Tahtaya kadın dokunuşu: “Tahtayı seversen, onun ruhunu okşarsan o da senin ruhunu okşar”

Ebru Köktaş, tutkusunu mesleğine dönüştürmüş, tahtaya ruhunu yansıtan bir marangoz…

Dila BOZKURT

Güzelyurt bölgesindeki atölyesinde çalışmalarını sürdüren Ebru Köktaş, genç bir kadın marangoz… Köktaş, özellikle kadın bir marangoz olmanın, tahta ile çalışmamın verdiği tatminini ve zevkini paylaşıyor…

1977’de Girne’de doğan Ebru Köktaş, yaşamını çocukluğunun çoğunu da Güzelyurt’ta sürdürüyor…

Hayatı boyunca farklı işlerde çalışmış olmasına rağmen, kendini ait hissettiği marangozluk mesleğini seçtiğini ifade eden Köktaş, mesleğinin hayatına getirdiği tatmini YENİDÜZEN’le paylaştı.

Köktaş tahta ve marangozluğa duyduğu ilgiyi ilk olarak ahşap ve tahta mobilya üretimi ve satışı yapan bir işletmede çalışırken keşfettiğini belirtiyor.

“Bu merakın üzerine, malzeme ve aletlerimi aldım, kendime bir atölye açamaya karar verdim” diyen Ebru Köktaş, marangozluğa ilk başladığı dönemlerde, yargılayan görüşlere kulak vermeden, sevdiği işi yapmanın ve kendi başına yaratmanın verdiği ilhamla devam ettiğini de anlattı.

Çoğu insanın tahta işiyle ilgili ‘ben de iki vida çakarım, ben de yaparım’ diye gördüğüne işaret eden Köktaş, aslında öyle olmadığını “Tahtayı seversen, onun ruhunu okşarsan o da senin ruhunu okşar” sözleriyle ifade ediyor.

 

“Hayaller ancak çalışarak gerçekleşir”

Köktaş işinin zorluklarını, “Marangozluk yorucu ver zor bir iş. Kimi geceler yattığım yeri sezmeden uyuyorum. Bazı günler ağır tahtalar ile çalışıyorum, bazen ise dizlerim üstünde saatlerce zımpara, monte ve çivileme işleri yapıyorum. Bu, tabii ki de insanı fiziksel olarak yoruyor ama zevk almadığım bir gün bile yok” şeklinde anlatıyor.

Bunun yanında zor günlerde,  pes etme hissi doğduğunda “Her sabah iki seçeneğin var; Ya hayallerini rüyanda görmeye devam et, ya da kalk ve hayallerini gerçekleştirmek için çalış” sözünü defalarca okuyup kendi kendini motive ettiğini, bunun da ona devam etme gücünü verdiğini belirtiyor. 

Köktaş, “Aynı zamanda arkadaşlarım ve çevremdeki insanlardan gelen takdirler de bana güç veriyor. İnsanın çevresinde ona inanan kişilerin bulunması öz güvenini bambaşka boyutlara taşıyabilir” şeklinde motivasyonunu nasıl koruduğunu anlatıyor.

 

“Hayal edip üretmenin kadını-erkeği yok”

‘İnsanlara verebileceği bir tavsiye olsaydı, ne olurdu’ sorusuna ise Köktaş, “Eğer kendilerinin bir şeye merakı varsa, başkalarının yargılarını dinlemeden yollarına tam sürat devam etmeliler. Özellikle marangozlukla ilgilenen insanlar ve daha da önemlisi kadınlar, hayal edip üretmenin kadını- erkeği yok. Herkes bunu aklına koyarsa yapabilir; insanlar üretmekten korkmasınlar” şeklinde cevap veriyor.

Köktaş zorlandığı zamanlar olsa da üretmekten duyduğu tatmini şu sözlerle ifade ediyor: “Günün sonuna atölyede işim bitince, oturup yaptıklarımı izliyorum. Yaratığım şeylerin son halini görmek içimdeki o kıpır kıpır olan çocuğu uyandırıyor. Nasıl çocuk sevgisini en iyi bir anne anlatabilir, üretmenin verdiği tatmini de en iyi bir yaratıcı insan anlatabilir.”

Röportaj Haberleri