Kıbrıs Rum toplumunda çok önemli bir dava başlamak üzeredir. 1961 yılında katledilen iki Kıbrıslı Rum’un yakınları mahkemeye başvurarak 61 yıl önce öldürülen akrabalarının dosyalarının açılmasını talep ediyorlar. Akrabalarını devletin öldürttüğünü iddia ediyorlar ki, bu, Kıbrıs Cumhuriyeti devletine bu yönde yapılan ilk suçlama ve açılan ilk davadır.
Olaya ışık tutabilmek için öncelikle sözü edilen döneme geri gidelim ve zamanın ruhuna kısaca göz atalım.
Bağımsız Kıbrıs devletinin kuruluşu Kıbrıs Rum toplumunun başat siyasi güçleri arasında tam bir sarsıntı, kargaşa ve düş kırıklığına yol açmıştı. O tarihe kadar “milli dava” olarak algılanan ve toplumda geniş tabanlı bir birliktelik sağlanmasını kolaylaştıran “Kutsal Enosis” davası, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte Kıbrıslı Rumlar arasında büyük çekişmelere neden olan bir “sorun” haline gelmişti.
Siyasi güçler arasında gergin bir ortam oluşmuştu. Solcuları dışlayarak kurulan ve aslında EOKA’nın siyasi devamı olan “Yurtsever Cephe” içinde kısa sürede derin çatlaklar baş göstermiş, siyasi bölünmeler ortaya çıkmıştı.
Bu, aslında Makariosçu’larla Grivasçı’lar arasında yaşanan bir gerilimdi ve zamanla açık bir çatışmaya dönüşecekti.
O sıralarda Yunanistan’da siyasete atılmaya hazırlanan Grivas, Zürih ve Londra Anlaşmalarına karşı saldırıya geçmişti. Her ne kadar oklarını antlaşmaları imzalayan Karamanlis ve Averof gibi Yunanlı siyasetçilere yönlendirmişse de, eleştirilerin ucu Makarios’a da dokunuyordu.
Öte yandan Makarios, Grivas’ı kendisine karşı komplo hazırlamakla itham ediyordu. Cumhuriyet’in henüz daha kuruluş arifesinde baş gösteren bazı şiddet olayları, çatlağın giderek büyüyeceğine işaret ediyordu.
Nitekim Cumhuriyetin kurulmasından kısa bir süre sonra Makarios-Karşıtı olarak bilinen çevrelere karşı çeşitli saldırılar başladı. Cumhuriyetin birinci yıl dönümünde (16 Ağustos 1961) ölümle sonuçlanan ilk saldırı gerçekleştirildi. EOKA saflarında yer alan ve cumhuriyetin kurulmasından sonra da Enosis için mücadele etmeyi sürdürmek isteyen ve Makarios-Karşıtı olarak bilinen Kıbrıs Savaşçılar Derneği’ne üye olan Neoklis Panayotu ile Evripidis Nuros vurularak öldürüldüler.
Panayotu’nun kardeşi olaydan altı yıl sonra yapığı bir açıklamada kardeşinin ölümünden Makarios’un içişleri bakanı Yorgacis’in sorumlu olduğunu söyledi.
Gerçekten de Yorgacis iki EOKA üyesinin kendisini öldüreceğinden korktuğu için ölüm fermanlarını imzalamıştı.
Olay uzun süre bir sır perdesi ile örtülü kaldı.
Bu konuda sessizliği ilk bozan, milletvekili Kostas Hristodulitis oldu. Temsilciler Meclisi’nde 1966 yılında Polis yasasında yapılacak değişiklikler konuşulurken Hristodulitis, cumhuriyetin ilk yıllarında bir dizi siyasi cinayetin işlendiğini, EOKA üyesi olan Neoklis Panayiotu, Evripidis Nuros, Andreas Pantelidis, Andreas Kikas gibi şahısların öldürüldüğünü ve bu cinayetler hiçbir zaman açıklığa kavuşturulmadığından polisin itibar kaybettiğini söyledi.
Yorgacis’in adını açıkça telaffuz eden Hristodulitis, cinayetlerden Yorgacis’in sorumlu olduğunu ileri sürdü.
İşte, sözünü ettiğim tarihi dava, 1961 yılında öldürülen Neoklis Panayotu ve Evripidis Nuros ile ilgilidir ve yakınları tarafından açılmıştır.
Avukat Emilianidis, basına yaptığı açıklamalarda davayı “etik haklılık” için açtıklarını, amaçlarının devletten tazminat koparmak olmadığını söyledi ve bu cinayetleri bizzat devlet kurumlarının örgütlediğini iddia etti.
Elinde önemli bir kanıt olduğunu da ileri süren Emilianidis, Yorgos Lagodontis’in cinayet tarihinden 17 gün sonra Başpiskopos Makarios’a yazdığı 15 sayfalık bir mektuptan söz etti ve bu mektupta Lagadontis’in cinayete kimlerin karıştığını, hangi polislerin rol aldığını ayrıntılarıyla yazdığını iddia etti.
Gerçekten, ben de Bir Hınç ve Şiddet Tarihi adlı çalışmamda Lagodontis’in bu cinayetlerden Yorgacis’i sorumlu tuttuğunu gösteren kanıtlar yayınladım.
Karanlık Bir Adam
Öncelikle “karanlık adam” Yorgos Lagodontis’i tanıyalım...
Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda dönemin içişleri bakanı Polikarpos Yorgacis, CIA ile ilişki kurarak bir yandan “komünizme karşı mücadele” ediyor, diğer yandan da CIA’dan aldığı maddi destekle kurduğu istihbarat ağı sayesinde Makarios-Karşıtı milliyetçi Kıbrıslı Rumları ve ayrıca Kıbrıslı Türkleri de takip ediyordu.
Yorgacis, işte bu takip görevini, Kıbrıs Haber Alma Örgütü’nün (KİP) operasyon sorumlusu olarak atadığı Yorgos Lagodontis’e vermişti.
Lagodontis sadece “siyasi tehdit” olarak görülen çevreleri izlemek ve rapor etmekle kalmıyor, “ahlâk” işlerine de bakıyordu. Kısa sürede genelevlerini ve gece kulüplerini haraca bağlayan Lagodontis, “Toplumsal Ahlâkı” korumak üzere çıktığı yolda tam bir mafya babasına dönüşecek ve çeşitli cinayetlere imza atacaktı.
Başpiskopos Makarios’un teşviki ile kurulan Milli Maneviyat Ocağı adlı örgütün başına da Lagodontis getirilmişti ve “manevi değerleri” savunmak iddiasıyla kamufle ettiği yasadışı faaliyetlerle dönemin en karanlık simalarından birine dönüşmüştü.
O dönemde işlenen pek çok cinayetin altında onun imzası vardı.
Lagodontis, ayrıca, Samson-Yorgacis gerginliğinin tırmanması için tahriklerde bulunuyor, ikisini birbirine karşı kışkırtarak bir birine düşürüyordu. Bazen Yorgacis’in, bazen de Samson’un “adamı” olarak görünüyordu.
Yorgacis-Samson karşıtlığı o kadar büyümüştü ki, 1961 yılının Mart ayında Yorgacis, Lagodontis’e Nikos Samson’u ve iki adamını öldürme emri vererek yurt dışına gitmişti. Fakat Lagodontis bu emri yerine getirmemişti.
Sonunda, Yorgacis ile Samson, Lagodontis’e karşı birlikte tavır almaya karar verecek ve Lagodontis de ülkeyi terk etmek zorunda kalacaktı...
Yorgos Lagodontis 8 Haziran 1962 tarihinde Londra’ya yerleşti ve bir daha geri dönmedi. Bu tarihten sonra cinayetler azaldıysa da son bulmadı.
1996 yılında Atina’da gazeteci Makarios Drusiotis’e verdiği bir mülakatta çok yakından tanıdığı Yorgacis ve Samson’a dair şunları söyleyecekti: “Yorgacis akıl hastasıydı; şizofreni belirtileri gösteriyor, herkesin kendisini öldürmek istediğine inanıyordu. Samson’u öldürmek istiyordu. Ben cinayeti engellemek için bunu Sokratis İliadis’e söyledim.
Samson ise kan görmekten hoşlanıyordu; EOKA zamanından başlayarak örgütün mücadelesine inandığından değil, içgüdüsel olarak insan öldürüyordu. Nitekim, mücadele bittikten sonra da öldürmeye devam etti.”
Türk İstihbarat Raporlarında “Lagodondis Hadisesi”
Öyle anlaşılıyor ki, Türk tarafı Lagodontis “hadisesini” çok yakından takip ediyordu. Nitekim Kıbrıs Türk liderliği Lagodontis’in apar topar Londra’ya gönderilmesini kınayan açıklamalar bile yapmıştı.
Lagodontis Londra’ya gittikten sonra Türk istihbaratıyla bağlantılı olan biriyle görüşmüş olmalıdır. Türk tarafınca hazırlanan “Cinayet İşleyen Devlet” başlıklı bir raporda hem bu görüşmeye, hem de raporda yer aldığı şekliyle “Lagodondis Hadisesine” genişçe biçimde yer verilmiştir. (Ayrıntılar için bak: Bir Hınç ve Şiddet Tarihi)
Kötü bir Türkçe ile kaleme alınan bu rapordan bazı bölümleri aktarmadan önce, Rauf Denktaş’ın Lagodontis hakkında söylediklerine bakalım. 1967 yılında adaya yasadışı yollardan girerken tutuklanan ve sorgulanan Rauf Denktaş, ifadesinde Lagodontis ile ilgili bir soruya şöyle yanıt vermişti:
“Lagodondis’i çok iyi tanırım. (İfadenin Yunanca orijinal metninde “iyi arkadaşımdı” diye geçiyor, NK) Birinci sınıf yalancıdır. Bana çok zarar vermiştir. Muhbirler bulur, kendilerine beş sterlin verir, bizim aleyhimize konuşturur ve Yorgacis’e duyururdu. (...) Cumhuriyet kurulduktan sonra Lagodondis üst rütbeye yükseldi. Kendini gördüğümde sadece selam verirdim. Bir gün çocuklar geldiler ve semtimizi takip eden bir Rum polis gördüklerini söylediler. Ben bunu derhal Jandarma komutanı Niyazi’ye haber verdim ve ‘Söyle kendisine, beni takip etmesin’ dedim. (...) Birkaç gün sonra Niyazi ya da Kazım –hangisi hatırlamıyorum– geldi ve beni değil fakat Gürkan ile Hikmet’i takip etmekle görevlendirildiğini, çünkü bu kişilerin solcularla alış-verişi olduğunu söyledi. Bir süre sonra polis gelmez oldu. Yani Cumhuriyetten sonra bu adamla ilişkilerimiz olmadı. Bir defasında Kıbrıs Türklerinin beni vuracaklarını haber vermesi için Melodias’ı göndermişti bana...”
“Cinayet İşleyen Devlet” başlıklı rapora ve sözünü ettiğimiz dava konusu cinayetlere dönelim. Bu belgede Lagodontis’in, 16 Ağustos 1961 tarihinde Limasol yolunda vurularak öldürülen Makarios-Karşıtı Neoklis Panayotu ile Evripidis Nuros’u, Yorgacis’in sağ kolu Vlademiros’a öldürttüğünü şu sözlerle ifade ettiği yer alıyor: “Leymosun yolunda işlenen meşhur çifte cinayet için Lagodondis’in anlattıkları... Daha evvelden Samson’a bildirmiş, Yorgacis vurduracak bunları diye. ‘Niye Samson yazmaz bunları’ diyor. Vuran da o tarihte kendisi değilmiş. Yorgacis’in emri ile Vladimiros vurmuş iki Rum gencini...”
Evet, çok önemli bir dava başlamak üzeredir...