Çağıl Günalp
Kurulduğu günden bugüne sanat, edebiyat ve diğer kültürel alanlarda farkındalık yaratmayı, eleştirel bir akış açısı ile bahse konu alanlarda doğru algılamayı kendine misyon edinen Sidestreets, 5 yıldır Kıbrıs’ın kuzeyinde bağımsız bir organizasyon olarak hizmet veriyor. Sidestreets’in 5 yıl boyunca ülkeye neler vermeye çalıştığını, karşılaştığı zorlukları, Sidestreets Eğitim ve Kültür İnsiyatifi Direktörü Johann Pillai ile konuştuk. İşte Pillai’nin ağzından Sidestreets ve misyonu, projeleri ve beklentileri:
Sidestreets’in temel misyonu ve vizyonu nedir?
Sidestreets’i 2007 yılında tamamen bağımsız bir organizasyon olarak kurduk ve halka eğitim ve kültürel alanlarda birçok hizmetlerde bulunmayı amaçladık. Bu amaçlar: çok özel yüksek kalite hızlandırılmış İngilizce dil eğitimini; uluslararası standartlarda kaliteli sanat ve kültürel programlarını; eleştirel bakışla, birçok sosyal konuyu içine alan (çevre, kültür mirası) sanat, edebiyat, müzik, politika gibi birçok genel bilginin tartışılabileceği programları; ve ulusal, bölgesel ve uluslararası düşüncelere eleştirel bakışı, tartışmayı ve anlamayı öngören platforumları içeriyor.
Kurulduğu günden bugüne kadar geçen sürede bunu ne kadar başarabildi? Neden ?
Bu süre içerisinde hem eğitimsel hem de kültürel alanda oldukça yoğun programlarla özverili olarak çalıştık. Dil eğitimi alanında, Kıbrıs’ta DAÜ’de (1992-2007) çalıştığımız yıllarda da gözlemlediğimiz ve bugüne kadar hala da izlediğimiz durum pek iç açıcı olmamakla birlikte, bu konuda verdiğimiz çabalar oldukça hatırı sayılırdır diyebiliriz. Kıbrıs’ta bu kadar üniversitenin kullandığı eğitim dili temel olarak İngilizce olmasına rağmen, Türk toplumundaki İngilizce seviyesi oldukça düşüktür. Bu durumun yarattığı etki, hem İngilizce olarak verilen her seviyedeki eğitimde, hem de mezunların genel kültürü algılayışlarında ve dünyaya açılmalarında büyük bir olumsuz etki yaratmaktadır. Bunun bir başka etkisi de tabii ki, hayat seviyemizi yükseltebilmenin sadece finansal olarak algılanıp, bunun karşılığında toplumsal, kültürel ve entellektüel değerlerin göz ardı edilmesidir. Genelinde herşeyi karşılığı para olarak gören ve hazzın sadece buralarda olduğunu düşünen bir toplum olma yolunda giderken, pek çok şeyin de emek koymadan, özveride bulunmadan verilmiş bir hak olduğuna inanılmaktadır. İngilize dil kurslarımızı düzenlerken Kuzey Amerika’nın dil eğitiminde, kendi ülkesine gelen göçmenlere uyguladığı yöntemleri kullanarak; Birincisi kısa sürede katılımcıların İngilizce’de yeterlilik göstermesine (Kuzey Amerika’da göçmenlerin yurttaş olabilmeleri için gerekli şartlardan biri) ikincisi ise dilin kültür üzerinden kurulmuş olmasından dolayı, düşünürken de o dilde düşünebilme becerisine sahip olmayı öğretmeye vurgu yaparak yaklaşmaktayız. Bugüne kadar Hızlandırılmış Dil Kurslarımıza ek olarak, IELTS hazırlık kurslarımızdan yararlanan öğrencilerin aldığı puanlardan (6-8) KPSS, TOEFL, ve IGCSE öğrencilerimizin elde ettiği başarılardan yola çıkacak olursak oldukça yol kat ettiğimizi görebiliyoruz. Tüm bunlara ek olarak, akademik ve diğer yazım, düzeltme, tercüme, ortak çalışma ve/veya kurumsal İngilizce kurslarına olan talep ve karşılıklı memnuniyetle de bugüne kadar vermiş olduğumuz profesyonel hizmetlerin kalitesinin etkilerini de görebiliyoruz.
Kültürel üretim ve interaktif programlar
Sidestreets genelde yaptığı kültürel programlarında, izleyiciyi, sunduğu kültürel üretim ile (sanat veya doküman vb.) bire bir ilişkliye sokacak interaktif programları da oluşturarak, katılımcılarla karşılıklı bir iletişim kurmaktadır. Katılımcı sayısı oldukça istikrarlı olmasının yanında, genelinde açık görüşlü, tartışabilen bir izleyici kitlesidir de. Burada dikkatimizi en çok çeken, Kıbrıs Türk toplumunun eğitim düzeyi oldukça yüksek bilinmesine rağmen, ayrıca Kuzey Kıbrıs’ta birçok üniversitelerin bulunmasına rağmen, popüler kültürün dışında kalan programlara karşı olan ilginin çok kısıtlı olduğudur. Bu durumu analiz ederken, eğitimin daha fazla sınıfta olup biten bir eylem olduğunu, ve öğrenmenin hayat boyu bize artı değer katabilecek bir haz olmadığını gösteren bir zihniyet olduğunu izlerken, vasatlığın, günübirlik yaşamların ön planda tutulduğunu göz ardı etmek mümkün olmuyor. Eleştirel bir düşünce sisteminin gelişemesine katkı koymadan gelişen didaktik eğitim sisteminden ayrılacak bir toplumun yetişmesi oldukça radikal değişiklikleri ve uzun bir süreci gerektirirken, şu anda yapıcı bir toplum yerine yıkımcı, yorgun, rahatlığın birşeylerin riskini almadan yaşama kaygılarını yok edebilmek toplumun tüm yaratıcı ve profesyonel insanlarının ve kurumlarının kenetlenerek, vasatlığı değil, kaliteyi, ahbaplığı değil profesyonelliği teşvik ederek, yaratıcılığa, akıllı risklere ve geleceğe yatırım yapmalılar. Sidestreets’in tek başına bütün bu saydıklarımızı yapması mümkün olmasa da, şu andaki duruma direnerek gösterdiği yön budur.
Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan insan topluluğu, işini profesyonelce yapan kurumlar ile ilgili sanki biraz önyargılı. Onları “elitist” olarak adlandırıyor? Amatörlük yaşamın her alanını domine etmiş durumda. Siz “elitisit” olduğunuza inanıyor musunuz?
Bu daha fazla adalı olmanın ve izole olmanın verdiği bir bakış açısıdır. Bu durumu en bariz olarak adanın herhangi bir yerinde yapılan kültürel etkinliklere gittiğinizde de görmeniz mümkün. Genelde etkinlik ne olursa olsun, pek iyi bir performans görülmese de, halk bunu inanılmaz bir alkış veya ödüllerle kutlar, ayakta alkışlar ve bunlar üzerine güzel sözler söyler, hatta birçok siyasi buralara konuşma yapmak, üretimden satın almak, veya yandaş olmak uğruna davet edilir ve bu mekanlarda verdikleri konuşmalarla etkinlik sahiplerini mutlu da eder. Bunu biraz inceleyecek olursak, aslında her çaba gösterene “Aferin, bir şeye çaba verdin yaptın” olduğunu görüyoruz. Yani aslında kutlanan başarı değil, çabadır. Kültürel alanların dışında kalan disiplinlerde bunu yapmak biraz daha zor olabilir, örneğin bir doktor hastanızı tedavi etmek için çalışırken onu kaybettiğinde ona “üzgünüm hastayı öldürdünüz ama aferin iyi bir çabaydı” diyemiyoruz. Ancak Kıbrıs’ta birçok zamanda standartlar çok kolay göz ardı edilebilirken, bunun farkındalığına bile varılmıyor. Sorgulayarak, kendi kendimizi rahatlatmadan daha farklı bir biçimde rahatsız olarak, bilinçlenmeye çalışarak (bakarak, okuyarak, dinleyerek), her zaman daha iyiyi bulacağımızın araştırmasını yapacağımıza, düşük standartlarla yetinerek onu kabullenen hatta yücelten bir durumu gözlemlemekteyim.
Kıbrıs’ta yaşayan insanların sanat algısı sizce ne seviyede? Sanatı “doğru” algıladıklarına inanıyor musunuz?
Kıbrıs’ta insanlar genelde “sanat” ile oldukça ilgilidirler. Ancak Kıbrıs’ta sanatın herşey olduğu kanısı, hatta herkesin de sanatcı olabileceği konusunda oldukça yaygın bir anlayış vardır. Bu aslında bizim eğitim sistemimizden ve bunun sonucu olarak da, halkımızın genel önyargısından da kaynaklanmış birşeydir. Herkesin iyi bir doktor, bir avukat, bir mühendis, veya herhangi başka bir meslekten olamayacağını aslında daha güzel kavramış olmamıza rağmen, herkesin sanatcı da olamayacağını henüz pek de kavramış değiliz. Bu aslında bize verilen eğitim ve genel görgü ve kültürden gelmektedir. Bugün kendi devletimizin bütcesinde sanata ayırdığı katkıya baktığımızda ve bunun içinde plastik sanatlar bazında ayırdığı bütçelere baktığımızda bu oranların ne kadar komik olduğunu görerek bu konuda iyi bir fikir edinebiiriz. Üretim ve zevk/hobi olarak yapılan şeylerin ve hatta çok güzel şeylerin tam da nasıl sanata dönüşuyor veya dönüşemiyor olması ile ilgili algılamada ciddi sorunlar olabiliyor. Ne yazık ki bütün bunlar eğitimin ve bilinçlenmenin süreçlerinde yaşanılan sorunlar. Her üretilenin şey, hatta “güzel” ve kaliteli olsa da sanat olmayabildiğinin ayırımına varırken, bir söylemin propagandası olmadan sorgulayan, irdeleyen, bilinçli, sorumlu ve entellektüel bir olgu olabileceğini bilmemiz lazımdır. Sanat geleneğini bilmenin yanında, onun süreçlerini ve biçimlerini bilinçli bir şekilde sorgulayan, yaratıcı orijinal bir dil haline gelmiş ve her zaman contemporary bir kaygıyla yaklaşıp zaman aşımına uğramayacak bir olgudur. Sanatcı ise bütün bunlarla donanımlı söyleyecek sözü olandır.
Gelecekti projeler neler? Projelerinizi plan ve programlarken göz önünde bulnduruklarınız neler?
Sidestreets istikrarlı bir biçimde sergiler, film serileri, seminerler, workshoplar, eğitimsel projeler, araştırma projeleri ve sosyal sorumluluk/ farkındalık projeleri adı altında bugüne kadar yüzlerce proje gerçekleştirmiştir ve bunu yapmaya devam etmektedir. Bunların da kendi içlerinde açılımlar ve farklılaşmalar olacaktır. Bir süreden beridir Sidestreets-off-site kavramı ile çalışmaktayız,bunun esas olarak aldığı mekan ile ilgili bir takım deneysel çalışmalardır, bunun getireceklerini de hep beraber izleyeceğiz.
Kuzey Kıbrıs gibi bir coğrafyada, sanat ve kültür ve eğitim merkezi işletmek oldukça cefakar bir iş değil mi? Bazı anlarda tükenmişlik hissediyor musunuz yoksa yaptığınız işin manevi tatmini sizi yeniden motive ediyor mu?
Enteresan bir soru. Aslında biz Sidestreets’i oluştururken, ki hala da oluşturmaya devam ediyoruz ve hep bu böyle olacaktır, biz Sidestreets’i tam da bir işletme olarak göremedik. Böylesi bir durumda Sidestreets sürekli evrilen ve yeni açılımlarla varolabilen, yaratıcılıkta sınırı olmayan projenin taa kendisidir. Burada yaşanan her cefa aslında dünyanın herhangi bir yerinde olsa da ayni durmlar hasıl olabilir. Gerek absürd yaşamsal boyutlarıyla, gerek içinde barındırdığı tezzatlıklarla, politikası ve tarihiyle, Kuzey Kıbrıs sanatsal ve yaratıcılık anlamında aslında içinde çok birçok açılımı olabilecek bir yapıya sahip. Önemli olan kendi içinizde tükenmeyen yaratıcılık ve motivasyonu nasıl idare edeceğiniz ile ilgili. Sidestreets ,tükenmişlik, hayata karşı iflas ve daha birçok unsuru içinde bulunduran durumlara meydan okuyor aslında. Rezistans çok önemli bir direniş, ve bu da herzaman tatmin olamamanın ve bu yüzden devam etmenin getirdiği bir motivasyon olabilir.
Güney’de işbirliği yaptığınız kurumlar var mı? Eğer varsa bu işbirliğinin toplumdaki yansıması nedir?
Güney’den değişik zamanlarda farklı kurum ve şahıslarla işbirliklerimiz oldu, bu işbirliklerini yaparken “bicommunal” veya “iki toplumluğu” ön plana çıkarmak yerine yaptığımız projelerde kalite ve kültürü daha fazla irdeledik. Sidestreets olarak başından beri kendimize hedef edindiğimiz, herkese açık olmak ve programlarımıza ilgi duyulmasını sağlamanın yanında, spesifik alanlara ilgi duyanlarla da diyalog kurmaktı. Biz yaptığımız projelere popülist bir anlayış ile girmiyoruz, tam tersine projelerdeki çeşitlilikle ve kaliteye verdiğimiz önemle, farklı programlarda farklı kitlelere hitap ederek farklı kültürel bakış açılarına katkı koymaya çalışıyoruz. Beş yıl içerisinde yaptığımız tüm programlarda ana hedefimiz uluslararası standartlarda çalışmalar yapmak ve sadece Kıbrıs’ı baz olarak almadan, bir dünyalı kurum gibi davranmak oldu. Sanırım bundan dolayıdır ki yurt dışından da bazı kurumlar bizimle çalışma yapmaktadır. Kendi toplumumuzda da bu böyle yansımaktadır. Sidestreets’e gelen ve burayla ilişkiye geçen herkes aslında kendini bir dünyalı gibi görmektedir. Burada yabancılaşma yoktur, sadece farkındalık ve insana hitap eden bir anlayış vardır. Bu anlayış dışlama yerine kucak açma olabilirken, popülizm yerine kalite ve bilinçlenmedir.