8- 9 yıl öncesine kadar Rusya ile Türkiye arasındaki en ciddi sıkıntılardan biri, Irak ve Suriye’den, Türkiye’ye “akaryakıt” kaçakçılığı yapılıyor olmasıydı…
Hatta bunun da ötesinde, bu kaçakçılığın ana maddesi olan akaryakıtın, IŞİD adlı örgütten alınıyor olduğu iddiası, çok çarpıcıydı…
-*-*-
Rusya’nın o dönemdeki iddiasına göre IŞİD militanlarının kontrolündeki petrol kaçak olarak üç yoldan Türkiye’ye sokuluyordu…
Bu yollardan ikisi Suriye’den biri Irak’tan geliyordu…
-*-*-
Bu iddiaların sahibi şu anda Rusya’nın Amerika’daki Büyükelçisi, o dönemdeki Savunma Bakanı Yardımcısı Anatoli Antonov’du…
-*-*-
Aradan geçen sürede, o akaryakıta ne oldu?
Antonov’un iddialarına göre, sadece Kaısm 2015’te sınır yakınlarında, 16 bin 260 adet petrol tankeri görülmüştü…
-*-*-
O akaryakıta ne oldu?
-*-*-
Derken senen 2020…
Beyrut Limanı'nda 4 Ağustos’ta inanılmaz büyüklükte bir patlama meydana gelmişti…Tüm kenti sarsan çok güçlü bir patlamaydı… Ve Mağusa Körfezi’nden de hissedilmişti…
Patlama 235'ten fazla kişinin ölümüne, yaklaşık 6 bin kişinin yaralanmasına yol açmıştı. Patlama nedeniyle 300 bin kişinin de yerinden olduğu belirtilmişti.
-*-*-
O dönemde, Lübnan’da bir depoda “atık” yakıt bulunuyordu…
O atık yakıt, Kuzey Afrika’da bir ülkeye götürülecek ve orada, asfalt yapımında değerlendirilecekti…
Götürülmedi…
-*-*-
O atık akaryakıta ne oldu?
-*-*-
Tahmin edin lütfen!
Ben tahmin edebiliyorum!
Bir günde 4 güzel şey
Dün dört güzel şey oldu!
Anlatayım…
Saat 11.30’da sevgili Süleyman Ergüçlü’yü anmak için Lefkoşa Kabristanlığı’na gittik…
Süleyman abinin mezar taşı henüz hazır değil…
Meğer çok uzun sürede tamamlanıyormuş!
Çünkü “ölen çok”!
Allah rahmet eylesin tüm ölülerimizi ve geride kalanlara hem mezar taşı beklerken hem de tüm yaşamlarında sabırlar diliyorum…
-*-*-
Neyse, güzel şeylerden bahsedelim…
Birincisi Hazar Ergüçlü…
Süleyman abinin Ziya’sı, Yusuf’undan sonra üç numarasıdır Hazar…
O’nu babasının birinci ölüm yıldönümünde, mezarı başında da olsa görmek gerçekten çok güzeldi…
Çok gurur duyuyoruz Hazar’la…
O, çok büyük bir yıldız ve tabii ki Süleyman abimizle sevgili Neşe’nin kızları olması da “bizim çocuğumuz, bizim kardeşimiz” dedirtiyor, gururumuzu zirveye çıkarıyor…
-*-*-
İkinci güzel şey Ersin Tatar…
Süleyman abinin anma törenine katılması, burada yaptığı konuşması kesinlikle “bravo”luk!
Konuşmasına egemenlik, eşitlik falan hiç karıştırmadı…
KKTC sonsuza dek gibi cümleler kurmadı…
İlk defa çok şık bir takım elbise giyiyordu…
Ve kaçacağı sırada herkesin elini sıkarken, benimkini de sıktı ve “’n’asssın?” dedi…(Çok uzun yıllardır bir ilk)…
İsteyerek veya istemeyerek elimi sıkmış ve her gün sabahtan akşama tarafımca eleştiriliyor olsa da, kimseye küsme hakkı olmayan bir makamdadır…
-*-*-
Gelelim üçüncü güzel şeye…
Güzel bir haber…
Hiç duyurulmadı…
Duyurulmamış olması bu güzel hareketi daha da güzelleştiriyor…
-*-*-
Evet, eski Türkiye Büyükelçisi Metin Feyzioğlu iki yıl kaldı ve geri döndü…
Buralarda, çok zengin Türkiyeli iş insanlarının “iş takipçiliğini” de yaptığı açıktı ve tarafımızca eleştirildi…
Siyasetimize, kendisinden önceki valiler, pardon büyükelçiler gibi O da müdahalelerde bulundu…
-*-*-
Ama dün sabah havaalanında bir tek Erhan Arıklı’nın uğurlamasından bir saat sonra, bir engelli basketbolcu kardeşimizle sohbet ediyordum ki; gerçekten güzel bir şey öğrendim…
Feyzioğlu, engelli basketbol takımımıza üç adet tekerlekli sandalye hediye etmiş…
Üçünün fiyatı neredeyse yarım milyon TL’dir…
Parasını ister cebinden ödedi, ister örtülüden, ister devletinin bütçesinden…
Yaptığı güzel bir şeydi; alkışlıktı…
-*-*-
Bu arada zengin iş insanlarımızdan ufak bir ricam olacak; engelli basketbol takımımız bu yıl da Türkiye Süper Ligi’nde mücadele edecek…
Kolay bir mücadele değil…
Vakıflar, elinden geleni yapıyor…
Sporcularımızın 13 kişiden oluşan kafilesinin Türkiye’ye her gidişi yaklaşık 200 bin TL’ye mal oluyor…
2 bin 500 Sterlin’den az!
On iş insanı çıksa, toplansa, Ticaret Odası, Sanayi Odası hele hele Müteahhitler Birliği’nde, 10 kişi bulunsa, 2 bin 500’er Sterlin bağışlasa; ya da 20 kişi çıksa falan…
Ne bileyim, devletin parası yok!
Olmaz mı?
Olmalı!
Çok güzel olur!
-*-*-
Ve gelelim dördüncü güzel şeye…
Elektrik kesintilerinden bıktık!
Ve bu kesintilerin sorumlusu olan Kıb – Tek’ten dün bir açıklama yapıldı…
Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu (Kıb-Tek) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Paşa, son günlerde yaşanan elektrik kesintilerinin üretim yetersizliğinden değil, arızadan kaynaklı olduğunu belirterek, arızanın bir hafta içinde giderilebileceğini söyledi.
Paşa, “özür dileriz” anlamına gelen “Halka bir özür borcumuz var” ifadesini kullandı…
Vallahi da billahi da güzel ve iyi bir şey!
En azından “kabahatliyiz”in açık itirafı anlamına gelmektedir ki, helal olsun diyorum!
Umarım, bir an önce akaryakıt ithalinde de doğru – dürüst ve özür dilemeyi hatta istifayı gerektirmeyecek şeffaf yapıya dönülür!
Kirli akaryakıttan da kirli söylentilerden de kurtuluruz!
Yıllardır aynı kadro önüne geleni vatan haini ilan ediyor; bir numaralı Türkçü, ulusalcı geçiniyor… Toplasan toplasan beş kişiyi geçmezler ama Türkiye devletinin derinliklerinden destekçileri var… Bu kadro, Kıbrıslı yurtseverleri hain ilan ederken, asıl hedefleri, çözümsüzlüktür… Çünkü çözümsüzlük üzerinden bu tipler sürekli avantaj, rüşvet, komisyon yiyor… Bir süreden beri en büyük uğraşları, KKTC’ye yatırım yapan Musevi kökenli insanlar… Simon Aykut (fotoğraftaki) bu uğraşılan Musevi kökenli insanlardan biri… Kıbrıs Cumhuriyeti, belki de bu ulusalcı dangalakların ihbarı ile Simon Aykut’u tutukladı, hapse attı, tutuklu yargılayacak… Ve bu ulusalcı dangalaklar şu anda “Yahudi – Musevi düşmanlığı” yaparak, Simon Aykut gibilerin tüm yatırımlarına çökme hesabı yapıyor… Birilerini çöktürtecekler, kendileri de komisyonlarını alacaklar…