Kalkınma nedir? Bir toplum eğitim aracılığıyla nasıl kalkınır?
Okula öğretmen, defter, kitap... göndermeyi başarı sayan bir yönetim anlayışıyla kalkınma olabilir mi? Bunlar zaten görevin; başarı, kalkınma bu mudur?
Eğitim sorunlarını “ufak tefek eksikliklere” indirgeyen, “Tek eksiğimiz hademedir.” diyen anlayışla mı kalkınacağız?
Yoksa sloganist bir söylemle önce “tam gün eğitimi” ortaya atarak, sonra da “sendikalar bırakmadı yapalım” noktasına götürmek isteyen anlayışla mı?
Eğitimin gerçekleri ve sorunları bunlar değildir. Biliyoruz ki “Gerçeği görmek, uzun ve sarp yollardan geçmekle olanaklıdır.” (Platon). Dümen çevirmekle, sloganlar atmakla, siyasi kaygılarla değil...
Bu coğrafyada heba olup gitmeden nasıl kalkınacağız?
Kalkınma, günümüzde ekonomik gelişme anlamının çok ötesinde, “toplumsal koşulların geliştirilmesi ve umutlarının gerçekleştirilmesi” olarak da ele alınmaktadır. Bu anlamıyla bireysel, toplumsal gelişmeyi ve toplumsal yapı değişikliklerini de içermektedir. Siyasal iktidarlardan beklenen ise belli politikalarla dönüşüm süreçlerini sağlamasıdır.
Kalkınma genellikle “emek, sermaye ve toprak” üçlüsünde ele alınmaktadır. Emek ise nitelikli iş gücüyle açıklanabilir. Sermaye oteller, fabrikalar yapsa bile bunları verimli çalıştıracak olan nitelikli iş gücüdür. Nitelikli iş gücünü ise nitelikli bir eğitimin sağlanabileceği aşikardır. Kalkınma ve eğitim arasındaki bağ kendini burada daha açık göstermektedir. Öte yandan eğitim aracılığıyla geliştirilen yeni değer yargıları da ekonomik kalkınmanın itici gücü olmaktadır.
Ülkemizde gerek yerel, gerekse dış sermaye başta turizm, inşaat, eğitim gibi sektörlere yatırım yaparak gelişme gayretleri içerisinde iken, mesleki eğitimin de nitelikli iş gücü yetiştirme gayretleri içerisinde olması gerekmektedir. Oysa söz konusu sektörlerde çoğunluk Türkiye’den getirilen ve kaçak olarak çalıştırılan iş gücünden oluşmaktadır.
Kaçak iş gücünün niteliği geliştirilebilir mi? Yüzlerce kaçak işçinin çalıştığını gören bir öğrenci, bu alanlardaki meslekleri seçip eğitim almayı tercih eder mi? Elbette etmez. Bu durum, mesleki eğitimi de, nitelikli iş gücünü de gittikçe köreltmektedir.
Öte yandan çağ nüfusunun bilinmesi gerekmektedir ki ülke ihtiyaçları doğrultusunda planlama ve yönlendirme yapılabilsin. Nüfusu “kalabalık” olarak algılayan bir yönetim nasıl planlama yapabilir ki!...
Temel eğitimde “başarı” not ve sınavlara dayalı olarak inşa edilirken, okula uyum, programları takip edebilme becerileri... Göz ardı edilmektedir. Destekleme ve yönlendirme yerine, eleme yapılmaktadır.
Kıbrıs Türk toplumunun kalkınabilmesi, gelecekteki rekabet gücünün artırılabilmesi için ekonomi ve eğitimin makro düzeyde stratejik ilişkilendirilmesi ve planlanması yapılması gerekmektedir.
Kalkınma için sermaye desteklenirken, insan kaynaklarının geliştirilmesi niteliğinin artırılması da desteklenmelidir. Bu bağ koparıldığı veya zayıfladığı takdirde durgunluk ve gerileme kaçınılmaz olarak kendini hissettirecek ve düzensizlikler olağanlaşacaktır.
Gerek Türkiye’deki gerekse buradaki siyasi iktidarın gözden kaçırdığı nokta burasıdır. Kalkınma, ekonomi ve eğitim aracılığıyla insan kaynaklarının verimliliği ve niteliğinin artırılması arasında kurulacak bağda yatmaktadır. Ne nüfus aktarımı ile ne de kaçak iş gücünün affı ile...
Bu toplum basiretli ve iradeli siyasi bir iktidarın sosyal politikaları altında nefes aldığında gelişme gösterecek güce sahiptir.
Bakanlık eğer tam gün eğitimde samimi ise kalkınma ile eğitim arasında böylesi stratejik bir bağ kurdu mu?
Eğitim Bakanlığı tam gün eğitimden söz edip dururken, bu açılımla ilgili olarak diğer bakanlıklarla bir işbirliğinden söz edilmemektedir. Kaldı ki ne Başbakanlık, ne de Cumhurbaşkanlığı Eğitim Bakanı’nın söylediklerini destekler nitelikte açıklama yapmadılar. Eğitim Bakanı sadece “Türkiye’den destek var” dedi. O kadar!...
Kontrolsüz nüfus aktarımı ve kaçak iş gücü önlenmediği takdirde insan kaynaklarının verimli kullanılamayacağı, mesleki eğitime yönlendirmenin yapılamayacağının farkındalar mı?
Eğitim Bakanlığı’nın tam gün eğitime geçmeden önce “tam gün eğitim ile kalkınma” arasında nasıl bir bağ kurduğunu önce kendi hükümetine, sonra da halka anlatması gerekmektedir.