Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve 2020 yılı başlarında dünyaya yayılan yeni tip Corona virüsü ile mücadelede ülkeler arasında farklılıklar var.
Mesela Birleşik Krallık (İngiltere) ilk başlarda fazlaca bir önlem almamış, virüsün yayılımını önlemek için kapanma ya da benzeri uygulamalara gitmemişti.
Boris Johnson yönetimi ‘sürü bağışıklığı’ politikası uygulamayı tercih etmişti. İnsanlar virüsü kapacak, antikor geliştirecek, böylelikle halkın büyük kısmı doğal yolla bağışıklık kazanacaktı.
Bu siyaset İngiltere’de yaşayanlara pahalıya patladı. İlk dalgayı en kötü geçiren ülkelerin başında yer aldı. Binlerce insan hayatını kaybetti.
Bu arada Johnson’un kendisi de Covid’e yakalandı. Zorlu bir tedavi süreci yaşadı, zar zor iyileşti.
Lakin Covid’e yakalananların tümü Muhafazakar Partili Başbakan Boris Johnson gibi şanslı değildi. Bırakın özel tedaviyi, birçok insan hastanenin kapısından dahi içeri giremedi. Bazı insanlar da çok ağırlaşmaları üzerine hastaneye yatabildi. Bazıları kurtuldu, bazıları hayatlarını kaybetti.
Bu bir kumardı. Boris Johnson Corona ile kumar oynamıştı. Yütülen, yani kaybeden ise kumarı oynayanlar değil, halk oldu!
***
‘Sürü bağışıklığı’ politikası güden sadece İngiltere olmadı. Birçok ülkede de adı konulmadan bu yöntem izlendi.
Sektörel kapanma, yurtdışı seyahat kısıtlaması ve sokağa çıkma yasağı gibi uygulamalar konusunda olabildiğince gevşek davranan ülkelerden biri de Türkiye…
Tam kapanmaya hiç gidilmedi Türkiye’de… Seyahat yasağı konulmadı. Ülkeye girişlerde çok uzun süre PCR testi şartı da uygulanmadı.
Zaman zaman bölgesel ya da kısmi kapanmalar, sokağa çıkma yasakları uygulandıysa da bunların çok fazla işe yaramadığı ortaya çıktı.
Aylarca ‘vaka’ ile ‘hasta’ ayırımı yaparak Corona ile ilgili verileri kamuoyuna doğru aktarmayan Türkiye şimdi dünya çapında ‘en riskli ülkeler’ arasında ilk üçe girdi. Günlük vaka sayıları rekor üstüne rekor kırıyor.
Belki ‘kalan sağlar bizim’ ama, ölenler de az değil…
***
İngiltere ve Türkiye örnekleri önümüzde dururken, Kıbrıs’ın kuzeyinde de son günlerde Corona’yla mücadelede ‘sürü bağışıklığı’ yöntemine geçildiğine dalalet bazı gelişmeler var.
Başbakan ile Sağlık Bakanı’nın ağız birliği içinde “Endişeye gerek yok” demeleri de bunun sinyali olsa gerek…
Ocak ayında, hatta yılbaşı öncesinde bütün ikazlara rağmen ‘kapanma’yı geciktirerek hem vaka hem de ölümlerde ciddi bir patlamaya sebebiyet verenler, Şubat başında zorunlu olarak kapanma kararı almak durumunda kalmıştı.
O günlerde de mantık ‘ekonomiyi kurtarmak’ retoriği üzerinden seslendiriliyordu. Şimdi de aynı plak yine dönmeye başladı.
Oysa her ‘açılım’ sonrasında daha kötü bir kapanma yaşandı. Şimdi de gidişat o yöndedir. Hem de süratle…
Vakalar rekor düzeye çıktı. Hastaneler dolmadı ama semptomlu hastalar artmaya başlarsa kısıtlı kapasite süratle dolabilir.
Doğru düzgün bir aşı planlaması yapılmadığı halde üniversite öğrencileri adaya getirildi. Uçuş sayısı artırıldı. Ülkedeki aktif nüfus çoğaldı.
Devlet eliyle organize edilen galalar gibi akla, mantığa ve kurala uymayan işler yapıldı, yapılıyor.
Şimdi ‘kumar turizmi’, yani yeni adıyla ‘kapalı devre turizm’ de başlatılıyor. Bu amaçla ‘ev karantinası’ kararı alındı, bileklikle takip sistemi için adım atıldı.
Tüm bunlar ve de hükümettekilerin “endişeye gerek yok” şeklindeki rahat halleri sanki ‘sürü bağışıklığı’ modeline geçiyormuşuz havası yaratıyor.
İşin özeti, iş başa düşüyor.
Herkes kendini ve sevdiklerini korumaya devam etsin!..