Ayşe GÜLER
Özel Başkent Hastanesi’nde 18 Eylül Cuma günü geçirdiği ameliyat sonrasında yaşamını yitiren 59 yaşındaki Fikri Orakçıoğlu’nun ölümü sonrasında aile yakınları ‘şüpheli ölümün’ sorgulanmasını istedi.
Hastane önünde dün sabah eylem gerçekleştiren aile yakınları, Sağlık Bakanlığı’na gerekli araştırmaların yapılması için çağrıda bulundu. Hastane önüne siyah çelenk bırakarak yaşananları protesto eden aile yakınları, Orakçıoğlu’nun ‘ihmal kurbanı’ olduğunu savundu.
Ellerinde “Başka Fikrolar ölmesin”, “İnsan hayatı bu kadar ucuz mu?”, “Para uğruna hayatımızı kaybetmek istemiyoruz”, “Sağlık Bakanlığı sesimizi duy” yazılı pankartları taşıyan aile yakınları eylemde zaman zaman fenalık geçirdi, gözyaşlarına hakim olmadı. Polis eylem öncesinde hastane çevresinde geniş güvenlik önlemi aldı. Olası bir taşkınlığı önlemek adına Lefkoşa CÖÇ ve Adli Şube ekipleri hastane önünde deyim yerindeyse kuş uçurtmadı.
Eylem sonrasında açıklama yapan Özel Başkent Hastanesi Başhekimi Dr Ahmet Tandoğdu ise hastanın hayatını kaybetmesinde hastanenin bir ihmali olmadığını savunarak, ailenin böyle bir şüphesi olması halinde adli makamlara başvurabileceğini açıkladı.
Öte yandan Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr Ömer Gür ise yaşanan ölümün ardından ailenin iddiaları üzerine ilk günden araştırmanın başladığını söyledi.
Fikri Orakçıoğlu’nun aile dostu Cengiz Uzun: “Şüpheli ölüm sorgulanmalı”
Eylemde ilk sözü Fikri Orakçıoğlu’nun takım arkadaşı, aile dostu Cengiz Uzun aldı. Uzun, ‘şüpheli ölümün’ sorgulanmasını istediklerini belirterek, “Eylem nedenimiz bundan sonra başka ölümlerin yaşanmaması için tedbir alınması üzere bir mesaj vermektir” dedi. Uzun, ülkemizde her köşede sağlık ocaklarının, hastanelerin ve özel kliniklerde ameliyatların yapıldığını ifade ederek, hangi yasa ve standartlara göre bu ameliyatların yapıldığının irdelenmesi gerektiğini vurguladı.
“Burada bir aileye ateş düşmüştür, zamansız bir ölüm olmuştur” şeklinde konuşan Uzun, “Sağlık Bakanlığı bunu sorgulamıyor. Meclis’te 22 doktor var ancak yasalarımız mevcut değildir. Hangi klinikte ne ameliyatı yapılıyor veya yapılması gerekip gerekmediğini kim kontrol ediyor? Şüpheli bir ölüm yaşandı. Derdimiz bu ölümün sorgulanmasıdır” dedi. Uzun, doktorları karşılarına almak istemediklerine dikkat çekerek, her bireyin kaliteli sağlık hizmetleri alma hakkının olduğunu söyledi.
Orakçıoğlu’nun yeğeni Aydan Ocal: Bu işin peşini bırakmayacağız”
Bunun yanı sıra Orakçıoğlu’nun yeğeni Aydan Ocal ise dayısını kaybetmekten dolayı yaşadığı üzüntüyü dile getirdi. Geçtiğimiz hafta Cuma günü dayısının öğle saatlerinde ameliyata alındığını anlatan Ocal, kısa sürecek bir ameliyat olmasına rağmen uzun süre ameliyattan çıkmadığını bu nedenle uzun süre endişe içerisinde dışarıda beklediklerini söyledi.
Ocal, ameliyattan her çıkan doktorun dayısının durumunun iyi olduğunu söylediğini ancak yaşananlar nedeniyle endişe duyduklarını ve Orakçıoğlu’nu Dr Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ne sevk etmek istediklerini ancak bu talebin reddedildiğini belirtti.
Yaklaşık 5 saat sonra hastane tarafından dayısı Fikri Orakçıoğlu’nun ‘önlem’ amaçlı götürüleceğinin söylendiğini savunan Ocal şöyle konuştu: “Dayım nefessizlikten mosmor olmuş suratı ile tepinerek önümüzden geçirildi. Sedye üzerinde onu sabitlemeye çalışan sağlık personeli ile doktorsuz ve oksijen tüpsüz tek bir hemşire ile ambulansa konularak devlet hastanesine sevk edildi”
“Sağlık Bakanlığı araştırma yapmalı”
Orakçıoğlu’nun devlet hastanesine sevk edilmesinin ardından Acil Servis önünde aileye dayısının durumunun iyi olduğu ve müdahale edildiğine dair bilgi verildiğini kaydeden Ocal, saat 21:30 sıralarında acı haberi aldıklarını belirtti.
Ocal, bu olayın peşini bırakmayacaklarını ve takipçisi olacaklarını ifade ederek, Sağlık Bakanlığı’na bu konuda araştırma yapması için çağrıda bulundu.
Siyah çelenk bıraktılar
Açıklamaların ardından Orakçıoğlu’nun kızları hastane binasının kapısının önüne siyah çelenk bıraktı.
Aile yakınları protestolar sonrasında olaysız bir şekilde dağıldı.
SAĞLIK BAKANLIĞI NE DÜŞÜNÜYOR?
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr Ömer Gür: “İlk günden araştırmalara başladık”
Öte yandan Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr Ömer Gür ise yaşanan ölümün ardından ailenin iddiaları üzerine ilk günden araştırmanın başladığını söyledi. YENİDÜZEN’e bilgi veren Gür, ilgili yerlerle görüşeceklerini belirterek, tıbbi bir hata olup olmadığına Tabipler Birliği’nin Bilimsel Kurulu ve Onur Kurulu’nun birlikte karar verdiğini açıkladı.
HASTANE NE DEDİ?
Başhekim Dr Tandoğdu:“Hasta yakınlarının şikayetleri varsa, adli makamlara müracaat edebilir”
Öte yandan Özel Başkent Hastanesi Başhekimi Dr Ahmet Tandoğdu, hastaya yapılan müdahale açısından hiçbir bir ihmallerinin olmadığını vurguladı. Tandoğdu, ilgili hastaya gerekli tıbbi tedavilerinin uygulandığını dile getirdi. “Hasta ameliyathanede iken kalp doktoru, göğüs hastalıkları uzmanı çağrıldı. Hasta ameliyathanede muayene edildi, kalp elektroları çekildi ve solunumu uzman tarafından dinlendi” şeklinde konuşan Tandoğdu, “Hastanın ameliyathane ortamında kendine yetecek oksijeni alınamayacağına karar verilmesinin ardından yoğun bakım ünitesine sevk edilmesi uygun görülerek, sevki yapıldı. Burada hastanın transferinde veya ameliyathane sırasında tıbbi tedavi açısından en küçük bir eksiklik yaşanmadı” dedi.
Hasta yakınlarının bu konuda bir şikayetleri olması halinde de adli makamlara müracaat etmeleri gerektiğini vurgulayan Tandoğdu, hastane önünde toplanarak ilgili hastane hakkında ‘ileri geri’ konuşmalarını şiddetle protesto ettiğini kaydetti. Tandoğdu, kamuoyunu bilgilendirmek adına bu açıklamayı yaptığını söyledi.
Öte yandan Hasta yakınlarına otopsi yapılmasını kabul etmediğine dair duyum aldığını belirten Tandoğdu, bu tip vakalarda otopsinin oldukça önemli olduğunu, otopsi sonuca göre hareket edilmesi gerektiğini belirtti.
“20 yıldır ilk kez böyle bir olayla karşılaşıyoruz”
Tandoğdu, bir hastanın ameliyat veya tedaviye alınırken hayatını kaybetmesinin üzücü olduğunu belirterek, bu nedenle Orakçıoğlu’nun ailesine ve yakınlarına başsağlığı diledi.
Hastane olarak 1995 yılından beridir sağlık hizmeti verdiklerini, bugüne kadar ilk kez böylesi bir olayla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Tandoğdu, “Tedavilerin olduğu, sağlık hizmetlerinin verildiği yerlerde mutlaka kritik hastalar olacaktır. Zaman zaman da bazı hastalar ya tedaviye cevap vermediği ya da başka bir problem nedeniyle kaybedilecektir” dedi.
Tandoğdu ameliyat veya tedaviler sırasında beklenmedik olayların gelişebildiğini dile getirerek, hastaların ameliyatı gerçekleştirecek doktor ve anestezi uzmanı ile önceden anlaştığını, kendilerinin sadece ‘hastane hizmeti’ verdiklerini savundu.
Ayrıca Tandoğdu, “Değişik doktorlar bizim hastanemize gelip, ameliyatlarını yapabiliyorlar, hastalarını takip edebiliyor. Ardından da hastalarını taburcu edebiliyorlar” şeklinde konuştu.
“Hasta onayı alındıktan sonra ameliyat gerçekleşti”
“Bu hastada olayların böyle bir şekilde ceyran etmesi ameliyattan ziyade hastanın önceden by-pass ameliyatı geçirmesi, diyabet ve tansiyon hastası olduğu biliniyordu” şeklinde konuşan Tandoğdu, hastalara ameliyat öncesinde belirli tetkikler yapıldığını, tetkik sonuçlarının doktorlar tarafından tartışılmasının ardından ameliyat olması için önerildiğini belirtti.
Tandoğdu, ameliyat öncesinde her hastaya rahatsızlığının anlatıldığı, olabilecek risklerin dile getirildiğini ifade ederek, hasta onayının alınmasının ardından ameliyatın gerçekleştiğini, söz konusu hasta da ayni sistemlerin uygulandığını kaydetti.
“Oksijen takviyesi yapıldı ama yeterli olmadı…”
Tandoğdu, hayatını kaybeden Orakçıoğlu’nun ameliyatının 20-30 dakikalık olduğunu anestezi uzmanı tarafından uyandırıldığını ancak hastanın uyandırılmasına rağmen kendine yetecek solunumu yapamadığını belirtti. Bu nedenle ameliyatı gerçekleştiren doktorun ilgili hastaya belli bir süreye maske ile oksijen takviyesi yapıldığını dile getiren Tandoğdu, ancak bunun yeterli olmadığını söyledi.
Tandoğdu, yaşananlar üzerine hastanın kısa bir süre uyutulduğunu, yoğun bakım şartları yaratılarak, daha basınçlı oksijen verilmek için hastaya yüksek basınçla oksijen verildiğini dile getirdi.
Yapılan uygulama sonrasında hastanın kanındaki oksijen seviyesinin yükseldiğini ve tekrar uyandırıldığını aktaran Tandoğdu, ikinci kez uyandırılan hastada yine ayni sorunla karşılaşıldığını belirtti.
“Doktor hastayı bir dakika bile yalnız bırakmadı”
Tandoğdu, özetle sözlerini şöyle sürdürdü: “Yaşananlar üzerine hastanın ameliyat şartlarında değil, yoğun bakım şartlarında takip edilmesi gerektiği kararlaştırıldı. Bunun üzerine Dr Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin acil ambulansı çağrıldı. Hasta ameliyathaneden sedye ile alınarak anestezi doktoru kontrolü ve himayesinde doktorla birlikte ambulansla götürüldü. Yanında özel eğitilmiş acil hemşiresi ile birlikte hastayı ambulansa aldılar, oksijene devam ederek acil servise götürerek hastayı yoğun bakım ünitesine aktardılar”
Orakçıoğlu’nun ailesinin ‘hastanın hastaneye sevk edildiği sırada ambulansta oksijenin olmadığı’ ve ‘doktorun ambulansla hastaneye gitmediği’ yönündeki iddialarının gerçek olmadığını savunan Tandoğdu, ilgili doktorun hastasını bir dakika bile yalnız bırakmayarak hastanın devlet hastanesine transferini sağladığını dile getirdi.
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Filiz Besim: “İhmal varsa, bilimsel yönden ekipler kurarak araştıracak,yasanın gereğini yapacağız”
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Filiz Besim ise, geçen hafta özel bir hastanede ameliyat sonrası yaşamını yitiren Fikri Orakçıoğlu ile ilgili açıklama yaptı. Filiz Besim yaptığı yazılı açıklamada ölümle ilgili bazı gazete ve sosyal medyada “doktor ihmali” adı altında çıkan haberlere dikkat çekerek, “Eğer tedavi sonrası hasta kaybedilmişse ve bu konu ile ilgili herhangi bir şüphe varsa bunun yolu da asla hekimleri basın ve facebook yoluyla linç etmek ya da hastane önünde protesto yapmak olmamalıdır. Protestonun yapılması gereken yer sistemi kuramayan Sağlık Bakanlığı ve hükümetlerdir” ifadelerini kullandı.
Besim, eğer yapılan müdahalelerde herhangi bir ihmal veya hatalı uygulama varsa Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin gelen şikayetler doğrultusunda organlarında konuyu bilimsel yönden ekipler kurarak araştıracağını ve yasanın gereğini yapacağını kaydetti.
Besim “ Hal böyle iken hastanın ölüm nedeni detaylı araştırılmadan hekimlere onur kırıcı hakaretler etmek, basın ve facebook yoluyla linç girişimleri başlatmak toplumu birbirine düşürmekten başka işe yaramaz. Unutmayalım ki adalet hepimize gereklidir” dedi.
Besim açıklamasında mevcut sağlık sisteminde ne hekimlerin ne de hastaların mutlu olmadıklarını ileri sürerek, sağlıkta çağdaş bir sistem için hükümete baskı yapılması çağrısı yaptı.
Besim, açıklamasında ayrıca hayatını kaybeden hastanın ailesine başsağlığı dileğinde bulundu.
Tıp-İş Başkanı Sıla Usar: “Medyada hekimlere karşı linç kampanyası başlatıldı”
Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (Tıp-İş) geçen hafta cerrahi bir operasyonda hayatını kaybeden hasta ile basında çıkan bazı açıklamaları örnek göstererek, medyada hekimlere karşı linç kampanyası başlatıldığını savundu. Tıp-İş Başkanı Sıla Usar yaptığı yazılı açıklamada, hekimlerin Hipokrat Yemini’ni hatırlatarak, hekimlerin her hastaya kendi anne babası, kardeşi ve çocuğu gibi baktığını ifade etti.
Sağlıktaki sistem sorununun hem hekimlere ve diğer sağlık çalışanlarına, hem de hastalara zarar vermekte olduğunu kaydeden Usar, “devlet eliyle itibarsızlaştırılan hekimlerin sıklıkla sağlıktaki sorunların sorumlusu gibi gösterilmekte, günah keçisi yapılmakta olduğunu” ileri sürdü
Bunun sonucu olarak da medyanın hekimleri hedef gösteren bir dil kullanmakta, yanlı yayınlar yapmakta, sağlık çalışanlarına karşı halkı kışkırtmakta olduğunu iddia eden Usar, medyadaki dezenformasyon sonucu hata ile komplikasyonun karıştırıldığını, komplikasyonun, hastanın ya da doktorun elinde olmadan gelişen, istenmeyen gelişme olduğunu kaydetti.
Usar, istenmeyen gelişmenin sebebi bir hata ise bunun kararını adli soruşturma sırasında ortaya çıkan tıp sorularına yanıt arayan adli tıp ve hukukun vereceğini kaydetti.
Usar, “Yakın zamanda cerrahi bir operasyon sonucunda bir yurttaşımızın hayatını kaybetmesi hepimizi derinden üzmüştür. Yaslı ailesine sabır dileriz. Hasta ailesinin duygusal tepkilerini anlamakla beraber hekimlere karşı medyada başlatılan linç kampanyasını anlamamız ve hoş görmemiz mümkün değildir. Bu tür davranışlar hasta-hekim barışını bozmakta, hekimlerin mesleklerini yapmalarına engel olmaktadır. Dahası medyada kullanılan bu tür nefret söylemleri toplumda şiddetin önünü açmaktadır” ifadelerini kullandı.
Usar, her medya kuruluşunun tıbbi danışmanlar bulundurması, haber yapmadan önce bu danışmanlara konuyu danışması tavsiyesinde bulundu.