Tarih; ülkeleri, ulusları, toplumları etkileyen olayları zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki nedensel bağları, bunların daha önceki ve sonraki olaylarla bağlantılarını, karşılıklı etkilenmeleri, uygarlıkları ve insana dair her şeyi inceleyen bilim olarak tanımlanır. Bu yüzden de eğitim sistemlerinin en önemli disiplini, en önde gelen dersidir.
Ne var ki geleneksel tarih eğitimi, tarih biliminden çok uzaktadır. Bu durumun hem “tarih bilimini” hem de “tarih eğitimi” ciddi şekilde erozyona uğrattığı söylenebilir. Geleneksel tarih eğitimi, tarihi milli değerler ile yiğitlik/kahramanlık hamasetleri arasına sıkıştırmaktadır.
Fransa’da 1897 yılında yapılan olgunluk sınavında öğrencilere sorulan “Tarih dersi ne işe yarar?” sorusuna öğrencilerin %80’i “Vatanseverliği coşturmaya yarar” cevabını vermişlerdir (Langlois ve Seignobos, 1937). Geleneksek eğitim sistemleri için bu araştırmadan 121 yıl sonrası da pek bir şey değişmemiştir. 2018 yılında Avrupa Konseyi tarafından yayımlanan “21. Yüzyılda Nitelikli Tarih Eğitimi İçin İlkeler Rehberi” başlıklı belgede geleneksel tarih eğitiminin insanlığın görünmez en önemli sorunu, bireylerde ayrımcı tutumların gelişmesinin en önemli nedeni olarak gösterilmektedir.
Dünyanın hemen her yerinde bu anlayışlarla yazılan tarih ve tarih öğretim programlarının; Kral, imparator, padişah, sadrazam ve önemli komutanlar gibi tarihi ve onların tarihte yapıp ettiklerini ön planda tutmaktadır. Tarih dersleri de bu aktörlerin başarı ve başarısızlıkları ile anlatılmaktadır. Onların döneminde geçen savaşlar, fetihler, kaybedilen topraklar, imzalanan antlaşmalar ve bu tarihi olayların sebepleri ve sonuçları derslerde işlenir. Yani toplumun tarihine, diğer bir ifadeyle “sıradan insanların” yaşadıklarına yer verilmez. Bu da tarih eğitimi iyi ve kötü aktörlere yaptıkları ya da yapamadıkları haline getirir. Öğrenciler de daima “biz” haklı ve “öteki” olarak sunulan düşman ise haksızdır mesajları ile karşı karşıya kalır. Bütün bunlarla da tarihi, günün yöneticilerine göre değişebilir bir hale büründürür.
İşte bu nedenlerle çağdaş eğitim yaklaşımlarında “Tarih eğitimi nasıl olmalı?” sorusuna odaklanmıştır. Eğitim bilimindeki literatüre göre tarih eğitiminin;
- Öğrencilerin geçmişin ışığında günümüzü anlamasını ve yorumlamasını sağlamak,
- Öğrencinin diğer ülkeler ile kültürleri bilmesine ve anlamasına katkıda bulunmak,
- Coğrafya, sosyoloji gibi diğer alanları destekleyecek unsurları ortaya çıkarmak ve
- Öğrencilerin kimlik duygusunun gelişimine katkıda bulunmak olmak üzere 4 temel boyutu içermesi gerektiğinden bahsedilir.
Kısaca tarih eğitimi, öğrencilere yetişkinler olarak yaşayacaklar süreci ve geleceğin dünyasını anlamalar için kendilerine gerekli olan bilgi ve mantık yollarını geliştirmelerine yardımcı olmak, insana dair yapılan her uygulamaya anlamlı ve bilimsel nitelendirmeler yapabilmesini desteklemektir.
Tarih eğitimi ideolojik gündemlerden, bugünün yöneticilerinin her istediği yorumu yapabilecekleri kahramanlık hikayelerinden ibaret değildir. Tarih, bir toplumu oluşturan sıradan insanların her boyutuyla yaşadıklarıdır. Çünkü tarihsel düşünce sadece geçmişte olanları bilmek değil, tarihsel ve kültürel olarak hem bize yakın hem de bizden uzaktaki insanları anlamamamız demektir. Bir başka değişle tarih eğitimi insanların birbirlerini anlamasını öğretmektir.
Aklınızda Bulunsun
Davranış ve Tutumlar
Ailede kazanılan davranış ve tutumlar, her zaman düzenli bir eğitimin sonucu olarak değil genellikle karşılıklı etkileşim sonucu ve rastgele gerçekleşmektedir. Bu nedenle çocuğunuzla sürekli bir iletişim halinde olmalısınız. Onun söylediklerini dikkate alın ve değer verin, kendi düşüncelerinizi de onunla paylaşın. Böylelikle çocuğunuzun çok daha nitelikli tutumlar kazanmasına fırsat yaratmış olursunuz.
Anlayana Gülmece
Müzik Yeteneği
Okul yöneticisi, telaşlı vaziyette sınıfa girer ve hemen sorar;
- Müziğe yetenekli kimler var?
Sınıf içerisinden dört öğrenci el kaldırır... Yönetici;
- Aferin... siz dördünüz aşağıya inip piyanonun taşınmasına yardım edin...