Didem MENTEŞ
Lefkoşa Sarayönü’nün vazgeçilmez isimlerinden biri seyyar tatlıcı Hakan Aşık... Yaklaşık 14 yıldır Posta Dairesi’nin önünde sulu muhallebi ve tatlı çeşitleri satarak ağızları tatlandırıyor. Tatlıları eşinin yardımıyla kendi imalathanesinde üreten Hakan Aşık, seyyar arabasıyla her gün Çağlayan ve Surlariçi’ni mesken tutuyor. Küçücük araçta enfes lezzetler sunan Aşık, özellikle sulu muhallebisiyle dikkat çekiyor. Yoğun iş temposu içerisinde kısa bir nefes almak isteyenler Hakan Aşık’ın tatlılarıyla şekerleniyor. Esnafından işçisine, memurundan avukatına, milletvekilinden bakanına kadar pek çok ismi müşterileri arasına katan Aşık, iş sonrası ise ‘bağlama ve cura’ enstrümanı çalarak Türk Halk Müziği’yle demleniyor. Aşık, hem tatlıcılığı hem de müzisyenliğiyle Lefkoşa’nın sevilen simaları arasında yerini alıyor...
TAM 14 YILDIR…
1962’de Lefkoşa’da doğan Hakan Aşık, eğitim yıllarından sonra askere gider. Askerliği tamamlamasıyla eniştesinin yanına girerek 8 yıl inşaat malzemeleri işiyle uğraşır. 1989’a geldiği zaman Çağlayan bölgesinde bir market açar. Yaklaşık 15 yıl marketçilik yapan Aşık, işlerin kötü gitmeye başlamasıyla işine son verme kararı alır. Çünkü evlenip çoluk çocuğa karışmıştır ve onları geçirmek zorundadır. Bu süre içerisinde bir arkadaşı kendisine bir fikir verir ve şimdiki işinin ilk ışıkları o zamandan aydınlanır Hakan Aşık’ın...
“Arkadaşım postanın önünde muhallebicilik yapmamı söyledi. Ben de tamam dedim ve belediyeye giderek bilgi verdim. Belediyeden olumlu yanıt alınca bir hafta içerisinde seyyar arabamı yaptım. Tam 14 yıldır bu işi yapıyorum. İşe başladıktan birkaç sene sonra da marketi tamamen kapattım ve orayı imalathane yaptım.”
“TATLILARIN USTASI EŞİ HATİCE HANIM”
“Bu işi yalnız yapmak imkansız” diyen Hakan Aşık, tatlılara hayat veren ismin eşi Hatice Hanım olduğunu büyük bir gurur ve mutlulukla söylüyor... “Tatlıların çoğunu eşim yapar. O vakit bulmazsa geri kalanını ben yaparım. Sabah 5:30 gibi kalkıp, arabayı siler düzenlerim ve tatlıları yerleştiririm. Saat 8:00 gibi imalathaneden çıkarım, yolda satarak postanın önüne gelirim.”
Eşinin hem tatlıları yaptığını, günün geri kalanında da ise evin tüm işlerini gördüğünü anlatan Hakan Aşık, ona minnet borçlu. Elektrik ve su paralarını dahi eşinin ödemeye gittiğini söyleyen Aşık, “her işimize o bakar. Ben olsam bunların hepsini yapamam. Eşim olmasa yapamam” diyor.
GÖBEKAY’DAN SÜTLÜ MUHALLEBİYE…
Tatlıları günlük olan Hakan Aşık, satışına göre ayarladığı tatlı sayısında oldukça titiz. “Bir üründen 10 tane satarsam 11’inciyi yapmam. Gerekirse 9- 10 yaparım bitiririm ve ertesi günü muhakkak tazesini satışa sunarım. Tabiatım bu... Bir şammadi tatlısı ertesi güne kalsa dinlenmiş olur hatta daha güzel olur ama ben yapmam, muhakkak taze yaparım” diyor.
Lefkoşalının sulu muhallebiye büyük bir özlem duyduğunu anlatan Hakan Aşık, en fazla tercih edilen tatlıları arasında yer aldığını ifade ediyor. Kıbrıs tatlıları da meşhur; sulu muhallebi, Göbekay, şammadi, ekler, kayık pasta, sütlü börek, prenses ve sütlü muhallebi…
TATLISINDAN YEMEYEN NEREDEYSE YOK
Posta Dairesi önünden 13:30 gibi ayrılarak Arasta Çarşısı’na giden Aşık, orada bir kahve içip son satışları yaparak saat 16:30’da seyyar dükkanı kapatıyor. “İş bittikten sonra imalathaneye gidiyorum, eşimin bitirmediği işler varsa ona yardım ediyorum” diyor…
BİR TEK EROĞLU GELMEDİ
“Beni seven sayan ve muhallebiye özlem duyanlar postanın önüne geliyor” diyen Aşık, esnafından işçisine, memurundan avukatına, milletvekilinden bakanına kadar pekçok ismin müşterileri arasında olduğunu söylüyor. Aşık, “Bana bir tek Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu gelmedi. İnşallah onun da burada muhallebi yediğini görürüm. Rahmetli Rauf Raif Denktaş’ı da bir iki kez postanın önünde arabanın içinde gördüm. Ona muhallebi koyup götürdüm ve bana ‘şekerim var evladım, yiyemem sonra’ dediğini çok iyi hatırlarım.
TEK GEÇİM KAYNAĞI TATLICILIK…
Kızı üniversitede Fransızca öğretmenliği, oğlu da 20 Temmuz Fen Lisesi’nde okuyan Hakan Aşık, tüm geçim kaynaklarının ‘tatlıcılık’ olduğunu da vurguluyor.
Haftanın 5 günü rutin şekilde tatlı satışını sürdüren Hakan Aşık, Cumartesi günü Gönendere’ye giderek 1 günlük dinlenmenin keyfini sürüyor. Aşık, “Annemin bana verdiği bir bahçeciğim var. Nar, incir, greyfurt, mandalina gibi çeşitli ağaçlar ektim. Onlarla uğraşırım, kahvemi içerim ve doğanın arasında dinlenirim. Bütün haftanın yorgunluğuna bahçemde kahvemi içerken üzerimden atarım” diyor. Pazar günü yeniden tatlı hazırlıklarına da başladığını söylüyor...
BAĞLAMA USTASI…
Hakan Aşık, tatlıcılık yanında çocukluğundan itibaren müzik ile iç içe... Müzikle tanışmasını ise babasına borçlu... Müziği oldukça sevdiğini anlatan Aşık, yıllardır Devlet Türk Halk Korosu’nda bağlama ve cura çalıyor. Bir süre de BRT’de “Türkü Akşamları” programında da enstrüman çalan Aşık, birçok müşterisini de bu programa borçlu... “Rahmetli babamın müzik açısından bana çok büyük katkısı oldu. Gönderede’de ilkokula giderken, bize bağlama saz çalmasını öğretmek için birilerini aradı. Babam türküleri çok severdi. Kendisi çalamamış ve içinde uhde kalmış. O da bizim çalmamız için arayışa girdi ve bir arkadaşına danışarak Lefkoşa’da birini buldu. Turgay Salim Hoşsöz o zaman öğrenciydi ve ders vermeyi kabul etti. Köye gelerek bize saz çalmayı öğretirdi. Ben saz çalmayı devam ettirdim. Müzik işine bulaştıktan sonra bırakması imkansızdır. Kültür Dairesi’ne bağlı Devlet Türk Halk Müziği Korosu kuruldu ve 28 yıldır bağlama çalarım. Yaklaşık 7- 8 senedir de ‘cura’ çalarım. Bağlamanın incesi ve bir küçüğü olan enstrümandır. Haftanın iki gecesi çalışmalara giderim”