Sunat Atun

Beş-altı yıl oluyor sanırım. Genç İşadamları Derneği Başkanı idi. Arkadaşımın engelli kardeşi için derneklerinden yardım istemiştim. Ayağa kalkabileceği doktorlar tarafından söylenen Eda’ya umut olabileceklerini anlatmıştım. Samimiyetle karşıla

 

 

Beş-altı yıl oluyor sanırım.

Genç İşadamları Derneği Başkanı idi.

Arkadaşımın engelli kardeşi için derneklerinden yardım istemiştim. Ayağa kalkabileceği doktorlar tarafından söylenen Eda’ya umut olabileceklerini anlatmıştım.

Samimiyetle karşılanmış, hemen kabul edilmiştim.

Acapulco’da geleneksel bir eğlence düzenlenecekti. Plana göre o gecenin sonunda Eda için para toplanacaktı.

Öyle de oldu.

Sıkıntıdan patlayarak beklediğim gecenin sonunda bu kuruluş, 3 bin lira ‘toplayabilerek’ Eda’ya bir gecelik yemeğe verilenden bile daha az ‘değer’ verdiğini göstermiş oldu.

224 üyeli zenginler kulübünün hanım ablalarının takılarına, kapının önünde bekleyen lüks arabaları eklersek salondakiler en az birkaç trilyon basmaktaydı oysa.

Şaşkınlığımı gizleyerek yapılan yardım için teşekkür etmiş ve paranın Eda’nın ailesine verilmesini sağlamıştım. Neye merhem oldu bilmem.

İşadamı Sunat Atun’u işte o zaman tanımıştım.

Şimdi Ekonomi ve Enerji Bakanı kendisi.

Ekonomiyi Türkiye yönettiğine göre Bakan enerjisini neye ve nasıl harcıyor diye merak edebilirsiniz. 

Ama benim sorunum;

Ekonominin maneviyatından haber vermesi gereken Sayın Bakan nedense her fırsatta kendi maneviyatının yüksek olduğunu söyleme ihtiyacı duyuyor.

Kime ne duyurmaya çalışıyor ve neden bunu her söylediğinde ‘mavra’ konusu olduğunda kızıyor?

Yoksa Ekonomi ve Enerji Bakanı olarak Kandil günü yayımladığı, “Halkımızı Peygamberimizin hayatını okumaya, O’nun engin sevgi ve hoşgörüsünü anlamaya davet ediyorum” mesajı ile din adamlığına mı oynuyor?

Neyse ki hükümette böyle bir makam yok!

 

NOT: Sayın Bakan, sevap işlemek isterseniz ya da yarıda bıraktığınız iyilik girişiminin sonunu getirmek isterseniz Eda hala tekerlekli sandalyede ve hala çok genç…


 

Umut kimde?

 

Gençlerde…

Bu küçücük ülkede bu berbat sistemi yıkacak olan gençlerde…

Değişim ya da devrim olacaksa bunu yapacak gençlerde…

Gerçek bir dünyayı istemesi gereken kuşak onlar, tarih bize bunu öğretti.

Arap Baharı ile sokaklara dökülen gençler bu gerçeği son bir kez kanıtladı.

Ama bu gençler bildik politik katakullilerle ellerinden çalınan devrimlerden vazgeçmeyecek olanlardır.

Tıpkı bildiğimiz gerçeklerden vazgeçmeyeceğimiz gibi.

Sokağa çıkmaya, bağırıp, çağırmaya, hesap sormaya en çok hakkı olanlar…

İlkelerini her koşulda savunabilenler…

Böyle bir gençlik tüm zorlukları yenecek, tüm umutları yeşertecek ve bu ülkedeki sosyal, siyasal ve ekonomik talan sistemine dur diyecek.

Çünkü bu gençlik nokta kadar çıkar için virgül kadar eğilmek istemeyenlerdir.

Belki de böyle bir gençlikten korktuğu için ülkemizdeki egemen güçler ve onların arkasındakiler giderek hırçınlaşmaktalar.

Onlar hırçınlaştıkça bizim gençler de bilenmekteler.

Gün gelecek bu gençler bu kokuşmuş düzene dur diyecekler. Annelerine kızacaklar, babalarına anlatacaklar…

Meclisi işgal edecekler. Hükümeti devirecekler.

Gerekirse de Ankara’ya kadar yürüyüp Gıbrıslı olduklarını kanıtlayacaklar!

Gün gelecek…

Evet gelecek!


 

AİDS ve yabancı üsler!

 

 

Cibuti, Kızıl Deniz’in alt çıkışında bulunan çok ama çok stratejik bir ülke. Herhangi bir ara motorundan ülkenin konumuna bakıldığına bu önemin ne anlama geldiği anlaşılır.

Dünya petrolünün neredeyse % 60’ı Cibuti sahillerinin önünden geçer. Cibuti’nin nüfusu 700 bin civarında.

Ülkede, ABD, Fransa ve Japonya’nın birer askeri üssü ve yaklaşık 9 bin askeri bulunuyor. İsrail ve İngiltere gerektiğinde bu üslerden yararlanabiliyor.

Ama tüm bunlar Cibuti halkının umurunda bile değil. Çünkü Cibuti gençlerinin başı AIDS hastalığı ile belada.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) son araştırmasına göre Cibutililerin % 2.8’i HIV virüsü taşıyor. Ama nedense WHO bu virüsün nereden ve nasıl geldiğini ya da nasıl bu şekilde yayıldığını ya da ülkedeki yabancı üslerle bir ilişkisinin bulunup bulunmadığından hiç söz etmiyor!

 


 

Peygamberler okulu

Dinsel inançların çok derin ve bağnaz olduğu ülkelerin başında İsrail geliyor. İsrail’de yüzlerce din okulu var. Zaten seçmenlerin de genel olarak sağcı, dinci ve ırkçı partilere oy vermesinin nedeni de bu.

Farklı amaçlarla faaliyet gösteren din okullarına kayıt olanlar askerden muaf oluyor, birçok vergi ve sosyal sorumluluklardan kurtuluyor ve okullar hiçbir mali yükümlülük altına alınmıyor.

Durum böyle olunca Rusya’dan göç etmiş Şamol Habertzi ilginç bir din okulu açtı. Adını da ‘’Habil ve Kabil Peygamberlik Okulu’’ koydu.

35 yaşında ve bilgisayar mühendisi olan Habertzi, 53 dolar karşılığında öğrencilerine nasıl peygamber adayı olabileceklerini öğretiyor. Öğretirken de onlara biraz falcılık, biraz rüya yorumları ve arada bir sihir sanatındaki marifetlerini gösteriyor.

E bazı Müslüman ülkelerde de durum bundan farklı değil!

 

 


 

Ankara adı kara…

Türkiye siyasi cinayetlerin ardı ardına yaşandığı bir ülke oldu hep. Ergenekon cinayetlerinin faillerini ortaya çıkarma hevesinde olan AKP, misyoner cinayetleri ile ilgili göreve geldiğinden beri yerinde saymakta.

Uğur Mumcu’nun katlinin 20’inci yıldönümüydü dün. Zaman aşımının konuşulduğu davada, ‘vatan’ için öldürmekle, ‘Allah’ için öldürmek arasında fark bulunmasa da Mumcu’nun 20 yıl önce dikkat çektiği ‘ileri demokrasi’ dedikleri yeni cumhuriyette halk daha derin uykuda, sultan ise en güzel rüyasını görmekte...


 

YOLDA BULDUKLARIM

Adile Hamza

38 yaşında, kamuda çalışıyor.

İstihdamlarla ilgili ateş püskürüyor.

Sıfır kilometre küfürler ve beddua gırla!

Allah acısın bu UBP Hükümetini valla…

Bakanlıklarda oturacak yer kalmadı diyor kadın.

Turizm Bakanı’nın Girne Kalesi’nde çalışacak diye işe aldığı insanların kalenin merdivenlerinde oturarak mesai yaptığını söylüyor.

Bizimki Lapta Sağlık Ocağı’nda işe başlayan tanınmış işadamının eşine daha da öfkeli.

Neyse ki çok tepki olunca bakanlık istihdamı iptal etmiş ve işe Hummer ciple gelen bu ablanın işine son vermiş.

Yakında bakanlıklarda tekme-tokat kavgalar çıkarsa hiç şaşırma diyor.

Şaşıracak bir şey kalmış gibi memlekette!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri