Türk marketi alışkanlığımız yok burada.
Zaten yaşadığımız yerde bir ‘Türk marketi’ de yok, çünkü öyle hatırı sayılır bir Türk ya da Kıbrıslı Türk nüfustan söz etmek mümkün değil.
Sadece, varlığından daha 5-6 ay önce, bir arkadaşımız aracılığıyla haberdar olup da ara sıra uğradığımız, dünyanın farklı ülkelerinden yiyecek ve içecekler satan bir market var.
Ona da sırf, ayçiçeği almak için gidiyoruz.
Evet, ayçiçeği!
Gece televizyon karşısında ayçiçeği çitlemenin nasıl bir tiryakilik olduğunu, bu ‘hastalıktan’ muzdarip olanlar, çok iyi bilirler.
Onun dışında, dediğim gibi bu tür marketlere rutin olarak gidip de ‘bize ait’ mutfak alışkanlıklarımızı aramak, pek yaptığımız bir şey değil.
Ama geçenlerde, İngiltere’nin büyük market zincirlerinden birinde dolaşırken, bu markanın kendi üretimi olan vişne reçeli ilişti gözüme, ne yalan söyleyeyim, mutlu oldum.
Vişne reçelini çok severim çünkü.
Bahsettiğim bu market zincirinin yiyecek departmanında zaten sıklıkla, farklı mutfak kültürlerinin adaptasyonlarına rastlamak mümkün.
Bizim bildik vişne reçelini de almışlar, vanilya ile harmanlayıp, ‘Turkish black cherry and vanilla’ adıyla satışa sunmuşlar.
Tereddütsüz satın aldım, bir heyecan eve gelip denedim.
Ama sonuç, tam bir hayal kırıklığı.
Vanilya esansını o kadar abartmışlar ki, vişnenin acılığı falan gitmiş, hatta vişnenin tadı dahi tamamen kaybolmuş, salt bir vanilya kalmış, lezzet adına geriye.
Yine birkaç gün önce, benzeri bir ‘kötü adaptasyon’ örneğine de hellim konusunda şahit olduk.
Hellim burada çok yaygın.
Bütün büyük marketlerde, kendi markalarıyla hellim satışı var.
Hatta bazıları, tıpkı bizdeki gibi, taze nane dahi koyuyor içine.
Çok başarılı değil hiçbiri ama hani ‘kıtlıkta giden’ cinsten diyebiliriz.
Ama ‘kötü adaptasyon’ derken kastettiğim şu; yine bir market, almış hellimi ve içine kırmızı biber koymuş, yeni bir lezzet ‘üretmiş’!
Peynir için çok yaygın bir uygulamadır benzeri üretimler.
Başlı başına bir kültür olan ve yüzlerce çeşidi bulunan peynir artık pek çok ‘katkıyla’, çok daha zenginleşmiş durumda.
Çeşitli meyvelerle, karamelize soğanla ya da ne bileyim cevizle harmanlanmış pek çok çeşide rastlamak mümkün, peynir reyonlarında.
İngiliz üretici işte kalkmış, hellimi de benzer bir harmanla, kırmızı pul biberle (red chili) yeniden yaratmış.
Ve tahmin edebileceğiniz üzere, bu da pek iyi olmamış.
Yani ancak, tarhana çorbalık!
Hani hem hellim hem de acı pul biber çok yakışır ya tarhanaya, o açıdan.
***
Batının, doğudan ‘devşirdiği’ en önemli kültürdür kuşkusuz yiyecek kültürü.
Ama işte olmuyor bazen.
Vişneye vanilya katınca...
Vişne, vişne olmaktan çıkıyor.
Hellim’e kırmızı pul biber katınca da hellim, hellim olmaktan çıkıyor.
Batı, doğudan alıp da kendine adapte etmeye çalıştığı bu ‘kültürü’, bazen deforme ediyor, bozuyor.
Ama yine de bizim, yani doğunun, batıdan alıp da kendi kültürümüze adapte etmeye çalıştıklarımızı bozduğumuz kadar değil tabii.
Vanilyalı vişneyi beğenmediyseniz, yemezsiniz olur biter.
Pul biberli hellimi de öyle.
Ama ya bizim batıdan alıp da kendimize adapte etmeye çalışırken bozduğumuz kültürler ne olacak?
Devşirdik derken aslında dejenere ettiğimiz ‘medeniyet’...
Ya da devşirmeye çalışırken yüzümüze gözümüze bulaştırdığımız ‘demokrasi’...
Peki onları ne yapacağız?
‘Tarhana çorbasına koyuverin gitsin’ de diyemiyoruz ki!