Asgari ücretle ilgili eylem yapıldı ve "tabut" taşındı.
Tabutu taşıyanlar asgari ücretliler değildi!
***
Eylemi kamu sendikaları yaptı.
Samimiyetsiz buluyorum.
Çünkü eylemdeki kimi yüzleri görüyor ve biliyorum, kamuda çalışırken özelde iş yapıyor, o üç kuruş kazanan asgari ücretli insanların ekmeğine de ortak oluyorlar.
Bir de şehir efsanesi yarattılar, “Kadrolu değilsen ikinci iş serbest.”
Bak sen!
Maaşı, ödeneği, izni, mesaiyi, tüm hakları kamu görevlisi gibi al ama iş ikinci işine gelince, “kamu çalışanı değil, sözleşmeliyim” de…
***
İkinci işle ilgili bir Ombudsman raporunda emekli yargıç Emine Dizdarlı şöyle demişti:
“Kamu çalışanlarının tarafsızlık ve eşitlik ilkelerinin korunması için, kamu görevlilerinin sadece kamu çalışanlarına getirilen ikinci iş yasağına uymaları değil, her anlamda bağımsız ve tarafsız olmaları gerekmektedir. Devlet memurlarının gelir getirici bir işte veya gelir getirici faaliyette bulunmaları yasağının temel mantığı, yaptıkları işler dolayısıyla Devlet memuru tarafsızlığı ve özenini kaybetmelerini önlemektir.”
***
Eylem yapıyorlar ama asgari ücretli için hayatı pahalılaştıran onca fona, harca, vergiye, adil olmayan gelir paylaşımına, eksik mesaiye ve yasa dışı ikinci işe sessizleşiyorlar.
Hep bir "boş gösteren" ve son derece riyakâr "asgari ücret artsın" tavrı!
Ücret artsa da kepçeyle alınıyor sonrasında...
İşsiz kalanın payına da slogan düşüyor.
Bir yanda hayatı pahalılaştıran yük, beri yanda maaşa, bareme, terfiye dönüşüyor.
Olmadı ihale yalanlarına, imtiyaza, rüşvete, yolsuzluğa...
Kamudan % 20 kesinti çözüm mü?
Kamuda yüzde 56 hayat pahalılığı ödendikten sonra “üst dilim maaşlardan" yüzde 20 kesinti yapılacak.
Çözüm olacak mı?
Olmayacak.
Bu kesintiyle oluşacak kaynak, dar gelirliye nasıl yönlendirilecek bunu açıklamazlarsa hele hiçbir anlamı yok.
Yine "toptancı" bir mantık...
Hak eden de yitirecek parasını böylece…
Çünkü "işe yaramaz" kimseye dokunulmuyor.
Muhtemelen aslında ortada para da yok.
“Kesinti” yapmayacaklar tahminin anca ödeyebilecekler.
Çünkü onca şatafat içinde denizin ötesinden kaynak gelmiyor, gelen para da yine denizin ötesinden gelen şirketlere gidiyor.
Hedef pahalılığın önüne geçmek ve alım gücünü artırmak olmalı
Mesele ücreti değil alım gücünü artırmak, hayat pahalılığını önlemek olmalıdır.
Bu başarılmazsa eğer sonuç değişmeyecek.
Çünkü kamusal alandaki ücretsiz, erişilebilir, nitelikli hizmet hakkı konuşulmayacak, adil olmayan dolaylı vergilere dokunulmayacak...
İncir ipi gibi uzadıkça uzayan barem listeleri korunacak, kamuda birileri yükselsin diye istihdam yapılacak, o yükselen birilerinin maaşı artacak ama hizmeti azalacak.
Siyasi terfiler, atamalar, danışmanlar sürecek yine...
Ek mesai ikinci maaş yerine geçecek çoğunlukla, ihtiyaç olsa da olmasa da bir toplumsal yarar içerse de içermese de…
Vergiler artacak ama o para yoksula ya da az gelirliye desteğe dönüşmeyecek, işsize gitmeyecek; Maliye'nin kasasından hep aynı çevreler üleşecek kaynağı...
Hep birlikte toplanacak para ama paylaşım öyle olmayacak...
***
Ne acı değil mi, asgari ücret arttıkça alım gücü eriyor, işsizlik çoğalıyor.
Asgari ücretle yaşama tutunmaya çalışanlara, kat be kat fazla kazanan ama çok daha az çalışan kimileri sürekli tepeden akıl veriyor ve emeğin değerini anlatıyor.
Düzene karşı gibi görünen ama bu düzenin sarsılmaz dişlisi olanlar kendilerini iyice deşifre ediyor.
Alın teriyle yoksullaşanlara mı üzülelim, işsizlere mi?
Yoksa üniversitelere yedirdiği parayı onlarca yıl çalışsa da geri alamayacak mağdur gençlere mi?
Kahrediyoruz, yutkunuyoruz, midemiz bulanıyor.