BBC
Lucy Rodgers ve Faisal Irshaid
Suriye'de Mart 2011'de başlayan protestolardan bu yana, binlerce Suriyeli hiçbir iz bırakmaksızın ortadan kayboldu, zorla "kaybedildi". Bazen Suriye rejimi, bazen de muhalif militan örgütler, yakaladıkları kişileri gizli yerlerde, kimseyle irtibat kurmalarına izin vermeksizin tuttular. Bu kişiler, çoğu zaman insanlık dışı koşullarda barındırıldı. Bazıları işkence gördü, bazıları işkenceden öldü. Arkada bıraktıkları yakınları, onlara ne olduğunu hiçbir zaman öğrenemedi ve bu dayanılmaz acıyla baş başa kaldı.
IŞİD'in Suriye'de esir tuttuğu Batılıların başını kesmesi, tüm dünyada korku ve öfke yarattı. Oysa hala pek çok Suriyeli, rejimin ya da şiddet yanlısı örgütlerin elinde esir tutuluyor ve acı çekmeye devam ediyor. Esir alanlar ise, bu kişilerin varlığını dahi reddediyor, onların durumuyla ilgili hiçbir bilgi vermiyor.
İnsan hakları örgütlerine göre, bir kısmı çocuk olmak üzere binlerce kadın ve erkek, sokaklardan, evlerinden ve iş yerlerinden kaçırıldı. Bu kişiler daha sonra resmi ya da gizli gözaltı merkezlerine götürüldüler. Bu merkezlerde yıllarca, hukuki sürece tabi tutulmadan ve aileleriyle görüştürülmeden tutuldular.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden (HRW) Lamah Fakih, zorla kaybetmelerin ve keyfi tutuklamaların Suriye ayaklanmaları başladığındna bu yana artarak ön plana çıktığını söylüyor.
Fakih, bu uygulamaların öncelikli hedefinin eylemciler olduğunu ancak zamanla insan hakları savunucularına, gazetecilere ve avukatlara kadar uzandığını anlatıyor. Fakih, hükümeti meşru bir şekilde gözlemleyen ve takip edenlerin de, bu uygulamaların kurbanı olduğunu vurguluyor.
Ve çok sayıda insanın kaybolduğunu, ailelerinin ise onların nerede olduğuna dair hiçbir fikri olmadığını sözlerine ekliyor.
'Kafirler, Allah'ın düşmanları'
43 yaşındaki muhalif yazar Semra el Halil'in başına gelen de buydu.
Eşi Yasin el Hacı Salih, Semra'nın üç meslektaşıyla birlikte nasıl kaçırıldığını anlattı.
İnsan hakları avukatı Rezan Zeytune, Rezan Zeytune'nin eşi Wa'el Hamade ve avukat Nedim Hamadi de Semra el Halil'le birlikte 9 Aralık 2013'teki baskında kaçırılanlar arasındaydı.
Tutuklandıkları gün, Suriye İnsan Hakları Günü'nün bir gün öncesine denk geliyordu.
Bir grup maskeli ve silahlı adam, Şam'ın doğusunda bulunan Semra'nın ofisini bastılar, hem ordakileri hem de bilgisayarlarını aldılar. Hatta kaçırılanlardan biri, o sırada abisiyle sosyal iletişim sitesi Skype üzerinden konuşuyordu. Skype'ın öbür ucundaki abisi ofise girenlerin "kafirler, Allah'ın düşmanları" diye bağırdığını söylüyor.
Yasin el Hacı Salih, yaşananları arkadaşlarının telefon açarak haber verdiğini ve kendisinin şoka girdiğini söylüyor, "Hiçbir şey yapmadım, hiçbir şey yapamadım" diyor.
Hacı Salih, eşi ve üç arkadaşını kaçıranların İslamcı örgüt Ceyş el İslam'a bağlı militanlar olduğunu düşünüyor. Kaçırma olayının gerçekleştiği günlerde örgüt, Şam'ın bir kısmını kontrol altında tuttuğunu hatırlatıyor. Ve örgütün, Semra el Halil ile Rezan Zeytune'nin önerdiği, kentin doğusunda bir yargı sistemi kurma fikrine karşı çıktığını vurguluyor.
Ama bu tür "keyfi gözaltı" ve "mahkeme kararı olmadan tutuklama" uygulamalarının aslında Suriye'de yeni olmadığını da söylüyor:
"Keyfi gözaltılar ve mahkeme kararı olmaksızın tutuklamalar, uzun süren bir mücadelenin bugüne yansıması. Söz konusu uygulamalar bugün ya da Suriye'deki ayaklanmalarla başlamadı. Uzun bir geçmişi var. Ve her zaman Suriye rejimine karşı mücadelemizin bir parçasıydı."
Yasin el Hacı Salih, kendi deneyimlerindne yola çıkarak konuşuyor çünkü 19 yaşındayken kominist bir örgüte üye olmaktan dolayı tutuklanmış, 16 yıl boyunca tutulmuş.
Tutukluluğu süresinde farklı merkezlerde tutulan Hacı Salih, hapisteki son yılının en kötü yılı olduğunu belirtiyor:
"Sürekli işkence yapıyorlardı; tokatlıyorlar, vuruyorlar ve kamçılıyorlardı. Bazı durumlarda asarak işkence yapıyorlardı. Aylarca kahvaltı için size yalnızca dört zeytin verildiği hayal edin. Çok acı çektim."
Bugün 43 yaşında olan Hacı Salih, bizzat yaşadıklarından dolayı eşinin ve meslektaşlarının sağlığından ve güvenliğinden endişe ediyor.
"Yeterli yiyecekleri, kıyafetleri var mı bilmiyoruz" diyor Yasin el Hacı Salih, "Güneşi görebiliyorlar mı, yürümelerine izin veriliyor mu, sağlıkları sıhhatleri yerinde mi bilmiyoruz."
"Bu anlattıklarım, benim ve benle birlikte tutuklanan yüzlerce arkadaşımın yaşadığı şeydi."
Kaybolmalar ne kadar yaygın?
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Arap Cumhuriyeti Soruşturma Komisyonu'nun yayımladığı raporda, Suriye rejiminin gerçekleştirdiği toplu gözaltılar ve savaşma çağındaki erkeklerin zorla kaybedildiği belgelenmişti. 2011'de yayımlanan raporda, Suriye'deki çatışmada işlenen savaş suçları ele alınmıştı.
Komisyon, hücre hapsi gibi uygulamaların rejim tarafından "Muhalefeti susturmak ve eylemcinin yakınlarını korkutmak" amacıyla yapıldığı belirtilmişti.
Suriye İnsan Hakları Ağı ise, bugün itibariyle yaklaşık 85 bin kişi rejim tarafından keyfi olarak gözaltında tutulduğunu tahmin ediyor.
Suriye İhlal Belgeleme Merkezi'nin verilerine göreyse bu rakamlar on binlere ulaşıyor.
İhlal Belgeleme Merkezi ayrıca 1,200 kişinin çoğu IŞİD'e bağlı silahlı örgütler tarafından kaçırıldığını; 2,600 kişinin ise iz bırakmaksızın kaybolduğunu belirtiyor.
Ancak BM, zorla kaybedilmenin ne kadar yaygın olduğunun ancak Suriye'deki çatışma sona erdikten sonra hesaplanabileceğini öne sürüyor.
'Zorla kaybetme' ne anlama geliyor?
Zorla kaybetme; gözaltı, tutuklama veya kaçırmanın ardından, kaçıran kişinin kaçırdığını reddetmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla kaybolan kişilerin başına ne geldiği ailesinden ve yakınlarından gizleniyor. Ayrıca gizlendiği için tutulan kişi hukukun korumasının da dışında bırakılmış oluyor.
DEVAM EDECEK