Polis sınavını geçemeyen gencin babası aradı, dertli dertli konuştu.
“Çocuğa mülakatta iki soru sormuşlar, birini bilemedi, kaldı. Hazreti Muhammet’in süt annesinin adı neymiş. Böyle soru mu olur?”
* * *
İçerlemekte haksız mı adam?
Hele de işsizlik buhranı böylesine büyürken ve göç yollarına düşerken daha fazla genç…
Dünya iklim değişikliğini konuşuyor, yenilebilir enerjiyi, iklim dostu yatırımları, akıllı şehir ve sıfır atık uygulamalarını, iklime duyarlı yeni yerleşim alanlarını…
Hastane temeli atılırken “doktor diplomalı” başbakan yerine müftünün söz aldığı yarı yurdumuzda böyle gündemimiz yok.
Bilimi ya da evrensel doğruları önceleyen bir akıl taşımıyoruz.
Yabancısı olduğumuz bir hayata zorlanıyoruz.
Ellerimizde birer hesap makinesi, cebimizdeki paranın geceden sabaha nasıl eridiğini hesaplıyor, döviz borç taksitimiz için ağlıyoruz.
* * *
Avrupa Birliği, hellimin coğrafi tescilini yaptı.
Milyonluk bir Avrupa pazarı var önümüzde, hem döviz kazanma imkanı, hem de istihdam!
Biz her zamanki gibi “statü” didişmeleri ile uğraşıyoruz.
Standartların bize uymasını istiyoruz (!)
Bir ziraat mühendisi arkadaşım anlattı, “1974’ten beri güneyde geliştirilen arpa türlerine bir bak, halimizi anlarsın” diye…
“Atiki, Atinais, Kitria, Lisi, Galopsida tescillendi güneyde…
Kuzeyde bir tek Beşparmak tescillendi, yenile…”
Savaşta adanın en verimli tarlalarını, kıyılarını, alt yapı yatırımlarını, otellerini ve fabrikalarını yitiren; yüz elli binden fazlası evinden kovulan insanlar "kaybetti" gözüyle bakılan bir hayatı "kazandı".
Kendini "kurtuldu" sayanlar kayboldu, kazandı görenler kaybetti ne acı...
Yandaşlık, ganimet, yolsuzluk ve hukuksuzluk üzerine kurulu düzen çöktü kuzeyde…
İlhak politikalarının arttığı her dönem yoksulluk büyüdü…
* * *
Yine karar anı!
Yüzümüzü nereye döneceğiz, Türkiye yoksa Avrupa’ya mı?
* * *
Yine böylesi bir ekonomik çöküş sürecinde Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıs'ı yurt bilenler benzer bir soruya yanıt vermiş, önemli bir çoğunluk Avrupa'yı seçmişti.
Öylesi bir referandum da görünmüyor gündeme…
Eğer bu halk ayağa kalkmazsa yeniden!
* * *
Ada yarısını "Türkiyelileşmek" için zorluyorlar.
Böylesi bir yolculukta uluslararası hukuk, ticaret ve siyasetin dışında kalmaya mahkûmuz.
"Vilayet" dahi olamıyoruz çünkü Avrupa Birliği toprağı üzerinde "eğreti" bir konumumuz var.
Türk Lirası'yla fakirleşiyor, kendi geleceğimiz hakkında karar veremiyoruz.
Göç kapısına dönüşüyor barikatlar…
“Peygamberin süt annesi kim” bilseniz de fark etmiyor.