda geniş yayın yapmış ve olayın nasıl meydana geldiğini ve neler yaşandığını aktarmıştık.
Buna göre Komikebir’den Ali Fuat Mustafa, Halil Mustafa Kemiksiz ve İbrahim Durmuş Muya, 31 Aralık 1963’te Lefkoşa’da bulunan evlatları ve akrabalarını çatışmalar nedeniyle merakta kaldıkları için görmeye gitmeye çalışmışlar, Halil Kemiksiz’in otobüsüyle yola çıkmışlar, evlatlarını alıp köye geri götürmek için yola koyulmuşlardı. Temmuz 2011’de bir Kıbrıslırum okurumuzun bize aktardıklarını, bu sayfalarda şöyle aktarmıştık:
““Komikebirli üç “kayıp” Kıbrıslıtürk’le ilgili olarak bir süreden beridir çeşitli araştırmalar yürütmekteyim. Bazı Kıbrıslırumlar’la konuştum ve onların akibeti hakkında bilgi topladım. Bu bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum. Bana anlatılanlara göre, Komikebirli üç “kayıp” Kıbrıslıtürk, Lefkonuk-Akatu arasında Mersinlik bölgesinde öldürülmüşler ve oraya şiroyla gömülmüşlerdi. Bir kuyuda değillerdir. Araziye şiroyla açılan çukurun içerisine gömülmüşlerdi.
Lefkonuk (Geçitkale) ile Akatu (Tatlısu) arasında bir yol vardır ve bu yolun üzerinde bulunan Mersinlik bölgesi, o zamanlar ormanlık bir araziydi – bu çok geniş bir bölgeydi ve av hayvanları da bulunuyordu bu ormanlık arazide... Avcıların iyi bildiği bir bölge olması bakımından bunu söylüyorum çünkü belki bu bölgede sonraları avlanan avcılar belki şüphe uyandıran bir yere rastlamışlardır.
Bu üç Kıbrıslıtürk, Komikebir’den Lefkoşa’ya gideceklerdi çünkü fasariyalar başladıydı ve ertesi günü yılbaşı olduğu için Lefkoşa’ya gidip orada öğrenci olarak bulunan evlatlarını alıp köye götürmek istiyorlardı.
Bildiğim kadarıyla bu üç Kıbrıslıtürk, Ali Fuat, Halil Mustafa Kemiksiz ve İbrahim Durmuş Muya idi. Komikebirliler onları çok iyi tanıyorlar.
Lefkoşa’ya Halil Kemiksiz’in otobüsüyle gideceklerdi. Fakat o günlerde Angastina’da (Aslanköy) bulunan bir papaz yola birkaç varil koyarak bir tür barikat kurmuş ve hemen yol kenarında bulunan iki katlı bir evin üst katından gelip geçeni denetliyormuş. Bu papaz, kendi oluşturduğu bu barikatta bazı Kıbrıslıtürkler’e ateş açmış ve galiba bazı Kıbrıslıtürkler’i öldürmüş. Bu olay duyulduğu için, Halil Kemiksiz, Angastina’dan geçen eski Mağusa-Lefkoşa yolunu kullanmak istememiş, bunun yerine Lefkonuk üzerinden Lefkoşa’ya gitmeye karar vermiş.
Aralığın son günü Lefkonuk üzerinden Lefkoşa’ya gitmeye çalışırken Lefkonuk’ta otobüs durdurulmuş ve yoklanmış. Bazı Kıbrıslırumlar bana otobüste bir tabanca bulunduğu için bu üç Kıbrıslıtürk’ün polis tarafından tutuklandığını anlattı ancak otobüste gerçekten tabanca var mıydı, yok muydu bilemiyorum.
Komikebirli bu üç Kıbrıslıtürk, Lefkonuk polis karakoluna götürülmüşler ve orada bir aydan fazla bir süreyle tutulmuşlar.
Sonra onların serbest bırakılmasına karar verilmiş. Bazı Kıbrıslırum polisler, onların Komikebir’e geri gönderilmesi ve serbest bırakılması kararını aldıkları için onları önce köy meydanında bulunan Kıbrıslırum berbere götürmüşler ve saç-sakal traşı yaptırmışlar. Bu berber dükkanı sanırım Cami’ye aitti. Yani cami bu dükkanı kiralıyordu. En azından 1958’e kadar böyleydi. İşte bu dükkanda traş olmuşlar. Komikebirli Kıbrıslıtürkler’e temiz giysiler de vermişler.
Ancak yola koyuldukları zaman işler değişmiş. Çünkü bölgeden sorumlu komutan B., onların serbest bırakılmasına karşı çıkmış. B., polisin de üzerinde yetkileri olan bir Kıbrıslırum idi. Çok sert bir adamdı ve Kıbrıslıtürkler’den de, solcu Kıbrıslırumlar’dan da nefret ederdi. Bazı Kıbrıslırumlar ile Kıbrıslıtürkler’in öldürülmesinde bizzat yer almıştı. Mesela 1958’de Kufezli AKEL’ci Meniku’yu Lefkonuk meydanında bir ağaca bağlayıp işkence yapan, sonra da öldüren bu şahıs idi. Hatta bu işkenceyi görüp buna karşı çıkan Lefkonuklu bir Kıbrıslıtürk’ü de bir ay kadar sonra gene bu adam öldürdüydü. Tüm bölgeden sorumlu bu EOKA’cı B., bu üç Kıbrıslıtürk’ü bir araca koyup, Lefkonuk-Akatu yoluna doğru yola çıkmış. Otobüsün sahibi olan Halil, bu yola girdikleri zaman öldürüleceklerini anlamış ve kurtulmak için arabanın içinde hareket etmeye başlamış. Bunun üzerine B. arabayı Lefkonuk-Akatu yolunda Mersinlik bölgesine sürerek bu bölgede durmuş. Üç Kıbrıslıtürk’ü arabadan indirmiş, birisini vurunca, diğer ikisi kaçmaya başlamış. Yaralı Kıbrıslıtürk’ü orada bırakıp diğer iki Kıbrıslıtürk’ün peşine düşmüş B. ve adamları... Bir tanesi neredeyse kaçıyormuş ama sonuçta onları yakalayıp, yaralı Kıbrıslıtürk’ün yanına getirmişler. Üçünü de öldürmüşler ve orada öylece bırakıp gitmişler.
Ertesi günü bir şiro getirerek Mersinlik bölgesinde bir çukur kazarak bu üç Kıbrıslıtürk’ü oraya gömmüşler. Gömdükleri yer, bir akarsuyun hemen yanında imiş...
Otobüsün akibetini de araştırdım. Lefkonuk’ta o zamanlar T. adlı bir adam varmış ve bu adam araba tamircisi imiş. B., otobüsü ona götürmüş ve otobüsün üstü sökülerek yüklük haline getirilmiş, bu garutsayla yük taşımaya başlamışlar ve yıllarca bunu kullanmış. Zaten B. adlı bu şahıs, araba yedek parça işi yapmaktaydı. Bu adam barikatlar henüz açılmadan önce kaçakçılık yaparken sanırım Pergama’da yakalanıp Türk tarafında hapse atıldıydı fakat bir süre sonra Klerides devreye girmiş ve onun iadesini sağlamıştı. B., bundan birkaç yıl önce öldü bildiğim kadarıyla.
Fakat eminim Lefkonuk Polis Karakolu’nda 1963-64’te çalışmış olup da hayatta olan polisler vardır. Kayıplar Komitesi’ne sizin aracılığınızla önerim, bu polislerden hayatta bulunanlarla gidip konuşsunlar. O dönemde köyde kaç tane şirocu vardı? Bunu öğrenmek da çok kolay olsa gerek çünkü 1960’lı yıllarda şirolar bu kadar yaygın değildi. Şirocu eğer hayatta ise, ondan bilgi istesinler. O dönemin Lefkonuk polisi bu olayın içindedir – bazı polisler, bu Kıbrıslıtürkler’in öldürülmesine karşı çıkmış olmalarına rağmen, bunu engelleyememişlerdi... Bölgenin tetikçisi B.’ye onları teslim etmiş olmak da bence büyük bir suçtur.”
Lefkonuk’taki aynı ekip 1964 yılında aracı için seyrüsefer çıkarmak üzere köye giden Ahmet Mehmet Mono’yu da öldürerek “kayıp” etmişti...
Mersinlik bölgesindeki olası gömü yerini, Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Ofisi, yıllar önce Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nden araştırma görevlilerine göstermiş ancak burada asbest bulunması nedeniyle, kazı yapılmamıştı… Bu konuda daha ayrıntılı bilgimiz yok. Ancak Kıbrıslırum okurlarımız, 1963 “kaybı” Komikebirli üç Kıbrıslıtürk’ün Mersinlik bölgesinde gömülü olduğu yönünde çeşitli bilgiler vermişler ve biz de bunları gönüllü olarak Kayıplar Komitesi yetkilileriyle paylaşmıştık.
Lefkonuk civarında başka bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömülmüş olup olmadığı bilinmiyor… Bu konuda da bazı söylentiler var… Şimdiki Dörtyol (Prastio) karakolunca tutuklanıp Lefkonuk polis karakoluna getirilmiş olan Kıbrıslıtürkler olabilir miydi 1963’ün o çatışma günlerinde? Bu konuda araştırmalarımızı sürdürüyoruz…
Okurlarımıza da tüm bu bilgileri bizlerle paylaştıkları için çok teşekkür ediyoruz…
KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…
Engomi ve Trimiti’de yeni kazılar…
Kayıplar Komitesi kazı ekipleri, aşırı sıcaklara rağmen kesintisiz biçimde “kayıplar” için yürüttükleri kazıları sürdürüyorlar. Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatör Yardımcısı Arkeolog Gülseren Baranhan’dan aldığımız bilgilere göre, dün Mağusa bölgesinde Engomi’de (Tuzla) başlatılan bir kazıda bir “kayıp” şahıstan geride kalanlara ulaşıldı.
Kayıplar Komitesi Trimiti’de de (Edremit) yeni bir kazı başlattı.
Bir Kıbrıslırum gazeteci arkadaşımızın göstermiş olduğu Mazoto bölgesindeki olası gömü yerindeki kazılar tamamlanırken, herhangi bir ize rastlanmayınca, Kayıplar Komitesi araştırmalarını genişletti ve aynı bölgede, olası gömü yerinden 50 metre kadar uzaklıkta bir başka şahidin kendilerine gösterdiği bir kuyuda yeni bir kazı başlattı. Aynı alandaki bu kazıda 1964 “kaybı” iki Kıbrıslıtürk’ün gömü yeri aranıyor.
Kayıplar Komitesi’nin Lapta ve diğer bölgelerdeki kazıları da sürdürülüyor.
Kazı ekiplerinde bulunan tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz.