Kıbrıs Amerikan Üniversitesi (KAÜ) Lefkoşa Surlariçi’nde kampüsünü geliştirmeye çalışıyor… Üç Fakülte ile başlayan ve şu an için 5 fakülteye çıkan KAÜ, fakülte ve bölümlerini Lefkoşa Surlariçi’nde geliştirmek için çabalıyor…
Geçtiğimiz Cuma günü basın mensuplarına bir tanıtım yapıldı… Arabahmet Kültür Evi’ni de bünyesine alan KAÜ, Surlariçi’nin bulunduğu konumu dikkate alarak fakülte ve bölümlerini oluşturmuş. Oradaki çok kültürlülük, mimari yapı, yaşam tarzına katkı koymak Üniversite’nin Surlariçi’ne yerleşmesinin amacı olarak belirlenmiş anlatılanlara göre…
Basın mensuplarına açıklama yapan KAÜ Kurucu Rektörü Serhat Akpınar, KAÜ Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Doç. Dr. Asım Vehbi, KAÜ Rektörü Prof. Dr. Uğur Özgöker, üniversitenin bir butik, şehir üniversitesi olduğunun altını çizdiler. 2500 öğrenci hedeflerinin olduğunu, nicelikten çok nitelik ve araştırma üniversitesi iddialarının olduğunu belirten yöneticiler, bu iddialarla yola çıkan üniversitenin Surlariçi’nde atıl durumda kalan Vakıf binalarına gerekli yatırımları yapabilmekte zorlandıklarını, özelde bu konuda daha rahat olduklarını ancak Vakıf ve hükümetle uyum içinde çalışmanın daha zor olduğunun da altını çizdiler.
Tanıtım ve üniversitenin yaşama kattığı bazı binaları da gözlemlediğimizde Surlariçi için gerçekten de önemli bir yatırım olduğunu söylemekte yarar var. Bu yatırımın devam etmesi ve oralarda gençlerin yerleşiminin, sürekli yaşamasının sağlanması uzun yıllardır yok olan, terkedilen Surlariçi için sürdürülebilirlik açısından çok önemli… Bu gibi yatırımların desteklenmesi, amaçlananlar için önlerinin açılmasına olanak sağlanmalı… Tabii ki o tarihi mekânın gelişmesine orada atıl durumda olan evlerin, konakların sadece üniversiteye verilmesiyle değil, farklı alanlarda Surlariçi’ni geliştirecek farklı yatırımlara da yol açmak gerekir. Ancak bir şehir üniversitesi olma iddiasında olan bir kuruluşun kulüpler, spor alanları, teorinin pratiğe döküleceği yerler anlamında daha da gelişeceği yerlere ihtiyacı var ki bu gibi yatırımlara öncelik vermenin gerekliliği de tartışılmazdır diye düşünüyorum.
Son zamanlarda barlarla, eğlence yerleriyle gençlerin uğrak yeri olan Surlariçi’nin canlılığına can katacak ve sosyal, kültürel, ekonomik yapısına katkıda bulunacak böyle girişimlerin toplum yararına olacak şekilde değerlendirilmesinden sonra desteklenmesi hem özelde Surlariçi, hem de genelde Kıbrıs’ın kuzeyi için mutlaka ki yararlı olacaktır. Tekrar etmekte yarar var; Atıl kalmış, devletin ve Vakıfların döküm saçım bırakmış oldukları yapıları, sokakları, tarihi evleri yaşama kazandırmak için halkın çıkarları mutlaka korunarak yatırımcıların önlerinin de açılması gerekir.
Yine yol…
Girne-Lefkoşa yolu yenilemesi çok yavaş ilerliyor… Üç etap olarak öngörülen ve her etabın iki tarafı olduğu göz önüne alındığında yol yenilemesinin yavaşlığı göz korkutuyor. Yaklaşık bir buçuk ay önce 23 Şubat’ta başlayan ilk etabın ilk bölümü henüz tamamlanamamışken Boğaz kavşağından Gönyeli Çemberi’ne kadar olan 3. etabın ne kadar sürebileceğini tahayyül bile edemiyorum. Ulaştırma Bakanı geçenlerde “birinci etapta asfalt dökümü başladı” derken birkaç güne kadar bu yolun bitebileceği sanısına varabiliriz ancak öyle görülmüyor. Evet, bir yerden asfalt dökümü başladı ama yolun bir ucunda hâlâ kazım işleri sürüyor… Evet, şimdilerde Kayıp Şahıslar Komitesi’nin ‘kayıp’ olduğu gerekçesiyle yaptığı kazı nedeniyle duraklama yaşanmış olabilir ancak yolun büyük bir kısmında da faaliyet yok gibi görünüyor. Trafik sıkışıklığı devam ediyor, ufacık bir kaza veya herhangi bir arızada sıkışıklık daha da uzuyor… Fotoğrafta da o an için trafik durmuş durumda… Hem gidiş, hem geliş. Karşı taraftan araba gelmiyor çünkü biraz yukarıda trafik bir nedenle tıkanmış. Gidiş de tıkalı, sürücüler frenlere basmış bekliyor. Kamyon ve dozerlerin üzerine neden asıldığını bilemediğim Türkiye ve KKTC bayrakları yol yenilemesinin hızını artırır mı bilemiyorum ama henüz birinci etabın başındaki yenilemenin 3 etap yani 6 bölümün ne zaman bitebileceği beni endişelendirmeye devam ediyor.
Şöyle de bir not: “İş yapmazlar şikâyet edersiniz, iş yaparlar yine şikâyet edersiniz” diyenlere, evet iş yapılsın da bu işler yapılırken çok ciddi planlar yapılsın, yapılan işlerin en kısa sürede ve sinirleri bozmayacak şekilde nasıl bitirilebileceği de programlansın diye yazıyoruz.
“Şeker insan”
“Şeker gibi insan…” derdik bir zamanlar… Hâlâ diyoruz tabii ama özellikle son zamanlarda şekerin zararları her gün söylenirken ve yazılırken “şeker gibi kadın… şeker gibi adam” demeye devam edebilir miyiz! acaba… Böyle dersek o “şeker gibi insan” dediğimiz insana başka bir şey demek istiyor olabilir miyiz!
Şaşkınlık
Önceki hükümetlerde görevden almalar, atamalar, yasa dışı istihdamlar ve yine yasadışı vatandaşlıklarla nam salmışların şimdi müşavir yaratmama gayretiyle yapılan atamaları eleştirmeleri nasıl bir aymazlıktır anlamakta zorlanıyorum… Bu eleştirilere yanıt verme gayreti içine girenleri de şaşkınlıkla izliyorum.
1 Nisan
1 Nisan şakasını kaç kişi yaptı bu yıl bilemiyorum ama çok kişi olduğunu sanmıyorum… Daha önceleri şaka yapmak için 1 Nisan sabırsızlıkla beklenirken artık o şaka günü gelir geçer de insanlar bunu fark etmezler bile… Çünkü o şakaları dünya ve ülkemiz bize her gün yaşattığı için bir gün artık çok önemsiz kalıyor…
Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın.
VICTOR HUGO
Olgun insan güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceğini söyleyen adamdır.
CONFUCIUS