Hegel, yabancılaşmayı ontolojik bir olgu olarak değerlendirerek, yabancılaşma, özne ve nesne olma hakkında şu ifadeleri kullanır:
"Özne" kendini gerçekleştirmeye çalışan yaratıcı insandır...
"Nesne" ise başkaları tarafından etkilenip yönlendirilendir...
Yabancılaşmanın bir diğer tarafı da, uyumsuzluk ruhunda kendini bularak,
tarz ve düşünme biçimi haline gelir!
Siyasetteki yabancılaşmanın ise, kimlik, düşünce ve duruş ile ilgisini kurmak gerekir.
Örneğin, "Mış gibi" bir tavır benimsemek...!
Barış ideali ve hedefi ile çözüm arıyor"muş" gibi yapabilirsiniz ama bu yolu yürümezsiniz...
Neticede ortaya bir ikilik realitesi koyar ve Barış ruhunun bütünlüğünü kırarsınız...
Artık neyi ne kadar temsil ettiğiniz, hangi mirasın varisi olduğunuz bile sorgulanır hale gelir...
Ortaya koyduğunuz ikilik realitesi de size bir "değer" olarak yüklenir...
Diğer toplumun karşısına bir yabancılaşmayı öneren kimliğinizle çıkarılırsınız...
Eğer bu yabancılaşma bir seçim gereği ve oy kaygısıyla yaşanır ise,
O zaman siz "opportünist bir ahlâka" sahipsiniz demektir...
Çok üzgünüm ama,
Barış sentezine ulaşmış bir aydın,
Bu fikir ve idealin başarıya ulaşmasından taviz vermez!
Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasına tarihsel bir hendek açmaz...
Eğer açarsanız, kimse sizinle barış, demokrasi, özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve "ortak vatan" adına inisiyatif alarak "mış" gibi de yapmaz...
Siz kamusal alanın dayattığı maskeleri takıp,
Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası, 1977/79 Doruk Anlaşmaları ve en son da toplum liderlerinin imzaladığı ve hali hazırda süren müzakere sürecinin temelini teşkil eden 11 Şubat 2014 Ortak Açıklamasında Taksim teziyle birlikte yasaklanan Enosis tezini ya da hatırasını genç zihinlere serdederken,
Diplomatlar neyi mütalâa ve müzakere edecekler?
Eğer amaç Kıbrıslı Türklerden bir güvenlik toplumu yaratmaksa,
Uzun zamandır EOKA terörünün hedefi olmamalarına rağmen bunu yaratırsınız...
Faşist bir örgütü meşru kılıfına sokmaya görün!