Tarihin en büyük protokolü! Hade cauv!

Serhat İncirli

Başbakan Ünal abiyi dün Cevdet Yılmaz kardeşle yaptığı basın toplantısında dinledim…
Kükredi…
Esti yağdı…
Erken seçim yoktur mesajı verdi…
“Kurultayımızı yapacağız, cumhurbaşkanlığı seçimini gerçekleştireceğiz, sonra da 2027’de genel seçim” falan dedi…

-*-*-

Bu açıklama basitçe, üstü biraz örtülü, “beni görevden almayın, kalmak istiyorum” açıklamasıydı!
Tam egemen eşit bir ülke başbakanına yakışır, son derece demokratik bir açıklama!

-*-*-

Ankara’da tarihi bir antlaşmaya daha imza attıklarını, yaklaşık 16 milyar TL’lik proje desteği ve hibeyi içeren TC-KKTC İktisadi ve Mali İş birliği Antlaşması’nın belki de tarihin en büyük protokolü olduğunu kaydetti…


-*-*-

“… Anavatanımıza ve milletimize bir kez daha teşekkür ediyorum. Çünkü Anavatanı olmayanların, koruyucusu, garantörü olmayanların, içinde bulunduğumuz coğrafyada ne durama düştüklerini üzülerek görüyoruz” dedi.

-*-*-

“Sıkı sıkya bağlıyık”lardan söz etti; “… Ortak tarihimizden, kökenimizden, kültürümüzden, dilimizden, dinimizden ve ortak manevi değerlerimizden kaynaklanan bu bağlar sarsılmazdır” diye konuştu…
Tamamen margarin!
Hatta grasso!

-*-*-

Sözler verdi:
“… Yarım kalan Hastane Projelerini mutlaka tamamlayacağız. Güzelyurt Hastanesini açacağız. Pamuklu-Maraş-Lapta Sağlık Merkezlerini tamamlayacağız” derken, daha da ileri gitti ve tarihi çöküş yaşayan dış politika için, 
“… bu konuda da istikrarla yollarına devam ettiklerini belirtti.” 
“… Azerbaycan’la kurduğumuz ilişkiler, tahminlerimizin de çok ötesinde bir hızla gelişiyor. Türkiye’nin de büyük desteği ile, inanıyorum ki, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, dünyanın saygın devletleri arasında hak ettiği yeri mutlaka alacak” gibi bir laf da etti ama hepsini geçiniz; benim en çok dikkatimi çeken şu sözlerdi:

-*-*-

“… Kıbrıs Türk halkına, görevde bulunduğu tüm süre zarfında, desteğini ve yardımlarını esirgemeyen, kararlı duruşu ile, devletimizin dünyada gür sesi olan Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a halkım adına en içten teşekkürlerimi sunuyorum. İmzaladığımız Anlaşmanın, milletimizin her bir ferdine hayırlar getirmesini diliyorum. Kalpleri bizimle atan, yüreği Kıbrıs ve millet sevgisi dolu, Kıbrıs dendi mi, akan suları durduran, duran suları aktıran tüm kardeşlerimizi en içten sevgi ve saygılarımla kucaklıyorum…”.

-*-*-

Akan suları durduran!
Duran suları da aktıran!
“Aktıran” diye bir kelime yok ama anladım ne demek istediğini!

-*-*-

Şunu eklemek isterim: Hazır sudan da bahsetmişken; ülkede su yok! Bazı köylere dün hiç su ulaşmadı… Dört gündür çeşmelerden su akmayan köyler ve elektriği kesik yerler vardı…
Pompa dün onarılacak dendi; biz de aşırı sıcakta, duaya yattık!
Elektriksiz!

-*-*-

(Ayıptır söylemesi, elektrik kesintilerine karşı değilim… Zaten çok pahalı, kessinler, ucuzlasın…)

-*-*-

Ayrıca bu kaçıncı protokoldür?
Tarım – hayvancılık bitti!
Yaptık dediğiniz yollar çöktü; aydınlatmasına para yok, karanlık!


-*-*-

Eğitim resmen Allah’a emanet!
Her açıdan Allah’a emanet; yani birincisi dini açıdan, ikincisi dökülme anlamında!

-*-*-

Sağlıktı, hastaneydi derken; sizinle iddiaya girerim, Güzelyurt Hastanesi 10 sene sonra hala konuşulur olacak!
LEfkoşa’ya yeni hastane ne oldu?
Hani Pamuklu’ya dev bir hastane projesi?
Yalan mıydı onlar?

-*-*-

Elektrikte hırsızlık sürüyor!
Rüşvet alınıp, Kıb – Tek’e Türkiye’deki bir mafya tarafından elektrik satılıyor!
Fiyatı keyfi; kalitesi kansorejen!

-*-*-

Protokol imzalanmış!
Hade ya hu!
Bu sıcakta bir de sizin maytap geçmenizle uğraştırmayın!


Kıbrıs’ta 2 devletli çözümün tarihi belli oldu: 2054!

Haberler arasında gözüme ilişti; “… İngiltere'nin başkenti Londra'da düzenlenen Kıbrıs konulu konferansta, adanın geleceği ve iki devletli çözüm olasılıkları ele alınmış”.

-*-*-

Bu konferansın adı sizin de ilginizi çekti mi?
 "Kıbrıs 2054: İki Devletli Çözüme Giden Yol"…

-*-*-

Haberi baştan sona okudum… 
Konuşmacıların görüşlerine saygım sonsuz…
Ama “Kıbrıs 2054” ifadesini hiç anlamadım!

-*-*-

O güne kadar Ersin Tatar ile devam mı edeceğiz?
Yani Allah uzun ömür versin ama Tayyip Erdoğan da o günü görecek mi?

-*-*-

Ersin bey benden 7 yaş, Tayyip bey neredeyse on yedi yaş büyük!
30 sene sonra yaşarsam, 87 olacağım!
Neyse, kafayı bu sıkatda fazla zorlamanın anlamı yok!

-*-*-

Gerçekten anlamadım 2054’ü!
Anlayan varsa, bana da anlatsın lütfen!

-*-*-

Acaba diyorum, iki devletli çözümün tarihini mi verdiler?
Yani yüce çözüm modeli 30 sene sonra mı gerçekleşecek yoksa 2024 yazacaklardı da 2054’le mi karıştırdılar!
Klavye hatası mı?


 Dünya’yı yönetmek için yarışan iki kişi!

Jo Biden!
Donald Trump!
Bu iki isim, çok büyük olasılıkla içinde bulunduğumuz yılın Kasım ayında Amerika’nın başkanı olmak için yarışacak…

-*-*-

Jo Biden halen aynı görevi sürdürüyor!
Veya sürdürmeye çalışıyor!
Geçtiğimiz Şubat ayında, “yaşlılığa bağlı unutkanlık” ve “benzeri” eleştiriler çoğalınca, sağlık kurjlu önüne çıktı ve doktorlar, “tonton bir ihtiyarcıktır ama sıkıntı yok” dedi…

-*-*-

Tartışmalar sürüyor!
Anketlere göre, Biden’e en çok oy kaybettiren “özelliği”, ayıptır söylemesi mental durumu!
Adam açıkça görülebiliyor ki, doğru dürüst yürüyemiyor…
Ve yakından gören herkes, “sıkıntılı bir unutkanlık söz konusu olduğunu” kibar bir dille anlatmaya çalışıyor!

-*-*-

Trump’a gelince!
Yüzüne bakan her hangi bir normal insan, kırmızı kafalı eski başkanın kesinlikle “deli” olduğunu anlayabiliyor!
Davranış bozukluğu açık…

-*-*-

Üstüne, bu adam aynı zamanda bir de suçlu!
Para karşılığı seks yaptığı bir fahişeye, konuşmaması için para teklif etmekten suçlu bulundu!

-*-*-
Yani, diyeceğim o ki Amerika’yı değil sadece, Dünya’yı kimler yönetiyor!
Nükleer düğmelere basabilecek iki “deli” mi desem?
Bilemiyorum!