Susma sustukça...

Serhat İncirli

Türkiye, Kuzey Kıbrıs’ta ne istiyor?

Veya şöyle soralım; Türkiye KKTC’den ne bekliyor?

-*-*-

Bu soruyu yanıtlamak kolay değil…

Hangi açıdan baktığınıza bağlı!

Mesela Türkiye, şu anda Kıbrıs sorununun çözümünü istiyor mu?

Siz olsanız ister misiniz?

Asla istemezsiniz!

Çünkü, olası bir çözüm, kesinlikle Türkiye’nin Ada’daki varlığı ve ağırlığı için ciddi tehdittir!

-*-*-

Yani Türkiye için çözüm hiç mi “işe yaramaz”?

Olur mu canım?

Çözümle birlikte kazanım elde edilecekse, neden olmasın!

Tabii ki yarar!

Yani, Kıbrıs sorunu şu anda Türkiye için çok ciddi bir “koz”dur!

Kozu masaya süre; federal çözüm bir yana; üniter devleti bile kabul edebilir ama karşılığında “hakkını” ister ve alabilir!

-*-*-

Doğalgazdan ciddi pay, taşınmasından ciddi gelir, bir askeri üs, tamamdır!

-*-*-

Peki Türkiye başka ne ister?

Türkiye, “uslu” yerel yöneticiler ister!

Yani KKTC’de iktidarda olanlar, “Türkiye’ye kesinlikle şükran duymalı ve mutlak anlamda biat etmeli”…

-*-*-

Hatta ilginçtir, “yerel yöneticiler” demek bile aslında savunulduğu iddia edilen “egemen eşit devlet” siyasetine uymaz!

Ne demek yerel?

KKTC Cumhurbaşkanı, yerel bir yönetici mi mesela?

Muhtar mı?

Veya KKTC Başbakanı, yerel yönetici olarak, desteban mı?

Değil tabii ki!

-*-*-

Türkiye ne ister?

Sürekli propaganda ister!

24 saat yalan söyleyebilen, haftada 7 gün Türkiye’nin yaptıklarını anlatan yöneticiler ister!

Ve 365 gün şükran da kabuldür!

-*-*-

Mesela Türkiyeli yöneticiler, bizimkileri “yeteneksiz, başarısız ve hatta rüşvetçi” olarak lanse eder!

Öyle bir baskı kurulmuştur üzerimizde ki; tarihin hiç bir döneminde, bu seviyede bir “teslim oluş”, Dünya’nın hiç bir coğrafyasında söz konusu değildir!

Herkes korkar!

Cumhurbaşkanı, korkma ögesindedir örneğin, üzerine işer!

-*-*-

Ülkede yollar yarımdır, Türkiye’den gelen müteahhitler işi bitirmemiştir, asıl sorun, TL’nin kötü durumudur ama Türkiyeli yetkililer, bizim yerel işbirlikçileri suçlar!

“Bir işi de tamamlayın yahu!”…

En çok kullandıkları cümle budur!

-*-*-

İşleri sanki bizimkiler yapamıyormuş gibi yaparlar!

Ama son bir kaç olayda gördük ve gayet iyi biliyoruz ki; büyük paraların döndüğü durumlarda, bir çok TC’li yetkili, bu işten ciddi anlamda nemalanır!

-*-*-

Nasıl “iyi vatandaş” ister Türkiye?

Hiç ses çıkarmayacak!

Tahsin bey gibi, Ersin bey gibi!

Yeter ki makam tamam!

Zorlu bey gibi!

Ünal abi gibi!

-*-*-

Kıb - TEK’e doğrudan akaryakıt alımında, Türkiye’den ikisi kamu ortaklı biri özel üç şirket ciddi para kazanır; bu kazanım bir şekilde bölüşülür; KKTC’den bir “kadın” İstanbul’a gider; orada bir şirketin kadın patronunun misafiri olur, para paylaşılır, tamamdır!

-*-*-

Haliyle KKTC’de her türlü sistem çöker!

Nüfus değiştirilir!

Kıbrıslı Türk kültürü katledilir!

Her alanda ve her anlamda Türkiye’ye bağımlılık sağlanır!

Dediğim gibi “yerel yöneticilerimiz” üzerinde mutlak bir korku egemenliği sağlanır ve maç idare edilir!

-*-*-

İnsanlarımız Türkiye’ye giremez!

Türkiye’de gazetecilerimiz yargılanır!

Şener Levent’e bir yıl hapis cezası verilir!

Kimse sesini çıkarmaz!

Hatta bazıları, “e siz de eleştirmeseydiniz” der!

Bazıları daha ileri gider; “Türkiye’ye küfür ettiniz” diye suçlar!

-*-*-

Oysa, Türkiye’ye küfür eden bir tek Kıbrıslı Türk yoktur!

Ama adım gibi eminim ki Türkiye’deki gerici - yobaz sistemi ya da hükümeti “onaylayan” Kıbrıslı sayısı, bir elin parmakları artı biri geçmez!

-*-*-

Demokrasi engellidir!

Sebebi Türkiye’dir!

Ekonomi çökmüştür!

Sebebi Türkiye’dir!

Kültürümüz baskı altındadır, tehdit altındadır; baskıyı yapan ve tehdit eden Türkiye’dir!

-*-*-

Bre aman zaman dersiniz; olmaz böyle düzen diye yazarsınız; anında hainsiniz, Rumcusunuz!

-*-*-

Haaaa, UBP’nin milliyetçileri mi?

Onlar, belki de demokrasi tarihinin en büyük toplu tecavüzüne uğramışlardır ama çıkarları, korkuları ve zavallılıkları öyle bir boyuttadır ki, içlerinden bir teki dahi ses çıkarmaz!

-*-*-

KKTC’de her şey, Türkiye’yi yönetenlerin mutlak kontrolündedir!

Yataktaki pozisyondan, devletin başının tavrına kadar!

Her şey!

Yolsuzluklar, usulsüzlükler, nüfus bilmezlik, kara para, her açıdan kokuşmuşluk; yaratılan sistemin ürünleridir ve bu sistem Türkiye tarafından yaratılmıştır, Türkiye tarafından korunmaktadır!

-*-*-

İçimizi temizleyelim!

Efendim, siyasiler bazı torpillilerin vergilerini indirmek için uğraşıyor!

Kıb - Tek kötü yönetiliyor!

Sınavlarda usulsüzlük yapılıyor!

Rüşvet günlük hayatın güzelliği haline döndü!

Her kamu inşaatı yarım!

Her yatırım atıl!

-*-*-

İşgal var mı?

Sakın ha!

Sus!

Söyleme!

İçimizi temizleyeceğiz!

-*-*-

Başka?

Biz iktidara geldiğimizde, bu ülke pırıl pırıl olacak!

-*-*-

Bu kadar “moka batmış” olmayacak, bundan eminim ama çok da şey etmeyin;

Kıbrıs sorunu çözülmez ve kendi kendimizin efendisi olmazsak, en çok, “daha zeki işbirlikçiler” oluruz!


Sorma Gir Hanı mı,

Dingo’nun Ahırı mı?

Polisin sadece bir gece yaptığı “trafik” denetimlerde ikamet izini olmadan KKTC’de yaşayan 22 kişi tutukladı…

Trafik denetimi abiler, ablalar…

“Kaçak” falan aramıyorlardı…

-*-*-

Rutin trafik kontrolünde, 22 kaçak yakalanıyor!

Varın düşünün!

Öte yandan, sahte kimlikle kumarhaneye giren şahısla, Ercan’dan canlı mermilerle çıkış yapmaya çalışan şahıs da tutuklandı…

Bu son ikisi bonus!

-*-*-

Bu arada, Veteriner Dairesi ile Kaçakçılıkla Mücadele Gümrük Şube Amirliği’nin denetlediği 4 kasap ve 1 African markette pek çok ürüne el kondu. Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığından verilen bilgiye göre, bir işletmede gümrüksüz olarak ülkeye geldiği saptanan etiketsiz 113 kilogram hindi kanat, 7 adet ringa balığı, sağlıksız koşullarda muhafaza edildiği saptanan 48 kilogram donmuş tavuk imha edildi.

-*-*-

KKTC için yeni isim önerisi alıyorum!

Benimkiler şöyle:

1 - Sorma Gir Hanı!

2 – Dingo’nun Ahırı!


Fas’ta geçtiğimiz Cuma gecesi 7 şiddetinde deprem oldu... Ölü sayısının 2 bini geçtiği söyleniyor... Çeşitli kaynaklara göre, Faslı yetkililer için en büyük sorun kırsaldaki dağ köylerine ve mezralarına ulaşmak... Fas, şehirli nüfusa yardım etmek için gerekli kaynaklara sahip ancak dağlara ulaşmak zaman alacak... Ölü sayısı da artacak... Yine, daha çok yoksullar ölmüş olacak! Doğa bile, bazen zenginle yoksul arasında ayrım yapabiliyor... Daha sağlam, daha sağlıklı yerlerde yaşayanlar; dağlarda yaşayanlara göre daha şanslı... İlahi adalet mi? Karıştırmayalım lütfen... Sadece üzülüyoruz...