Lefkoşa, 27 Haziran 17 (T.A.K.): İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs müzakere tarihinde yeni bir aşamaya daha ulaşıldığını, Annan Planı referandumunda kaçırılan “tarihi imkandan” bu yana yaşanan en önemli fırsatın, Crans-Montana konferansı olacağını vurguladı. Talat, konuyla ilgili yazılı açıklamasında, Crans-Montana’dan başarı beklediğini açıkladı.
Talat, “Birleşmiş Milletlerin çok daha aktif olduğu ve hatta hakemlik rolü üstlendiği” Annan Planı’nın nihai aşamasının ele alındığı Bürgenstock zirvesinin bir benzeri olacak Crans-Montana konferansının, Kıbrıs’ın kaderini belirleyeceğini ifade etti.
Bu konferansta BM’nin, “hakemlik rolü taşımaksızın”, iyi niyet misyonunun verdiği kapasiteyle yer alacağını ifade eden Talat, esas olarak toplumlar ve garantörlerin, tarihi misyonlarını omuzlayacaklarını ifade etti.
İkinci Cumhurbaşkanı Talat, Annan planı öncesinde ve özellikle de sonrasında yürütülen müzakerelerin dosyalar dolusu belgelerine eklenen son yakınlaşmalarla, “çoğunun deyimiyle görüşülmemiş yanı kalmayan bu yıllanmış sorunun” mutlaka çözülmesi ve barış içinde bir yaşamı çoktan hak etmiş insanlara, Federal yapı içinde birleşmiş Kıbrıs’ta yaşam olanağı sağlanması gerektiğini kaydetti.
Talat şöyle devam etti:
“Tarihi başarı bu olmalı ve tüm acıları, üzüntü ve yoklukları tarihin çöplüğüne gönderip huzuru yakalamanın sevincini mutlaka yaşamalıyız.
Birleşmenin alternatifi yoktur. En azından bugünkü aşamada böyle bir alternatif görünmüyor. Bu nedenle başta liderler olmak üzere garantörler de sorumluluklarının bilinciyle hareket etmek durumundadırlar.
Güneydeki seçimlerin müzakere sürecine ve dolayısıyla da Crans-Montana konferansına etkisini biliyoruz. Ancak açıktır ki hiçbir seçim zaferi Kıbrıs sorununun çözümünün, adamızın birleşmesinin, yerini tutamaz... Üstelik konferansın başarılı olmasının, güneydeki seçimleri, çözümü sağlayandan yana olumlu olarak etkileyeceği de unutulmamalıdır.
Garantör Türkiye ve Yunanistan’ın sorumluluklarının ağırlığı bilinmekle birlikte İngiltere’nin kenara çekilip varılacak mutabakatı beklemesi, çözüme katkı yapmamak anlamına gelecektir. Garanti sisteminin düzenlenmesiyle ilgili sorumluluk, İngiltere dahil, tüm garantörlerin omuzlarındadır...
Konferans Kıbrıslı Türklerin ve Rumların ihtiyaçlarına, yani çözüme ve barışa cevap vermeli ve artık bu yarım asırlık sorunu bitirmelidir. Bayramın bu son gününde Kıbrıslı Türklere ve mutlaka Kıbrıslı Rumlara da verilecek en büyük müjde bu olacaktır...
Konferansta ulaşılacak sonucun hayata geçmesi için, yaşayabilir kalıcı bir barışa ulaşmak için, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da elimden geleni yapacağım.
İnanıyorum ki taraflar ve elbette öncelikle liderler, çözüm için her türlü çabayı ortaya koyacaklardır... Marifet sorunu çözmek ve adayı birleştirmektir. Unutulmamalıdır ki hiçbir mazeret, başarının yerini tutamaz...”