Bir zamanlar gelmiş geçmiş en büyük sporcuların ter akıttığı, Lefkoşa gençliğinin gönlünde taht kurup futbol oynamak istediği Taksim Stadı varmış. Nasıl ki, İstanbul’da Kadıköy veya Türk Telekom’da futbol oynamak ayrıcalıktır, Taksim Stadı’nda oynamak da ayrıcalıktı.
Kapıların açılması ile bağıra çağıra zar zor da olsa tarihi sahayı canlandırdık. Baktık gödük ki, günü kurtarıp medyada yer bulduk bir anda havalara girdik. Üç ay sonra bir de ne görelim? Saha tıpkı KKTC’ye benzemiş. Kafa tasımıza yerleştirilen “yok edici çipler” işe yaramış. Uzun vadeli düşünmekten yoksun, şova dayalı yaşam biçimimiz Taksim Stadı’nı da yüzümüze gözümüze bulaştırmaya yetti.
Bir dönemler otuz bir (31) içkisi içenleri, Kıbrıs Pasaportu çıkaranları, Güney tarafa geçenleri, Rum dostu olanları “komünist”, “rumcu”, “hain” ilan eden bir zihniyetin temsilcilerinden Serdar bey gün geldi bakmışız seksen bin bakanlığı bünyesinde toplayarak hükümette hükümdarlık kurmak istemiş. Hasber kader spor da bu zihniyetin bünyesine verilmiş. Gel zaman git zaman adanın her iki trafında uluslararası ralli düzenlenmek istenmiş. Bizim sporcularımız da bu rallide yer almak için mücadele vermiş. Türkiye bu konuda sessiz kalınca Rum tarafı rallicilerimize kucak açmış. Rallicilerimiz de bu yarışmaya katılmak istemiş. Ancak bu rallide Lefkoşa Dikili Taş hukuk sistemi geçerli değilmiş. Peki, ne geçerliymiş? Bizlerin çok da sıcak bakmadığı ve tüm dünyanın kabul ettiği Uluslararası hukuk diye bir hukuk sistemi geçerliymiş. Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Kıbrıs Cumhuriyeti Otomobil Kurumu’na üye olan rallicilerimiz, arabalarının üzerine de kural gereği Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağını asarak yarışmalara katılmışlar. (Rallici arkadaşlar vatan haini mi oldu?)
O dönemler 2 trilyona yakın bir harcama ile Taksim Sahası, uluslararası ralli için düzenlenmiş. Yani futbol sahası gitmiş, Serdar beyin çok sevdiği ralli sporu gelmişti. Kötü mü oldu? HAYIR..
Rallinin yapıldığı dönemde Hasan Ecer dostum güzel bir yorum yapmıştı. Arşivi karıştırırken önüme çıktı. Ne demişti Hasan Ecer “RALLİCİLERİMİZ DESTEK BEKLİYOR” başlıklı yorumunda; “Tabi bu arada Spor Dairesi Müdürü Hüseyin Cahitoğlu’ndan ralli için bozulan taksim sahasının yeniden ekilmesi konusunda söz almış bulunuyorum. Çünkü bir işi yaparken başka bir işi bozmak adettendir ya, o yüzden bunun sözünü de almış bulunuyoruz”.
Hasan Ecer bu yorumu hangi tarihte yapmış?
6 Eylük 2014.
Şu anda tarih ne?
19 Aralık 2014.
Ardan kaç ay geçmiş?
Yaklaşık 4 ay.
Hasan Ecer ne söz almış?
Sahanın tekrardan onarımı.
Kimden söz almış?
Sözde yetkili ama bana göre yetkisiz olan Hüseyin Cahitoğlu’ndan.
Taksim Stadı’nın şu anki durumu ne?
Onu da Spor Dairesi Müdürü olan Cahitoğlu çıkıp açıklasın.
Mutlaka makul cevabı olacaktır. Örneğin; “ihaleye çıkacağız” gibi günü kurtaran ve kulağa hoş gelen cümleler.
Gerçek yöneticilik işte bu noktada başlar. Ama KKTC’de damdan düşer gibi makam koltuklarının üzerine siyasi güç ile oturtulup yetkisiz kılınırsanız, yaptığınız iş ha bire söz vermeden öteye gitmez. Daha sonra da “yaşasın KKTC”, “bir karış toprak vermeyiz” diye avazınızın çıktığı kadar bağırıp müşavirlik için gün sayarsınız. Ne de olsa hayatınız garanti kapsamına alınmıştır. Böyle müdüriyete ve düzene gerçekten can kurban.
-------------
NOT: Tasksim sahasının senteik çim yapılması için birazcık kafa patlatılsın. Bugün bir başka tarihi saha sayılan “Yusuf Kaptan”, “Mağusa Canbulat Stadı”, sentetik çim olduktan sonra miniklerden tutun da veteranlara kadar binlerce kişiye hizmet veriyor.