Tamamen duygusal!

Serhat İncirli

Cem Yılmaz hastasıyım…

20 yılı aşkın süre önce, yanılmıyorsam Telsim reklamında oynamış ve “özel bir nedeni yok, tamamen duygusal” diye bağırırken, baş parmağı ile işaret parmağını bir birine sürtüştürüyordu!

-*-*-

O günlerden beri, “para için ne olursa yaparım”, “para için her şeyi yaparım” durumlarını tarif ederken, “tamamen duygusaaaal” denmektedir…

-*-*-

Güngör Çöplük ihalesi karman çorman!

Sebep?

Tamamen duygusal!

-*-*-

Kıb – Tek akaryakıt ihalesi mi demiştiniz?

Doğrudan alımdan başlayın, bu güne gelinceye kadar geçen süre, “Aşırısından ve de kesinlikle duygusal”!

-*-*-

Girne Hastanesi ihalesi, yasaya aykırı olmasına rağmen açık ve de seçik bir şekilde ilan edildi, Rekabet Kurulu devreye girdi!

Yasadışılık olduğu halde, neden ısrarla ve inatla bu ihale sonuçlandırıldı!

Tabii ki tamamen duygusal!

-*-*-

Her hangi bir kişiyi, kurumu, “duygusal davranmakla” suçlamak istemiyorum…

Ne isim verdim, ne de vereceğim…

-*-*-

Sadece bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum; “… Tüm bu ihalelerde duygusal davrananlar, duygusallık yapanlar, duygusal adım atanlar”ın tümü, tıpkı “Tabii ki Kıbrıs sorunu çözülmemeli!” başlıklı bu sayfadaki yazımda olduğu gibi, “milliyetçi, ezancı, Türkçü ve kesinlikle Kıbrıs’ta federal çözümün şiddetle karşıtı!”…

-*-*-

Tüm bu duygusal ihale cambazlarını inceleyin; ne rastlantıdır ki; aralarında bir tek “vatan haini” yok; hepsi “kahraman” kesimden!

Hepsi duygusal insanlar vesselam!

Tamamen duygusal!

-*-*-

Neyse!

Bir baba ve oğlu, Kıbrıs’ın bir köyünde kahvehanede oturuyorlar…

Oğul, tavla oynayan ve bu arada kahvesini höpürdeterek içen babasının karşısına geçmiş, “baba” diye sesleniyor…

Babası, “nesden beööö gene?” diye kızgın bir sesle yanıt veriyor!

Oğul, “… Baba, baş parmağını kaldır” diyor, adam da merak ediyor, tavlayı bir an bırakıyor, kahve fincanını tepsiye koyuyor ve sağ elinin baş parmağını havaya kaldırıyor…

Oğul, “… Baba, şimdi o baş parmağını işaret parmağına sürt!” diyor…

Ve ekliyor, “… Aha ondan isterim biraz…”

-*-*-

Baba, bu kez oğluna sesleniyor…

Ama kahvesinden bir yudum alıp, “Zeki Müren Kapısı” da denen şeş cihar kapısını da gereksiz bir şekilde oynadıktan sonra; “… Uzat ay oğlum avcunu bana doğru” diyor…

Oğlu avcunu açıp babasına uzatıyor!

Baba, “… şimdi orta parmacığını yukarı doğru kaldır! Al!!!” diyerek gülümsüyor!

-*-*-

Kıbrıslının küfürlü işaret dilinde bunun ne anlama geldiğini herkes iyi bilir…

-*-*-

Bizim ihale duygusallarıyla bir alakası var mı yok mu bilemiyorum ama bu ülkeyi yönettiğini söyleyip soyan ya da kişisel makam masgaralığı yapanların tümüne yapılması gereken bence budur!

Açın avucunuzu, kaldırın orta parmacığınızı!

Alın; duygusallar!


Tabii ki Kıbrıs sorunu çözülmemeli!

Kıb – Tek eski yönetim kurulu üyesi Yusuf Avcıoğlu dün Tv programında konuğumdu…

Maliye Teftiş İnceleme Kurulu tarafından raporu tamamlanıp hukuk dairesine iletilen ve mahkemede görüşülmesine başlanmak üzere olan bir konudan bahsetti!

-*-*-

Anlattığı raporda neler var?

Özetle bakalım…

-*-*-

Herkesten ve her şeyden çok KKTC’yi, bayraklarımızı ve ezan sesini seven; federal çözüme kesinlikle karşı olan bizim aşırı milliyetçi kardeşlerimiz, 2017 yılında Kıb – Tek’te, 22 köyümüzün sokak lambalarını iyileştirmeye karar vermişler…

-*-*-

7 yönetim kurulu üyesi ve bir de genel müdür…

Aynı genel müdür, şu anda başka meseleden yargılandı ve hala hapiste…

-*-*-

Efendim, bu kahraman milliyetçi kardeşler 22 köye lamba götüreceyik diye başladıkları proje kapsamında, meğer ahbabın, dostun, partilinin özel elektrik bağlama işlerini halletmişler!

Helal olsun!

KKTC sonsuza dek yaşasın!

-*-*-

Usulsüzlükler raporda var…

Konu mahkemede…

Köyler mi?

Hala karanlık!

Harcanan para mı?

135 bin Sterlin!

-*-*-

Bu mesele yargıda…

Yorum yapmayacağım…

Tek bir cümle yazmak istiyorum:

“Tabii ki Kıbrıs sorunu çözülmemeli!”…


Ölmeden yazalım ki, arkasından konuşmuş olmayalım… 81 yaşındaki Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos’un durumu çok ağır… ELAM’cı faşistlere, “ülkelerini seven çok iyi eğitimli kişiler” diyen, ELAM’ın meclise girmesine çok sevindiğini gizlemeyen, tüm yabancıların ülkeden gitmesi gerektiğini savunabilen, LGBTI bireylerin bir numaralı düşmanı, hem ırkçı hem homofobik… Malezyalı bir sahtekarın Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu alması için yardımcı olan, bunu karşılığında kiliseye 300 bin Euro bağış yapılmasını kabul eden biri… Ne ilginç, bizdeki benzerleri gibi… O da bayrağına, ulusal marşına, kilisesine düşkün… Bizdekiler Rum düşmanı, bu da Türk düşmanı!