Korona Günleri -6
"Eskinin çürüyüp yok olduğu, yeninin ise bir türlü ortaya çıkamadığı, bir değersizleşme, bir çürüme bir nihilizm dönemi yaşıyoruz.”
Gramsci yukardaki saptamayı 1920’lerde yapıyor. Birinci dünya savaşı sonrası. Dünya yeniden kuruluyor. Yeni ittifaklar, düşmanlıklar arasında dünyanın nasıl yönetileceğine dair yoğun tartışmalar var.
Var olan değersizleşiyor ve canavara dönüşüyor, ama yeni doğmuyor. Doğum sancısı var dünyanın. Ekonomide yapısal ve kronik bir kriz var. Büyük güçler arası emperyalist rekabet öne çıkıyor. Kitlelerin belirsizlikten kaynaklanan korku ve öfkeleri milliyetçiliği hatta faşist hareketleri tetikliyor. Dünya megaloman psikopatların etkisine giriyor adım adım.
* * *
Bugün, yine büyük bir ekonomik kriz var. Ekonomik krizin nedeni Covid-19 değil. 2008 yılında patlayan ve sürdürülemeyen bir döngünün krizi.
Bugün, yine ekonomik kriz kaynaklı bir huzursuzluk, öfke ve arayış var. Belirsizlik en önde. Sürekli olarak “önünü göremeyen” açıklamalarla kitleler belirsizliğe, öngörüsüzlüğe itiliyor. Bu durum bazen demokrasiyi sorgulatıyor, bazen de otoriter rejim arayışına dönüyor.
Altı ay önce The Economist dergisi, Boris Johnson’un yasalara ve parlamentoya karşı düşmanca tavrını desteklemek için Goebbels’i kaynak gösteriyor : “Modern Alman devleti demokrasinin en yüksek biçimidir. Bu demokraside, halkın verdiği yetki ve hükümet, hiçbir biçimde parlamentonun müdahale etmesine, halkın iradesini yok saymasına olanak vermeden otoriter biçimde gerçekleşir.” 1933.
* * *
Ünlü düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nin, Küresel Riskler 2035 raporu, Gerileme ya da Rönesans başlığı ile 2019 sonunda yeniden ele alındı. Rapora göre: “Soğuk Savaş sonrası düzen bir ‘yeni normal’ yaratamadan çözülmeye devam ediyor. 1990’ların tek kutuplu dünyası... Artık kesinlikle geride kaldı. ABD’nin gerilemesinin kesinleşmesi kaçınılmaz değil ama Çin ile açık bir çatışma riskleri artırır. Çin’de sert bir ekonomik kriz patlak verirse bu, dünya çapında bir ekonomik yıkıma, korumacılığa, siyasi istikrarsızlığa yol açar. Jeotektonik ve jeostratejik kaymalar döneminin daha birçok yıl etkisini göstermeye devam edeceği” düşünülmektedir.
“Batı önderliğinde kurulan liberal düzene yol açan tarihsel ritim sona ermiştir. Dünya şimdi, ilkim değişikliği, devletlerarası çatışmanın geri gelmesi, eşitsizliklerin artmasıyla toplumsal istikrarın sona ermesi gibi muazzam sorunlarla karşı karşıyadır”. Ve “bu varoluşsal sınavları aşabilecek siyasi, entelektüel hatta kimilerine göre spritüal bir Rönesans olmadan insanlığın geleceğe hep birlikte ilerlemesi mümkün olmayacaktır.”
Saptamalar yüksek karamsarlık içerse de, içinde bulunduğumuz krizin boyutunu yansıtması açısından önemlidir. Çünkü raporu hazırlayanların durum analizleri ve uzun uzadıya ürettikleri senaryolar belli bir tarihsel bağlamın dışına çıkmıyor. O tarihsel bağlam da kapitalizm ile sınırlı. Bu da bizi “çürüme”ye mahkum etmekten bir adım öteye taşımaz.
* * *
Sağ düşüncenin önemli temsilcisi Atlantik Konseyin “liberal düzene yol açan tarihsel ritim sona ermiştir” vurgusunun altını çizerek, tartışmaya devam edelim.