“Tahammül edilecek durum kalmadı”

Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ, dövizdeki hareketlenme ile bizi nelerin beklediğini YENİDÜZEN’e yorumladı

“Üç kez yapılandırma ve borçların ertelenmesine yönelik kararlar alınmıştı. Yine ona benzer kararlar alınacaktır. İnsanların bu geçici tedbirlerle rahatlatılması hedeflenecektir. Ama geçici hedeflerin yanında kalıcı hedeflere ihtiyaç vardır bunlar da hemen yapılmalıdır. Dayanacak ve tahammül edilecek durum kalmadı.”  

Fayka Arseven KİŞİ

Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ, “dayanacak, tahammül edilecek durum kalmadı” dedi, acil önlemlerin alınması gerektiğini vurguladı.

Erçağ, Merkez Bankası’nın kaynak arayışında olduğunu ifade ederek, kaynak bulunması halinde döviz borçların düşük faizli TL’ye geçmesi sağlanabilir açıklamasında bulundu.

“Bizim tek hedefimiz kamu maliyesi değil, ülkenin durumu söz konusu olmalıdır” vurgusunda bulunan Erçağ, “özel sektör can çekişiyor. Özel sektörün hangi noktada nelere ihtiyacı olduğu artık masaya yatırılmalıdır” dedi.

Bu hafta Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ ile dövizdeki hareketlenmeyi ve yaşanılan sıkıntıları,  çözüm önerilerini konuştuk.

  • YENİDÜZEN: Dövizdeki tırmanış devam ediyor. Ne olacak halimiz?
  • Cengiz ERÇAĞ: Aslında çok iyi durumda değiliz. Kullanmış olduğumuz para biriminin dalgalı kur sisteminden ve birtakım farklı politikaların uygulanmasından ötürü şuan bir dolerizasyon söz konusudur. Çok ciddi değer kayıpları yaşanmaktadır.
     
  • YENİDÜZEN: Böylesi bir ortamda neler yapılabilir?
  • Cengiz ERÇAĞ: Şu an yaşadığımız serbest bir düşüştür. Kurlarda çok ciddi bir dalgalanma var. Tabi Türkiye’nin para politikalarının faiz indirimleri de buna etkili olmuştur. Geldiğimiz noktada bu tip kararların alınacak olması dalgalı döviz kurunu direk etkiler. Bunun için ne yapılmalı; uygulayacağınız politika faizi açıklanan enflasyon oranında ya eşit ya da daha yüksek olmalıdır. Biz bunun tam tersini yapıyoruz.
    Bunun içte ve dışta birtakım etkenleri vardır. Cari açık, makro ekonomik politikalar, mal ve hizmet üretimi buna etkendir. Bizim elimizde olmayan bir ekonomiyi idare etmeye çalışıyoruz ve bağımlı bir ekonomiden bahsediyoruz. Elbette Türkiye’de alınan kararlar, politika kararları Kıbrıs’ı da direk etkilemektedir. Çünkü aynı para birimini kullanıyoruz.
    Kanaatimce geldiğimiz noktada halkın nezdinde dövizin önlenmez yükselişi büyük sıkıntılar yaratmaktadır. Döviz nereye kadar çıkacak, ödeme gücü insanların düşmüştür. Bu konuda neler yapılması gerekir noktasında elimizde çok da bir argümanımız yoktur. Ama argümanımız yok diye oturup bekleyecek değiliz.
    Elbette ki Sayın Başbakan bu konuda açıklamalar yapmıştır ve birinci önceliğinin de ekonomi olduğunu söylemiştir.
    Merkez Bankası Başkanı geçtiğimiz hafta bütün bankaların yetkilileri ile toplantı yaptı. Bu sıkıntının giderilmesine ilişkin neler yapılabilir konusunda bilgi alışverişinde bulunduk. Malum geçmişte yine dövizin artması ve pandemide yaşanan daralma neticesinde birçok işyerinin çalışmamış olması nedeniyle geçici yapılandırmalar yapılarak, geçici tedbirlerle durumu geçirdik. Ancak bu saatten sonra daha kalıcı tedbirlerin olması gerektiğine inanırım.

 “Kaynak bulunmalı”

  • YENİDÜZEN: Bunlar neler olabilir? Böyle bir şansımız kısa vadede var mı?
  • Cengiz ERÇAĞ: Düşük maliyetli kaynağa ulaşım noktasında bir çaba göstermekteyiz. Bunun için de imkanlar zorlanabilir. Türkiye ile yapılan ilişkiler içerisinde Türkiye’deki Eksimbank devreye girebilir. Buradaki bankalar direk borçlanma yapabilir. Düşük maliyetli kaynağa ulaşımla ilgili temel sıkıntı vardı. Bunlar aşılırsa özellikle döviz ile borçlanan kesimin düşük maliyetli düşük faizli TL’ye geçişi sağlanabilir. Çünkü döviz ve TL’nin arasında çok ciddi bir makas vardır.
    Şu an ki konjonktürde dövizden TL’ye geçişle ilgili çok ciddi sıkıntılar vardır. Bu yüksek kur hattından geçerseniz hiç ödenemeyecek pozisyondadır.
    Toplum olarak da bilinçli olmamız gereken noktaya geldik artık. Bireysel anlamda döviz kullanımı durdurulmuştur. Ama döviz kullanmak isteyen insanlara tavsiyem döviz kredi kullanmasınlar. Bu bir tsunami ise bu tsunaminin geçmesi ve piyasaların rahatlaması beklenebilir.
    Bir ilim adasıyız ve çok değerli iktisatçı hocalarımız vardır. Hem sivil hem ekonomik örgütler ile bir araya gelerek ortak paydada birtakım bir şeyler üretilmelidir. Geldiğimiz nokta bu şekilde devam edemeyiz.
    Bunun yapılmasının önemli olduğunu söylüyorum ve makro ekonomik politikalar yeniden belirlenmelidir. Ve üretim, üretim, üretim… yani biz mal ve hizmet üretimine dayalı bir politikaya dönmeliyiz. Çünkü dünyada ve Türkiye’de yaşanan sıkıntıya bakıldığında cari açığın yanında dış ticaret açığı da dengesizlik yaratmakta ve dövizin artmasına sebep olmaktadır. Tabi spekülasyon da yapılmaktadır. Dış yatırımcının yatırım yapılamaz noktaya getirilmesine ilişkin farklı dış anlamdaki politikaları da vardır. Türkiye’nin gri listeye alınması da buna çok büyük etkendir. Ancak bizim yapısal anlamda çok ciddi reformlara ihtiyacımız vardır. Bundan sonraki süreçte artık kökten sistemin değişmesi gerekiyor.
    Bizim tek hedefimiz kamu maliyesi değil, ülkenin durumu söz konusu olmalıdır. Özel sektör can çekişiyor. Özel sektörün hangi noktada nelere ihtiyacı olduğu artık masaya yatırılmalıdır. Ancak kalıcı tedbirlerin alınmasına ilişkin birtakım reformist yaklaşımlar olmalıdır.
    Devletin fakir, insanların zengin olduğu bir sistemden artık çıkılması lazım. Adil bir vergi sistemi oturtulmalıdır. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınacak ve vergi kaçaklarının ortadan kalkacağı bir sisteme geçilmelidir. Bunu yapmadığımız sürece üretim noktasında ve dünya kalitesinde hizmet üretimine geçersek ve birtakım imkanlar nispetinde üretimler yapılabilirse bu ülke kalkınabilir.
     
  • YENİDÜZEN: Bu anlattıklarınız bugün yarın olacak değişimler değil maalesef. Kısa vadede bu sorunları ne şekilde aşacağız?
  • Cengiz ERÇAĞ: Kısa ve orta vadede kaynak yaratılmalı veya hibe programları da söz konusu olabilir. Ama günün sonunda önümüzde Kasım ve Aralık ayı var. İnsanlar kredisini nasıl ödeyecek, yılbaşı geliyor, yılbaşında alışageldiğimiz alışveriş serüveni yani beklenmedik masrafların çıktığı bir sürece giriliyor. Ama şu an için benim gördüğüm çok ciddi küçülmeye gidiyoruz.  Bu da ekonomiyi ters yönde etkiliyor.  Sıcak paranın piyasada dönmesi, insanların ne olacağı noktasındaki belirsizliği, psikolojik etkileşimler, insanları çok ciddi etkiliyor. Bu da bir moral noktasında yaratmış olduğu olumsuzluklar direk piyasaları etkiliyor.
    Dövize doğal olarak bir kaçış vardır. TL değer kaybediyorsa insanlar birikimlerini, TL’den kaçarak döviz cinsi mevduat yapma noktasına geldi. Zaten veriler de bugün geldiğimiz noktada bunu söylüyor.
     
  • YENİDÜZEN: Rakamlar nedir?
  • Cengiz ERÇAĞ: Yüzde 70 döviz yüzde 30 TL. Çünkü insanların bir kaçışı vardır. İnsanlar da haklı. Ama bu finans piyasaları içerisinde nasıl bir denge oluşturacak bankalarla ilgili göreceğiz.  Merkez Bankası’nın yaşanan bu pandemi sürecinde çok değerli katkıları olmuştur. Bankalara yaşatmış oldukları esneklikler, üç kez yapılandırma ve borçların ertelenmesine yönelik de kararlar aldı. Yine ona benzer kararlar alınacaktır. İnsanların bu geçici tedbirlerle rahatlatılması hedeflenecektir. Ama geçici hedeflerin yanında kalıcı hedeflere ihtiyaç vardır bunlar da hemen yapılmalıdır. Dayanacak ve tahammül edilecek durum kalmadı.   
    Hep şu örneği veririm; cebinizdeki 100 TL eğer yüzde 20 enflasyon varsa paranız 80 TL’ye düşmüştür. Bunu faiz ile çoğaltabiliriz. Faizin yüzde 15’lerde olduğunu düşünelim cebinizdeki para 95 TL oldu, yine eksi 5’tesiniz. Demek ki bu enflasyonun üzerinde bir faiz politikası belirlemek lazımdır ki enflasyonla mücadele edebilesiniz. Bunun altında belirleyeceğiniz bir rakam bir faiz politikası elbette cebinizdeki paranın erimesine sebep olacaktır. Ancak yüksek faiz de başka bir sıkıntıdır. Borçlanmak, hayatınızı idame ettirmek de sıkıntıdır. Demek ki kalıcı makro ekonomik politikalar yaratılması lazım.
     
  • YENİDÜZEN: Faiz oranlarından dolayı dövizin TL faiz oranları karşısında her zaman cazibesi olmuştur. Bu durum terse döndü mü?
  • Cengiz ERÇAĞ: Döviz geliriniz yoksa artık bireysel döviz borçlanma yasaklandı. Finansal okur yazarlıkta biz ülke olarak çok zayıfız. Finansal okur yazarlığımız olmadığı için de biz bankacılar bunu yönlendirmeye çalışıyoruz.
    Vatandaşa diyoruz ki; gelirine göre borçlan. Olası bir döviz kurundaki artışta senin bu borcu ödeme gücün ortadan kalkacaktır. Şu an yaşanan budur.
    Çünkü taksit gelir oranına bakıldığında gelirinin yüzde 30 ile döviz borçlanması gerekir ki yüzde 30’luk artış söz konusu olduğunda yüzde 60’lara gelsin ki yüzde 40’lık miktarla hayatını idame ettirebilsin. Ama biz gelirimizin yüzde 50-60’na kadar borçlanıyoruz çünkü istekler bitmiyor. Ama yüzde 30’luk bir artış geldiği noktada da tüm geliriniz ortadan gitti. Sıkıntı buradadır. İnsanalar borçlanırken, bankaların yönlendirmesine bıraksa aslında bu krizler yaşanmayacak. Elbette ki ihtiyaçtır. Temel ihtiyaçlarımız da vardır. Ama geldiğimiz noktaya baktığımızda ayağımızı yorganımıza göre uzatma dönemine girdik. Eğer ki biz bunu aşarsak bileceğiz ki ödeyemeyeceğiz. Çünkü kullandığımız para cinsi günden güne eriyor. Bunun karşısında borçlandığımız döviz günden güne artıyor. Arada uçurumlar açılmakta ve ödenemez pozisyona gelmiştir.
    İnsanlar TL bile borçlanırken gelirinin en fazla yüzde 50’sine kadar borçlanmalıdır. Çünkü orada da enflasyondan dolayı kayıplar yaşanmaktadır.

 “Stabil para birimine geçiş mümkün değil”

  • YENİDÜZEN: Çıkış yolumuz nedir?
  • Cengiz ERÇAĞ: Stabil bir para birimine geçiş ama bu mümkün gibi görülmüyor. Birbirimizi de kandırmayalım. Şu an farklı bir para birimine geçmek tanınmamışlığın verdiği dezavantajdan dolayı mümkün değildir. TL kullanmaya devam edeceğiz. Peki TL kullanmaya devam edeceğiz derken biz kendi yönetmediğimiz paranın etkileşimini yaşıyoruz. O zaman kendi ülkemizde biz bu değer kayıplarını ortadan kaldıracak argümanları ortaya koymalıyız.
     Nedir bunlar; yıllar önce de söylemiştim tepki aldım. Bu ülkede kuru tarım yapılmaktadır. Suyumuz geldi belki sulu tarıma geçilecek. Ama bugün sanayi tipi kenevir üretiminden kaçıyoruz. Bu ülke buna müsaittir.  Biz buna neden geçmiyoruz, neden ülkeyi serbest bir ülke haline getirmiyoruz? Bütün bunlar yapılırsa bu ülke zenginleşebilir.
    Bizim burada aslında kendi ülkemizde yapmamız gereken ve döviz girdisini sağlayacak çok argümanımız vardır. Mesela kapılar açıldı güneyden gelen misafirler burada birçok alışveriş yapmaya başladı ve çok ciddi döviz bırakıyorlar. Biz bu insanlara daha kolaylıklar sağlamalı, daha misafirperver olmalıyız.
    Turizme dayalı politikalar da gözden geçirilmelidir. Gelene Ercan’da eziyet etmemeliyiz. Eziyet ediyoruz, insanlara bu ülkeye gelmeyin diyoruz. Bilet fiyatlarımız da cazip değil. Güneyde 20 Euro’ya insanlar Avrupa’ya uçuş bileti buluyor. Biz de o rakamlar konuşulmaz bile… 10 katı rakamlarla hem gidiş hem geliş nasıl sağlayacaksınız. Bunların artık dengelenmesi lazım. Bu ülke kendi ayakları üzerinde duran bir pozisyona getirilmelidir.
     
  • YENİDÜZEN: Tüm bu saydıklarınız için istikrarlı hükümetlere ihtiyaç vardır.
  • Cengiz ERÇAĞ: Kesinlikle.1,5-2 yılda değişen hükümetler değil, istikrarlı yapının oturtulması lazım ki onlar da kısa ve orta vadede yapabilecekleri bütün projeksiyonları ortaya koyup o politikalarını gerçekleştirebilsinler. Aksi takdirde bu kadar sık değişim bir istikrar getiremez.
     
  • YENİDÜZEN: Eğer daha önce bahsettiğiniz kaynak bulunmazsa kötü senaryo nedir?
  • Cengiz ERÇAĞ: En kötü ihtimalde taksit öteleme yapılacaktır. Daha önce yapılan yapılandırma Ekim ayında son buldu. Ancak ödemeye devam edenler de vardır. TL’de faizlerin aşağı doğru seyri olumlu hava yaratmıştır. İnsanlar borçlarını ödüyor.
    Ama kötü senaryo ve elimizdeki tek argüman insanların donuk hesaba geçmemesi ve davalık olmaması adına şu an yapılandırmadır.  Ama kaynak bulunabilir, hibe programları yapılabilirse küçük ve orta ölçekli özel sektörün desteklenmesi gerekmektedir.
    Kredi alarak nereye kadar gidilecek o da ayrı bir soru işaretidir. Çünkü önünü görme noktasında çok ciddi sıkıntılar var. Hepimiz önümüzü göremiyoruz. Çok ciddi belirsizlik vardır. Sakin, stabil kalalım desek de son bir haftalık dövizdeki değişim ciddi rakamlardadır.
    Sterlinin haftalık değişimi 10.46 aylık 14.15, yıllık yüzde 43 olmuştur. Euro’da haftalık değişimi 8.20, aylık 13.5, yıllık değişimi 35… Çok ciddi dalgalanma görülüyor. İnsanların bu değişme karşılık ne kazandı ne kaybettiği noktasına bakıldığında TL hep kaybeden tarafı işaret etmektedir.
    Dalgalı kura geçerken hiç bunları düşünmedik. Ama belirsizliklerin ortadan kalkması lazım. Belirsizlik çünkü ekonomide kabul edilebilir bir nokta değildir.
    Enflasyonla mücadele üretime dayalı politikalar ile geliştirilmelidir. Faize de çok fazla dokunulmaması gerekmektedir. Onun için üretim bacağı güçlendirilmelidir.

Röportaj Haberleri