Takis Hacıyeorgiu: Mustafa Akıncı’nın zaferi niçin önemli

Konuk Yazar

Takis Hacıyeorgiu – Avrupa Parlamentosu Milletvekili (AKEL)

Eğer bir seçim zaferi, uluslar arası basının gündemine oturmuşsa, o seçim haberinin kuşkusuz büyük önemi vardır. Yabancı basın bu seçimlere oldukça geniş yer ayırmıştır. Öyle ki, bir dereceye kadar, Mehmet Ali Talat’ın seçimine gösterilen ilgi kadar büyüktü. Ancak bunun daha geliştirilmiş bir versiyonu olduğu, bizim basının ve genel olarak Kıbrıs Rum kamuoyunun gösterdiği büyük ilgiden de anlaşılıyor. Bu ne  anlama geliyor? Bu, ilk bakışta, ve hemen herkeste, işgal altındaki bölgelerde iktidar organlarının çalıştığı yolundaki anlayışın hakim olduğu anlamına geliyor. Bunun tehlikeli olup olmadığını okurların yorumuna bırakıyorum.

Ancak benim için bir anlamı daha var ki o, da çözüm işlemlerinin bir kez daha iptal edilmesi olasılığında artık geri dönüşü olmayan -işler ve kalıcı bir federasyon söyleminde bir kelime oyunu yapmam gerekirse- “işler ve kalıcı bir ayrılık” senaryosuna tam yol ileri gideceğimizdir.

Zaman zaman yazdığım makalelerde de değindiğim gibi Türkiye, çözüm müzakerelerinin yeniden batması olasılığında, bugünkü durumun, sonu nereye varacağı belli olmayan zamanın derinliklerine sürükleneceğinin bilincindedir.  Yani, daha da basitleştirecek olursak, müzakerelerin yine batması olasılığında Türkiye, bugüne dek silah zoruyla yasa dışı elde etmiş olduklarının kendisine kar kalacağını bilmektedir.  Türkiye’nin bakışı budur! Bu nedenle, müzakerelerden, çözüm çıksa da çıkmasa da, elinde bu menfaat  kartı olacaktır. Müzakerelerin Batması kartı!

Bizler ise müzakerelerde tek yönlü bir yol izliyoruz.. Çözüm dışında başka bir yol istemiyoruz. Doğrusu da budur. Ancak vurgulamak istediğim şey, oyun kartlarımızı işaretleyerek bırakmış olmamızdır. Her zaman, şimdilik bırakalım, daha sonra daha fazla kazanç sağlarız demiyor muyduk? Öyle böyle derken, bugünkü duruma geliverdik.

Tabi, olası bir çözümün Türkiye için -az bir farkla bile olsa- daha fazla avantaj sağlayacağına  inanmaya devam ediyorum. Çözüm, Türkiye’nin AB içindeki ağırlığını ortaya koymasını sağlayacak; ayrıca, yöresindeki ülkelerle olan sorunlarından birini bertaraf etmiş olacaktır.! Buna karşın Türkiye’nin hangi yolu seçeceği konusundaki  kuşku ve tedirginliğimi hala muhafaza ediyorum. İşte, tam sırada, Mustafa Akıncı’nın çok büyük önem taşıyan seçim zaferi gündeme geliyor.
.

Akıncı’nın zaferi, çözüm istikametinde bir baskı lövyesi oluşturacaktır.  Akıncı’nın nadir bir Kıbrıslı ve iyi bir dost olmasından başka Kıbrıs Türk toplumunun liderliğine getirilmesi beni şahsen çok memnun etti.  Müzakerelerin altını oymaya çalışan biri ile görüşmek başka; olumlu sonuçlar vermesi için çaba gösteren biri ile görüşmek başkadır. 


Buna karşı, çoğu kimse Talat’ın seçiminden doğan ümitlere rağmen arzu edilen sonuca ulaşılamadığını söyleyenler var.  Talat döneminde bazı olumlu adımların atıldığını defalarca anımsatmamdan başka, ben şahsen ikisinin arasında farklar olduğunu görüyorum.
 
Bu arada Akıncı’nın seçimine karşı Türkiye’nin sessiz kalmasını da biraz yorumlamak isterim.  Bu satırları yazdığım ana kadar Türkiye’de resmi bir açıklama yapılmadı.  Sanırım, Sn.Erdoğan, gerek şahsi gerekse egoistliği nedeniyle ilk hamleyi Sn.Akıncı’nın yapmasını bekliyor. En azından, geçmişte ikisinin arasındaki sürtüşmeyi hatırlayalım. Sn Akıncı’nın bu durum karşısında ne yapması gerektiği konusunda benim açıkça bir fikir yürütmemin hiçbir önemi yoktur.


Benim için Kıbrıs Türklerinin yaptığı bu seçim son derece olumludur. Bir yandan Türkiye’ye, kendilerini kucaklamasına karşı çıktıkları mesajını veriyorlar. Bundan duydukları kaygıyı; ve zaman içinde kaybedeceklerinden korktukları kendi kimliklerini korumak istedikleri mesajını veriyorlar. Aynı zamanda,  bizlere de, çözüm istedikleri mesajını veriyorlar! Şiddetli bir ümit mesajı gönderiyorlar. Bu mesajlarını almalıyız ve her tarafa yansıtmalıyız.
 
Bizler de, onlar da, doğal olarak, işler ve kalıcı bir çözüm bulunmasından başka bir şeyi arzu etmiyoruz. Kıbrıs Türkleri Türkiye tarafından kucaklanmalarını bir kez istemiyorsa, bizim aynı ve daha fazla nedenlerle bundan kaçınmayı daha çok arzu etmemiz gerekir. Müdahale hakları kriteri. Eksik olsunlar…
  

NOT: Bu makalenin mürekkebi kurmadan ilk Akıncı-Erdoğan çekişmesi geliverdi. Sanırım, Mustafa Akıncı’nın duruşu, gerek kendisi gerekse Türkiye ile ilgili yukarıda yazdıklarımı doğrulamakta. Düşüncelerimi şu satırlarla bitirmek istiyorum: Kıbrıs Rum siyasi arenasında, benim ve çoğu kimsenin bu görüşlerimizin yanılsamadan (hayal ürününden)  başka bir şey olmadığını söyleyenler var. Hatta gerçeklerle hayalleri birbirine karıştırdığımızı savunanlar da var. Sanırım, gerçekte kimin ne istediğini bilmesi önemlidir. Asıl bu çevreler, tüm bu gelişmelerin hayal ürünü olmasını isteyen çevrelerdir. Evet aslında bunu istiyorlar.

“Tüm çözüm inancımızı, Akıncı’nın seçimini kutlayan bu küçük kızın masum gözlerine odaklayalım! Kıbrısımızın bütün çocuklarının geleceğine odaklanalım. Ve bu küçük kızın adı Durusu (temiz su) ! Durusu Uyar”

 

Follow on TWITTER @thadjigeorgiou