Kıbrıs sorunu yeniden gündemin ön sıralarına tırmanıyor. Önümüzdeki hafta taraflar New York’a taşınacak. Şimdilik sadece Anastasiadis’in 28, 29 Eylül’de BM Genel Sekreteri Guterres ile görüşeceği açıklandı. Muhtemelen Akıncı da aynı tarihlerde Guterres ile görüşecek.
Guterres iki lideri bir araya getirir mi?
Bunu şimdiden bilemeyiz. Genel Sekreter’in geçici özel temsilcisi Jane Holl Lute’un kendisine hangi görüşü verdiğini bilmiyoruz. Lute’un raporu henüz kamuoyu ile paylaşılmadı. Anladığım kadarıyla liderlere de raporla ilgili herhangi bir bilgi verilmedi.
Liderler önümüzdeki hafta New York’a uçacak. Ama orada kendilerini nelerin beklediğini bilmiyorlar. Şimdilik bilinen iki liderin de Guterres ile görüşecekleridir.
Bu görüşmenin ardından başka gelişmeler olabilir mi?
Bu tamamen liderlerin yaklaşımına bağlı olacak. Anastasiadis New York öncesi yaptığı açıklamalarda Genel Sekreter’e, “müzakerelere, ön hazırlık yapılması şartıyla Crans Montana’da kalınan yerden devam etme kararlılığını” iletecek. Anastasiadis açıklamasında “devletin işleyebilirliği, iki taraftan birinin üçüncü bir ülkeye bağımlı olmaması şartlarını yaratacak bir çözüm istiyoruz” dedi.
Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım. Anastasiadis madem Crans Montana’da kalınan yerden devam etmek istiyor, o zaman neden Crans Montana’da hazır herkes varken devam ederek sonuca gitmedi. Yoksa o günün şartlarında kendi yarım devletinin Cumhurbaşkanlığı çözümün önüne mi geçti?
Anastasiadis bu soruyu açık yüreklilikle yanıtlamalıdır. Ben bir Kıbrıslı olarak bunu şahsen kendisinden duymak istiyorum.
Rum tarafı her zamanki gibi Kıbrıs sorunu tartışmalarında bizden bir değil birkaç adım önde gidiyor. Önceki gün basına bir de “Taksitli Çözüm” önerisi düştü. Rum gazeteleri Anastasiadis’in müzakere grubu danışmanlarından hukukçu Polis Poliviu’nun, birkaç ay önce Anastasiadis’e sunduğu “Kıbrıs Sorunu: Başka Bir Yaklaşım” başlıklı önerisini basınla paylaştığını yazdı.
Poliviu “Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulunmasından önce, mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti çerçevesinde otonom bir Kıbrıs Türk bölgesi işlemesini gündeme getirecek önlemlerin peyder pey ve peş peşe uygulanmasıyla ilgili bir yol haritası” öneriyor.
Poliviu “her şeyde anlaşılana kadar hiçbir şeyde anlaşılmış değildir” ve “yeni devlet sistemi, planın referandumlarda onaylanmasının hemen ardından yürürlüğe girmesi gerekir” ilkelerinin terk edilmesini öneriyor.
Anastasiadis’in kendi müzakere grubu danışmanı Poliviu’nun önerisine ne yanıt verdiği bilinmiyor. Ama önerileri okuduğumuz zaman bunun parça parça çözüm olduğu anlaşılıyor. Ama bu çözümün Kıbrıs Cumhuriyeti çatısı altında özerk ve toprağı % 28.5 civarına çekilmiş bir Kıbrıs Türk bölgesi olduğunu da anlıyoruz.
Benim anladğım Rum tarafı bir biçimde 1963’den bu yana tek başına yönettiği, 1960’da ortak kurduğumuz devleti bizimle paylaşmak istemiyor. Bunun yerine arada serbest gidiş gelişler olsun ama “siz o tarafta, biz bu tarafta” yaşamaya devam edelim demek istiyorlar. Bu görüş Rum tarafında ne kadar yaygındır bilmiyorum. Bildiğim bu ayrılıkçı görüşün giderek güçlendiğidir. Hatta son dönemlerde başta Anastasiadis’in kendisi olmak üzere belli kesimler Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarından yalnızca kendilerinin yararlanması amacıyla böyle bir yaklaşıma sıcak bakmaya başladığı da görülüyor.
Türk tarafı ise bütün bu süreçte sessizliğini korumaktadır. Hem Akıncı, hem KKTC’deki siyasi partiler, hem de Türkiye sanki hiçbir gelişme yokmuş gibi başını kuma gömmüş halde seyrediyor.
Akıncı, her zaman olduğu gibi New York’a gitmeden önce dün hükümeti oluşturan parti başkanları ile görüştü. Bugün de muhalefet liderleriyle görüşecek. Dünkü görüşmeden sonra herhangi bir açıklama yapılmadı. Herhalde bugün de yapılmayacak. Yani sessizlik korunacak.
New York’ta bir gelişme olur mu?
Sanırım birçok kimse bu ekonomik krizde bu soruya olumlu yanıt vermemi bekliyor. Bilemem. İlahlar daha son sözü söylemedi. Biraz daha sabredelim.
Yalnızca bir not düşmek isterim. Geçici temsilci Lute’un raporu henüz açıklanmadı ama Rum tarafının telaşı bazı gelişmelerin olabileceği işareti sayılabilir.