Surlariçi’nde ikamet edenler, duvarları dökülen evlerde ‘can güvenliğinden yoksun’ yaşamlarını sürdürüyor… Tarihi değere sahip evler ise her an ‘yıkılma tehlikesi’ne direniyor…
Fehime ALASYA
Lefkoşa’daki Surlariçi’ne ikamet eden yurttaşların büyük bölümü, can güvenliğinden yoksun evlerde yaşam sürüyor…
Yıkılan veya mühürlenen binalar, turistlerin gözünde Lefkoşa’yı itibarsızlaştırırken, yıkılmaya yüz tutan binaların içinde insanların yaşaması ise can güvenliği açısından tehlike saçıyor.
Bazı kiracılar, dıştan harabeyi andıran evlerin içini tamir ederek daha insani şartlarda yaşamak için çaba sarf edip, kendi aile bütçesinden harcama yaparken, bazıları ise bu harabe evlerin içinde kalabalık aileler olarak, can güvenliğinden yoksun bir şekilde yaşam sürüyor.
Dıştan bakıldığı zaman adeta bir harabeyi andıran evlerin içerisi ikamet edenler tarafından günü birlik tadilatlarla daha yaşanası hale getirilmeye çalışılıyor.
Terk edilmiş ve içinde oturulmayan evler, bakımsızlıktan çökme noktasına geldiği zaman Lefkoşa Türk Belediyesi tarafından mühürlenirken, surlariçinde, Arabahmet ve Sarayönü civarında birçok mühürlü ev olduğu görülüyor.
Bu mühürlü evlerin yanı sıra dıştan adeta harabeyi andıran evlerin içi de dökülüyor.
YENİDÜZEN’e konuşan Arabahmet bölgesi eski muhtarı Mehmet Yurdaışık, devletin bu duruma el
atması, gerektiğine değinerek, gerekirse mal sahiplerini tadilat için mecbur etmesi veya onlara katkı sağlaması gerektiğini savundu.
Muhtarlık, yoksulluk sınırı altında yaşayan kimi yurttaşların yaşam şartlarının iyileştirilmesi gerektiğine değindi.
Tadilat yeterli olmuyor…
‘Özel Mülk’ dışında Vakıflara ait olan ve bazı yurttaşların kirasında olan evler de bulunuyor. Özel mülklere nazaran daha bakımlı ve iyi durumda olan Vakıf evleri de tadilata muhtaç…
Aylık 400 ile 600 TL arası kira ücreti ödeyen kimi yurttaşlar, evin tüm bakım ve tadilatından da sorumlu tutuluyor. Kimisi titizliği veya iş bilirliği ile kimisi de aile bütçesinin yettiğince daha insani şatlarda yaşayabilmek için tadilat yapsa da bunun ardı arkasının kesilmemesinden yakınıyor.
Evlerin çoğunun hem dışı hem de içi içler acısı durumda. Birçoğunda hijyenden veya can güvenliğinden eser yok.
Yapılan tüm tadilatlara rağmen evin gerek içinde gerekse dışında tehlike arz eden binalar arasında yaşam süren aileler, ‘Kireçtir, yıkılsa bile bir şey olmaz, ‘biz önlemimizi aldık’ gibi bahanelerle avunuyor.
‘Yürürken topraklar dökülüyor, o yüzden üst katı kullanmıyoruz’
İki katlı evlerde üst katları kullanmaktan kaçınan birçok kiracı, ‘Yürürken topraklar dökülüyor, o yüzden üst katı kullanmıyoruz’ diyor.
Eski binaların çok sağlam olduğunu anlatan kiracılar, güzel bir yatırımla bu evlerin çok sağlam ve güzel bir yapıya ulaşabileceğini anlatıyor.
Arabahmet Bölgesi’nin bir yanı yaprak dökerken bir yanı bahar bahçe…
Kimi ‘devren satılık’ kimi ‘devren kiralık’ olan özel mülklerin birçoğu da ‘hava parasına’ kiracıdan kiracıya devrediliyor. Tüm bunların yanında kapısına kilit vurularak kaderine terk edilmiş pek çok ev göze çarpıyor.
Özellikle Arabahmet bölgesinde bulunan çok sayıda tarihi ev, kültür dernekleri, dernek, bar veya sendika binası olarak kullanılırken, bu yerlerin diğer evlere kıyasla daha iyi durumda olduğu gözlemlendi.
Çağlayan bölgesinde de bir yandan bakımlı evler göze çarparken, diğer yandan ise yıkılmaya yüz tutmuş veya bakımsız evler olduğu görülüyor.
Eski Eserler Dairesi Eski Müdürü Tuncer Bağışkan: “Fon yeniden canlandırılırsa o evler kurtarılabilir”
Özel mülk sahiplerine tadilat veya restore için katkı yapılmalı
Geçmiş yıllarda Lefkoşa’daki bu evlerin yıkılmaması amacı ile bir fon oluşturulduğunu anımsatan Eski Eserler Dairesi Eski Müdürü Tuncer Bağışkan, bu uygulamayla özel mülk olsa dahi ev sahiplerine katkı yaparak tadilatın gerçekleşmesini sağladıklarını belirtti.
Bağışkan, 2000 yılından sonra bu fonun genel bütçeye dâhil edilerek, ortadan kaldırıldığını ifade etti.
Bu evlerin kurtarılabilmesi için katkı fonunun yeniden canlandırılması gerektiğine değinen Bağışkan, özel mülkün yanı sıra Vakıflara ait birçok evin de bulunduğunu kaydetti.
‘Özel Mülk’ gerekçesiyle müdahale edilemez
Eski Eserler Dairesi Müdürü Fuat Azimli gazetemizin telefonlarını yanıtsız bırakırken, dairenin Restorasyon bölümünden alınan bilgi, bu evlere ‘özel mülk’ olduğu gerekçesiyle hiçbir şekilde müdahale edemeyeceği yönünde oldu.
Mal sahipleri tadilatını yapmak istediği eve ilişkin Eski Eserler Dairesi’ne dilekçe ve proje sunmakla yükümlü. Tadilat süresince evin dokusunun hiçbir şekilde bozulmaması ve yapının orijinaline sadık kalınması gerekirken, daire yapılan tadilat veya restoreyi denetlemekle yükümlü.
Bu uygulama evlerin tarihi dokusunu korurken, bir yandan da mal sahiplerinin yüksek maliyetlerle karşılaşmasına neden oluyor.
Evin DIŞI
Evin İÇİ
Yan yana olan bu iki evde toplamda beş ailenin yaşadığı iddia ediliyor
Vakıflar İdaresine ait evdeki kiracının odasından bir kare
Arabahmet Bölgesi Eski Muhtarı Mehmet Yurdaışık: “Devlet bir şekilde buna el atmalı, bu mal sahiplerini tadilat için mecbur etmeli veya gerekirse onlara katkı da sağlamalı”
Arabahmet Bölgesi Eski Muhtarı Mehmet Yurdaışık:
“Devlet bir şekilde buna el atmalı, bu mal sahiplerini tadilat için mecbur etmeli veya gerekirse onlara katkı da sağlamalı”
Arabahmet Bölgesi Eski Muhtarı Mehmet Yurdaışık şunları söyledi: Biz Vakıf evinde kalıyoruz, 23 yıldır burada kiradayız. Burası diğer özel mülklere nazaran daha iyi durumda… Biz burada kirada kaldığımız günden beridir Vakıfların bir çivi çaktığını görmedik. Evde sorunlar var fakat ilgilenen pek yok. Biz kendi imkânlarımızla tadilat yapıyoruz. Küçük torunlarımız var ve rutubet çeken duvarların yanında oynuyorlar.
Yatak odasındaki tavan neredeyse delindi… Biz ailece çok zor günler geçiriyoruz, çok ciddi sağlık sorunlarımız oldu, para borçlandık ve sağlığımız için bankaya borç ödüyoruz. Kiramızı dahi ödeyemez olduk. Geçinmekte zorlanırken, çocuklarımıza muhtaçken nasıl olur da eve yatırım yapalım ki?
Ben uzun yıllardır Kıbrıs’ta yaşıyorum, her işimiz hikaye, bu siyasilerin kulağına kurşun sıksan duymazlar, ne değişecek ki?
Muhtarlık yaptığım yıllarda bu gölgede olan ve yıkılmaya yüz tutmuş, insani şartlarda yaşamayan ailelere çimento ve tadilat malzemesi yardımında bulunmuştuk.
Mal sahipleri insanlardan para alıyor ama hiç tadilat yapmıyor. Devlet de bu mal sahiplerini tamir etmek için mecbur bırakmıyor.
Bu evler yıkılsa, bu insanlar bir zarar görse bunun vebali devlet olur…
Yoksulluk sınırı altında yaşayan bu yoksul insanlar boğazından dahi keserken nasıl evini tamir edip daha yaşanası hale getirebilir ki? Devlet bir şekilde buna el atmalı, bu mal sahiplerini tadilat için mecbur etmeli veya gerekirse onlara katkı da sağlamalı.