Tarihi Sorumluluğun Adresi: CTP ve CTPliler; Buluşmanın Adresi: Akıncı

Hakkı Yücel

 

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk tur, tarihindeki en düşük katılımla (58.29), tamamlandı. Beklendiği gibi yarış üç aday arasında geçti, merak edilen bu adaylardan hangilerinin ikinci tura kalacağıydı, sonuç açıklandı: Ersin Tatar ve Mustafa Akıncı, ikinci tura kalan adaylar oldu.

İlk etap itibarıyla, oy oranı olarak Tatar önde görünüyor olsa da (%32.34), siyasi rakip oldukları kadar siyasi görüş akrabalığı içinde olan Akıncı-Erhürman ikilisinin oy oranları toplamının, %50’yi aşıyor olması (%29.80+%21.71; bu orana ilk turun mağluplarından geriye kalan oylardan da kısmi katılımın olacağı düşünülürse) ikinci turda aritmetiğin Akıncı’dan yana olduğunu gösteriyor. Bu öngörüyü (aritmetiği) hakikate dönüştürecek olanın (ya da dönüştürmeyecek olanın) CTP ve CTPliler olduğu ise aşikâr. Kritik soru CTP ve CTPliler’in burada alacakları tavrın ne olacağı. Ancak şu var ki, sergileyecekleri tavrın son kertede belirleyici olacağı gerçeği, yaşanan süreçte onlara ‘tarihi sorumluluk’ yüklüyor. 

Buraya kadar gelende seçim süreci hakkında çok şeyler yaşandı, söylendi, yazıldı. Baştan belirtmekte yarar var, bu yazının amacı bir seçim değerlendirmesi yapmak değildir; onun yerine, yazarının  Pazar gün tercihinin ‘Akıncı’dan yana olacağı gerçeğinden hareketle, başka bir şey için değil, naçizane, sadece bu ‘tarihi sorumluluk’u hatırlatmak için yazıldığıdır. Buradan bakınca önümüzdeki tablo şunu söylemektedir: An itibarıyla Akıncı’nın söylem ve duruşunda karşılığını bulan siyasi (barış/federal çözüm) ve varoluşsal tavrın (özgür irade) seçimden galip çıkmasının yolu, evvel emirde Akıncı-Erhürman (CTP) taraftarlarının mutlak ittifakından geçmektedir. Şimdiden sonra önemli olan, bu sayısal toplamın ikinci tura geçerken fire vermemesidir. Bunun böyle olabilmesi ise ‘mutlak  dayanışma’yı zorunlu kılmaktadır. 

Bu noktada, her iki kesimin, psikolojik ve siyasi, aşması gereken, iki kritik eşik vardır. Psikolojik olarak (psikolojik eşik) ne Akıncı taraftarları Erhürman (CTP ve CTPliler) karşısında zafer sarhoşluğu, ne de CTP ve CTPliler Akıncı karşısında yenilgi hüznü yaşamalıdır. Her iki kesimin de unutmaması gereken, tek başlarına bir şey oldukları ama çok şey olmadıklardır. Daha açık bir ifadeyle etkin ve belirleyici bir güç olmalarının tek başlarına değil birlikte davranmaları ile mümkün olabileceği gerçeğidir. Bunun hayata geçmesi ise ikinci adım olan ‘siyasal eşiği’ aşmakla mümkün olacaktır. Şudur: Bu iki kesim siyasal görüşleri itibarıyla ‘hasım/düşman” değil ‘rakip’ olduklarının bilincine varmak zorundadır. Dahası siyasal varoluşlarının birinin diğerini yok etmesi/yok sayması ile değil, aynı anda ayrı ama birlikte var olmaları ve gerektiğinde birlikte hareket edebilmeleriyle anlam kazanacağının ayırdına varmalarıdır. Öyledir, çünkü yaşanan bu tarihsel momentte onları buluşturan ortak payda “federasyon-özgür irade’ talebidir. Bu ‘ana belirleyenler’ dışında zorlama ideolojik/politik gerekçeler üreterek dayanışmaya karşı çıkmak, tarihsel bir hata olacaktır. Bu nedenledir ki, hayatın dinamik akışkanlığı karşısında ‘ilkeli duruş’ ısrarı dogmatik bir tutuculuğa dönüşmemeli, aksine bu dinamizle örtüşecek açılımları ve seçenekleri üretebilmelidir. İdeolojik kesinlikler ve keskinlikler içine sığınmak, buradan siyaset üretmeye çalışmak ise, adanın ne bugününe ne de geleceğine yönelik etkin siyasal açılım olmak bir yana, sinik bir tavırdan öteye geçemeyecektir.

Tarafların gelinen aşamada ‘tarihsel sorumluluk’ olarak aralarında gerçekletireceği ‘mutlak dayanışma’ya ilave, bu ittifakın sınırlarını genişletme, kuşatıcı olma gayretleri de hem kısa hem de uzun vadede büyük önem arz etmektedir. Bu da siyasal duruş ve özgür irade talebi zemininde sergilenen tavrın, TC-KKTC ilişkileri bağlamında, salt kendi başına bir itiraz ve diklenme olmadığı; çatışmayı değil, ilişkileri düzeltmeyi, saygın bir zemine oturmayı amaçlayan eleştirel bir tavır olduğunu açıklamayı gerekli kılmaktadır. Bunu yerine getirmek, çok fazla istismar edilen -ve belli ki istismar etmeye devam edilecek olan-, kimi zaman ihanet, kimi zamansa tehdit unsuru olarak kullanılarak zihinleri bulandıran, vatandaşı etkilemeye çalışan saldırıları önlemek için gerekli olduğu kadar, bu vaveyla içinde tavırlarını belirlemekte tereddüt yaşayan kesimleri ikna etmek açısından da ayrıca önem arz etmektedir.

Son söz: Artık yolun sonuna gelindi. Bugüne kadar konuşuldu, yazıldı, söylendi; şimdi artık karar verme zamanı. Bu ülkede kalıcı barışı, hakkaniyetli çözümü, özgür irade talebini vazgeçilmezleri olarak kabul edenlerin kazanmalarının yolu belli: Mutlak dayanışma..

O zaman bir kez daha tekrarlamakta yarar var:

İçinde bulunduğumuz kritik dönemeçte tarihsel sorumluluğun adresi: CTP ve CTPliler.

Buluşma adresi: Akıncı..