Cumartesi günü suyun düğmesine basıldı, ‘anavatan-yavruvatan’ arasına bir düğüm daha atıldı.
Hem de ne düğüm!
Kalın mı kalın, sağlam mı sağlam…
Kim ne kadar güçlü bağırırsa bağırsın, kim ne kadar karşı çıkarsa çıksın, “ama bu su bizi daha da bağlar” derse desin, oldu da bitti bile…
Geçitköy Barajı doluyor, Lefkoşa’ya su taşıyan borular da nasibini almaya başladı herhalde…
Bundan sonra ne olacak?
Suyu kim idare edecek?
Daha önce de yazmıştım;
Bu konuda geç kaldık.
“Yavruvatan’a su gidecek” dendiğinde birileri “istemeyiz” dedi mi?
Suyun geleceği noktaya kazmalar vurulurken “bu çalışmada bizim rolümüz ne olacak” diye birileri merak edip sordu mu?
Alaköprü yapılırken “durun biz de varız” diyen oldu mu?
Denizin altına borular döşenirken “planlama yapalım” diye birileri bu taraflardan ses çıkardı mı?
Güzelyalı’da boruların karşılanma tesisleri yapılırken “biz de varız, istemezdik ama madem geliyor bizim de katkımız olsun” dedik mi?
Borular Geçitköy Barajı’na giderken ve barajda tesisler, Çamlıbel’de arıtma yapılırken bizim ilgili dairelerimiz bu yerleri gördü mü, denetledi mi, katkıda bulundu mu?
Borular ilçelere dağılırken, özel mülkleri de habersiz işgal ederken ‘devletimiz’ “öyle olmaz böyle olur” dedi mi?
Benim bildiğim (arada cılız sesler dışında) hiçbir şey yapılmadı, hiçbir şey söylenmedi.
Şimdi suyu biz yöneteceğiz diyoruz.
Bu suyu bizim yönetmemizi ben de isterim. İsterim de Güzelyalı’da suyun Kıbrıs’a ulaştığı noktada kimler olacak, Geçitköy Barajı’nda idari binada kimler çalışacak, Arıtma’da kimler görev alacak? Belediye çalışanları mı?!
Bu suyun özelleştirilmemesini, özerk bir yapıda yönetilmesini, yerel yönetimlerimizin tahsilat yapmasını ben de tercih ederim.
Ederim de şimdiye kadar neredeydik diye de sorarım.
“Ama onlar eskide kaldı, şimdi önümüze bakalım” dense de her zaman hatırlatmakta yarar var çünkü bu kolaycılık, pasiflik alışkanlık haline geldi.
Tayyip Erdoğan, birkaç kez tekrarladı; 1 milyar 600 milyon tl verdik bu projeye dedi, şov yaptı, yaptırdı…
Şimdi bu maliyet ortada dururken “suyu biz yöneteceğiz” diyoruz.
Keşke!
---
Tabii bir de 5 yıldır süren proje sürecinde “gelirdi gelmezdi” diye merakla bekleyenler, biraz çekimser de olsa ben de dahil, “suya ihtiyacımız var ama, bağımlılığımızı daha da artırır” diyenler şimdi ne yapacağız yani!
Evlerimizin vanalarını kapatalım, işyerlerimize bu sudan akmasın diye müracaatta bulunalım, bunun teknik altyapısını (nasıl olacaksa)hazırlayalım.
Geçitköy’e gürül gürül su akarken biz protesto edelim, “istemeyik, suya karşıyık, bağımlı olamayık” diyelim.
Kaç kişi bunu yapar ki!
İstesek de istemesek de bu suyu içecek, eğer geç kalmadıysak parasını da umarım yerel idarelerimize ödeyip idare edeceğiz artık…