Sümer Erek’ten “Return To Sender”

Serkan Soyalan

   Ülmen Aygın ya da bilinen ismiyle Sümer Erek, İngiltere’de yaşamını sürdüren bir Kıbrıslı sanatçı.

   Sanatçının Eklektik Manifest - Lefkoşa Bienali kapsamında İngiltere’de yaşayan Kıbrıslıtürkler’i resmettiği sergisi “Return To Sender”,   Fransız Kültür Derneği’nin ardından DEV-İŞ Genel Merkezi’nde duvarlarında da yer buldu.

   Sergide, sanatçının çizimiyle resmedilen Kıbrıslıtürklerin, kısaca düşünceleri de yazıya dökülerek sanatseverlerle buluşuyor.

 

***

   Yazımızda Sümer Erek’e de ayrı bir paragraf açmamız gerekiyor.

   Limasol’da dünyaya gelen sanatçının hayatı, eğitim için gittiği İstanbul’da bir anda değişiyor.

   Türkiye’de iç karışıklıkların olduğu günlerde, o dönemki adıyla Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, bugünün Mimar Sinan Üniversitesi’nde büyük umutlarla eğitimleri devam ederken 7 Aralık 1977’de arkadaşı Muharrem Özdemir ile kaçırılıyor Erek.  

   Kaldıkları yurttan çıkıp, okullarına doğru yürürken elleri silahlı faşistlerce kaçırılmalarının ardından Muharrem Özdemir katledilirken, biri ağzından olmak üzere vücuduna 3 kurşun yiyen Sümer Erek ağır yaralı olarak bu saldırıdan kurtulmayı başarıyor.

   “Bu üç kurşun beni öldürmedi, daha da güçlendirdi” diyor sanatçı 2018 yılında Adres Kıbrıs’ta, Simge Çerkezoğlu’na verdiği röportajda.

 

***

   Sami Özuslu, 2013 yılında yayımlanan “Uçakla Gelen 6 Tabut” kitabında yaşanan bu olay şu satırlarla anlatılır:

   “Ülmen’e sıkılan üç tabanca kurşunundan ikisi vücuduna girip çıkmıştı. Üçüncü mermi ise damağının sert bölgesinde durmuştu. Katiller tabancayı Ülmen’in ağzına sokmuş, tetiği öyle çekmişti. Ancak muhtemelen kısa mesafeden ateş açıldığından tabanca mermisi fazla hız kazanamamış, sert tabakaya saplanıp kalmıştı. Buna rağmen Ülmen’in hayata tutunabilmek için çok vakti yoktu. Bir an önce yola çıkmak, bütün riskleri göze alarak yoldan geçenlerin insafına sığınmak zorundaydı.

   Türkiye teröre teslimdi. Vurulmuş bir insanı arabasına almak ve hastaneye götürmek başa bela olabilirdi. Ayrıca o an Ülmen hangi görüşten bir insanın otomobiline bindiğini de bilemeyecekti. Belki de can havliyle sığındığı o arabada bir başka faşiste rastlayacak, yağmurdan kaçarken doluya yakalanacaktı. Ama bunları düşünmedi. Zira düşünecek zaman yoktu. Kan kaybediyordu ve bir an önce hastaneye gitmesi gerekiyordu.

   Yoldaki yaralı genci gören insaflı sürücü hemen durdu. Ülmen’i arabaya aldı.

   Ülmen Salih Aygın hastaneye gidinceye kadar bilincini yitirmedi. Ancak artık dayanacak gücü kalmamıştı. Bitkindi. Kendini kaybetmek üzereydi. Yalnız son bir görevi daha vardı.

   Hastane görevlilerinden rica etti: ‘Yurttaki arkadaşlarıma haber verin. Muharrem öldürüldü. Ben de ağır yaralıyım…’

   Bunları söyledi ve bayıldı.

   Ülmen henüz üniversitede ilk yılı olmasına ve başına böylesi bir olay gelmesine rağmen çok tecrübeli davranmıştı. Yurttaki arkadaşlarına haber vermesinin iki ‘hayati’ nedeni vardı: Birincisi, yeni bir saldırı olabilirdi ve herkes tedbir almalıydı. İkincisi, yattığı hastanede tıbben gerekli müdahaleler yapılsa bile, hayatı ciddi şekilde tehdit altındaydı. Zira Ülmen’in artık çok önemli bir özelliği vardı: Her şeyi, herkesi görmüştü! ‘Tek görgü tanığı’ydı.

   O artık katillerin ve işbirlikçilerin korkulu rüyasıydı. (….)

   Dahası, Ülmen’in kritik bir yeteneği vardı. Hastane yatağında doğrulur doğrulmaz ilk işi ‘onları’ çizmek oldu.

   Muharrem’i ve kendisini kaçırarak vuranların resimlerini çizdi, arkadaşlarına verdi. KÖGEF’liler ‘eşgal’leri Türkiye basınında yayımlatmayı başardı. Artık tüm kamuoyu o ‘5 yüz’ü arıyordu.

 

***

 

   Bu olayın ardından saldırganları teşhis eden Erek, artık Kıbrıs’ta yaşayamayacağını düşünür. İsmini değiştirerek 1978’de İngiltere’ye göç eder.

   İngiltere’de heykel alanında ülkenin en iyi okullarından biri olan St. Martin’s School of Art’ta eğitim gören ve okulu birincilikle bitiren Erek’in önünde artık yepyeni bir hayat vardı.

   Kendini sanat çalışmalarına adayan Erek, kültürel tükenişi anlatır performanslarında. Öldürülen arkadaşlarının portre tablolarını da yapar.


1977 İstanbul’u. Solda Ülmen Aygın, sağda Muharrem Özdemir


 

“Harman”

 

   Alayköy Folklor Derneği’nin tiyatral halk dansları gösterisi Harman, geçtiğimiz hafta Alayköy Sosyal Aktivite Merkezi’nde sahnelendi.

   Gönyeli Alayköy Belediyesi’nin katkılarıyla sahnelenen gösteri, salonu dolduran izleyicilerin büyük beğenisini topladı. Ardı ardına oyunların sahnelendiği ve özlediğimiz kültürümüzü bizlere hatırlatan performansı, pür dikkatle izledik.

   Harman, özellikle tarım toplumlarında görülen geleneksel bir etkinliktir. Unutulmaya yüz tutmuş bu kültürel etkinlikte şarkılar çalınır, danslar edilir, yenilir, içilir…

   Bu eğlenceler genellikle hasat zamanında, tarladaki işlerin bitiminden sonra düzenlenen kutlamalardır. Bir nevi verilen emeğin, taçlandırılmasıdır. Bunun yanında toplumsal birlikteliği pekiştirmek önemi de taşımaktadır.

   Etkinliğin tanıtım broşüründe bu eğlencelerin başlıca özellikleri şu şekilde sıralanır:

 

1-Müzik ve Dans: Harman eğlencelerinde yerel halk müziği, türküler ve oyun havaları çalınır. Köylüler, bu müzik eşliğinde çeşitli halk oyunları oynar. Halkın geleneksel çalgıları sıkça kullanılır.

2-Toplumsal Katılım: Harman eğlenceleri, köydeki herkesin katılımıyla gerçekleşir. Kadın, erkek, genç, yaşlı demeden herkes bu eğlencelere katılır ve birlikte vakit geçirir. Bu, toplumsal bağların güçlenmesine yardımcı olur.

3-Yemek ve İkramlar: Bu tür eğlencelerde genellikle çeşitli yemekler ve atıştırmalıklar hazırlanır ve misafirlere ikram edilir. Yöresel yemekler, tatlılar ve içecekler bu etkinliklerin ayrılmaz bir parçasıdır.

4-Gelenek ve Görenekler: Harman eğlenceleri sırasında yöresel kıyafetler giyilir ve geleneksel oyunlar oynanır. Bu, kültürel mirasın yaşatılmasına ve yeni nesillere aktarılmasına yardımcı olur.

5-Sosyal Etkileşim: Bu eğlenceler, köylüler için bir sosyalleşme fırsatıdır. İnsanlar günlük yaşamın stresinden uzaklaşır, sohbet eder ve birlikte zaman geçirir. Ayrıca, evlilik çağındaki gençler için tanışma ve kaynaşma fırsatı doğar.

 

***

   Serkan Cemoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı etkinliğin, eğitmen kadrosunda da Esat Tarkan Ulusol, Enver Halksever, Hüseyin Öksüzoğlu, Behiye Mişon ve Ayşe Alım Öksüzoğulları gibi önemli isimler var.

   Umarım ‘Harman’ uzun bir turne yolculuğuna çıkar ve tüm bölgelere bu performansını taşır.   

   Yönetmeninden, müzisyenine, oyuncusundan, sahne gerisinde emek veren her bir emekçisine kadar bu güzel performans için tebriklerimi sunuyorum.