“Tarım ve hayvancılık çok ciddi etkilenecek”

CTP İskele Milletvekili Fide Kürşat, ‘yıllardır tarım ve hayvancılık alanında önlemler alınmadı’ dedi, Rusya- Ukrayna arasındaki savaşın etkilerine dikkat çekti

Fayka Arseven KİŞİ

CTP İskele Milletvekili Fide Kürşat, Rusya-Ukrayna savaşından ülkemizin de etkileneceğini ifade ederek, yıllardır tarım ve hayvancılık sektöründe atılması gereken adımların atılmadığına dikkat çekti.

Kürşat, “Yıllardır siyasi istikrarsızlıktan gelen, hükümetlerin çok kısa dönemli olmasından dolayı tarım ve hayvancılık sektöründe yapılması gereken yapısal değişimler ve dönüşümler, reformlar ertelenmiş veya göz ardı edilmiştir” dedi.

Kürşat, “Bugün Rusya-Ukrayna krizi özellikle hayvancılığı çok ciddi etkileyecek. Çünkü tahıl ambarı dediğimiz ve ülkeye ithal ettiğimiz arpanın neredeyse tamamı oradan geliyordu. Bu krizle birlikte yem girdilerinin fiyatları artmaya devam edecek. Yem fiyatlarından süt fiyatlarına, raftaki süt ürünü fiyatlarına kadar yansıyacak.  Hatta talebi karşılayamayacağı noktaya da gelecek. Arz sıkıntısı da yaşanacak” yorumunda bulundu.

Bu hafta CTP İskele Milletvekili Fide Kürşat ile hem siyaseti, hem de Ukrayna-Rusya savaşının tarım ve hayvancılık sektörüne etkilerini, nelerin yapılabileceğini konuştuk.

  • YENİDÜZEN: Uzun yıllardır siyasetin içerisinde yer aldınız. Şuan Meclis çatısı altında  görev yapacaksınız. Nasıl bir duygu, ilk izlenimleriniz neler?
  • Fide KÜRŞAT: CTP’li bir ailede büyüdüğüm için hep siyasetle iç içeydim. Gençlik örgütü kadrolarında parti meclisinde, ilçe yönetiminde ve kadın örgütünde görev aldım.
    İlk defa milletvekili adaylığı süreci içerisinde bulundum ve seçilerek Meclis’e girdim. Bu dönemde siyasetin içinde olmak gerçekten sıkıntılı. Önümüz çok aydınlık görülmüyor. Hükümet de eski yeni hükümet diyebileceğimiz bir pozisyonda. Olağanüstü yeni politikalar yeni açılımlar beklediğimiz bir durum yok.  Dolayısıyla çok da iyi görmüyorum önümüzdeki dönemi.
    Hükümetin kurulma aşamasındaki yapılanmanın içerisinde de zaten sıkıntılı bir hükümet yapısının oluşacağı görülüyordu. Nitekim kabinenin belirlenmesinde de aslında yeni siyasetin ya da yeni bir vizyonun olmadığı ortada. Birtakım insanların yer değiştirmesiyle bir takım parti içi dengeler düşünülerek aslında hükümet kuruldu.
    Şu an ülkenin içinde bulunduğu çıkmaz ortadadır. Bu sorunlara çözüm üretebilecek hem içte hem dış siyasette bir yapı görülmüyor. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte nasıl bir yol izleyecekleri bizim de nasıl bir muhalefet izleyeceğimizi de gösterecek.

“Sağlıkta çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Hala daha da sağlıkta ilaç sıkıntısı devam ediyor. Şimdi zamlı şekilde kısmı olarak ilaçlar gelmeye başlasa bile çok önemli kayıplar verildi bu dönemde. Benim tanıdığım bir kaç kanser hastası ilaçlarını bulamadı diye yaşamını yitirdi. Ama ne yazık ki hükümet halkın gailesini çekmemiştir ne ekonomide ne sağlıkta ne eğitimde.”

  • YENİDÜZEN: Uzun soluklu bir hükümet öngörülmüyor. Süreç bizi nereye götürür?
  • Fide KÜRŞAT: Meclis aritmetiğinde birçok hükümet varyasyonun çıkabileceği görüldü. Bence hala daha birtakım alternatifler de kenarda durur. Bu ilk deneme. Zaten Faiz Sucuoğlu’nun kabineyi açıklarken yaptığı yorum 5 yıl gitmeyeceği yönünde. Ya da kabinede değişiklik yapılabileceği yönünde. Tabii o açıklamanın arkasında bakan olmayı bekleyen, talep eden insanların da ilerleyen dönemde bakanlığa gelebileceği ve onlara da bir açık kapı bırakmaktı.
    Yani ‘bekleyin, bu bir bayrak yarışıdır, zamanı gelecek size de bir makam verilecek’. Aslında siyaseti hep bir şey olmak üzerinden kurguladılar. Bizler bir şey olmak için değil, bir şeyler yapmak için gelecek olan kadrolardık. Ama ne yazık ki buradaki zihniyet hep bir şey olmak üzerinden yola çıkıyor.
    Tabii bir Meclis Başkanlığı süreci ve onunla ilgili tartışmalar da yaşanıyor. Yine memleketin, halkın gailesini çekmeden ‘kimin ne olacağı’ üzerinden açılmış bir Meclis vardır. Son 2 yıldır pandeminin de etkisiyle de ülkede özellikle sağlıkta, ekonomide ve eğitimde önemli sorunlar yaşandı ama öncesinden de bir yönetememe hali vardı. Pandemi bütün dünyayı etkilerken,  bizi daha da derinden etkilemiştir. Çünkü yıllardır var olan çözülmeyen sorunlar daha da gün yüzüne çıktı. 3 yılda 3 Başbakan değişti, koalisyon hükümetleri 1 yılı bulamadan değişti, siyasi istikrarsızlık beraberinde ekonomideki istikrarsızlığı da tetikledi.
    Tabii bu ikisi birbirini tetikleyen iki faktör olduğu için sayın Başbakan Sucuoğlu sürekli istikrardan bahsetti. Seçim öncesinde de sonrasında da ve sayısal istikrar üzerinden de CTP ile koalisyon kurma konusunda samimi olduğunu düşünmesem de böyle bir kamuoyu da yaratmaya çalıştı.  
    Burada tabii ki diğer küçük siyasi partilere bir gözdağı verme ya da oradaki pazarlıkları tehdit göstererek, farklı hükümet modelleri ile elini güçlü göstermeye çalıştığı bir ay yaşadık. Bu bir ay içerisinde yine ciddi bir zaman kaybı olmuştur.
    Bu zamanda özellikle alım gücünün düşmesiyle dar gelirliler ve orta sınıf daha da fakirleşmiştir. Yine esnaf, işletmeler, hepsi dara düşmüştür. Tabii geçtiğimiz 3 yıl içerisinde de pandemide de gerekli önlemler alınamadı, gerekli atılımlar yapılmadı. Çünkü yaklaşık bir yıl UBP kurultayı konuşuldu. Yine aslında kimin ne olacağı üzerinden geçti 2 yıl, dolayısıyla halkın sıkıntıları hep göz ardı edildi.
    Sağlıkta çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Hala daha da sağlıkta ilaç sıkıntısı devam ediyor. Şimdi zamlı şekilde kısmı olarak ilaçlar gelmeye başlasa bile çok önemli kayıplar verildi bu dönemde. Benim tanıdığım bir kaç kanser hastası ilaçlarını bulamadı diye yaşamını yitirdi. Ama ne yazık ki hükümet halkın gailesini çekmemiştir ne ekonomide ne sağlıkta ne eğitimde.
    Eğitimdeki kayıplarda çarpıcıdır. Son 2 yıldır, online, yüz yüze eğitimde de karantina süreçleriyle birlikte okula gidemeyen çocuklar, giden çocuklar…
    Devlet okullarında dönüşümlü, seyreltilmiş eğitim olurken, özel okullarda tam gün eğitim devam etti. Eğitimde fırsat eşitsizliği daha da çarpıcı olarak önümüze çıktı. Önümüzdeki yıllarda da ne yazık ki bu dönemi yaşayan çocuklar üzerinde çok ciddi etkilerinin devam edeceğini düşünüyorum. Yeni kurulan hükümet bu eğitim kayıplarını gidermeye yönelik de ne seçim döneminde bir politika dile getirmiştir, ne de bundan sonra olabileceğini düşünüyorum.

“UBP’li kadın arkadaşlarla da konuştuğumuzda kota konularını ‘biz eşitiz’ diyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini aslında kendilerinin de sindiremedikleri ortada. Bugün geldiğimiz noktada Bakanlar Kurulu tamamen erkeklerden oluşuyor”

  • YENİDÜZEN: Çok konuşulan bir konu da hükümette kadına yer verilmemesi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Fide KÜRŞAT: CTP özellikle kadınların siyasette, kamusal alanda daha çok görünür olması için yıllarca çok yoğun mücadeleler vermiştir. Dolayısıyla ilk defa kadın kotasını parti tüzüğüne koymuştur. Daha sonra Seçim ve Halk Oylaması Yasası’nda da yüzde 30 kadın aday gösterilmesini zorunlu kılacak yasal düzenlemelere öncülük etmiştir ve bu vesileyle aslında bu dönemden sonra Meclis’te kadınların temsiliyeti arttı. Bu dönem yine CTP en fazla kadın temsiliyeti ile Meclis’e girmiştir.
    Ama ne yazık ki UBP’li kadın arkadaşlarla da konuştuğumuzda kota konularını ‘biz eşitiz’ diyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini aslında kendilerinin de sindiremedikleri ortada. Bugün geldiğimiz noktada Bakanlar Kurulu tamamen erkeklerden oluşuyor. Geçmiş dönemde de bir kadın bakan vardı. Yine bu zihniyetin bakış açısı ataerkil olarak şekillenmiştir. Bence kabine de bir kadın vekilin bulunmaması kabul edilebilir değildir.

 “Yapısal değişimler, dönüşümler, reformlar göz ardı edildi”

 “Yıllardır siyasi istikrarsızlıktan gelen, hükümetlerin çok kısa dönemli olmasından dolayı tarım ve hayvancılık sektöründe yapılması gereken yapısal değişimler ve dönüşümler, reformlar ertelenmiş veya göz ardı edilmiştir.”

  • YENİDÜZEN: SÜTEK yönetiminde bulundunuz. Tarım ve hayvancılık alanındaki sıkıntılarını biliyorsunuz. Bu sektöre yönelik sorunlar, sıkıntılar nasıl aşılabilir?
  • Fide KÜRŞAT: Yıllardır siyasi istikrarsızlıktan gelen, hükümetlerin çok kısa dönemli olmasından dolayı tarım ve hayvancılık sektöründe yapılması gereken yapısal değişimler ve dönüşümler, reformlar ertelenmiş veya göz ardı edilmiştir. Dolayısıyla tarım sektörünün ciddi anlamda kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerle yeniden gözden geçirilerek en azından 5 yıllık bir planlama ile yeniden düzenlenmesi gerektiğine inanıyorum.
    Özellikle verilen teşviklerin tekrardan gözden geçirilmesi, tarım bütçesinde çiftçinin, hayvancının, balıkçının, seracılık, narenciyecinin kısacası üretim sektörünün yararlandığı birtakım teşvikler vardır. Bu teşviklerin yeniden organize edilip, katma değeri yüksek, mali ve teknik açıdan ülkemizde üretilmesi mümkün olan ürünlere yönelik yapılmalıdır.  

 “Bugün Rusya-Ukrayna krizi özellikle hayvancılığı çok ciddi etkileyecek. Çünkü tahıl ambarı dediğimiz ve ülkeye ithal ettiğimiz arpanın neredeyse tamamı oradan geliyordu. Savaşla birlikte dövizde ve akaryakıtta yükseliş başladı. Bu krizle birlikte görülüyor ki yem girdilerinin fiyatı artmaya devam edecek. Yem fiyatlarından süt fiyatlarına, raftaki süt ürünü fiyatlarına kadar yansıyacak.  Hatta tedarik zincirinde sıkıntılar yaşanabilir.”

Biliyorsunuz tarım ve hayvancılığın tüm girdileri ithal olarak yurtdışından geliyor. Dolayısıyla yerelde mali ve teknik açıdan üretimi uygun olan ürünlerin adamızda üretilmeye başlanması gerekir. Özellikle yem çok ciddi bir girdi maliyetini oluşturur. Ülkemizde tarımsal arazilerin büyük bir kısmında tahıl üretimi yapmaktadır. Burada mısır, soya gibi ürünlerde üretilmelidir.  Çünkü bu ürünler yurtdışından gelirken döviz üzerinden fiyatlanıyor ve maliyetleri çok yükselten kalemlerdir. Bunların yetiştirilmesi için yeniden teşviklerin düzenlenmesi ve çiftçilerin o yönde yönlendirilmesi gerekiyor.
Bugün Rusya-Ukrayna krizi özellikle hayvancılığı çok ciddi etkileyecek. Çünkü tahıl ambarı dediğimiz ve ülkeye ithal ettiğimiz arpanın neredeyse tamamı oradan geliyordu. Dolayısıyla bu krizle birlikte yem girdilerinin fiyatı artacak. Yem fiyatlarından süt fiyatlarına, raftaki süt ürünü fiyatlarına kadar yansıyacak.   
Biliyorsunuz AB üyeleri de bir kıtlık, ekmek sıkıntısının yaşanabileceğini söylüyor. Dolayısıyla biz yerelde üretimimizi doğru alanlara kaydırarak dıştan ithal ettiğimiz ürünlerin miktarını azaltmalıyız. Burada da teşvik sistemi de çok önemlidir. Özellikle Güzelyurt’taki suyun yarısı denize akmaktadır.  Mesarya ovalarında genelde arpa üretimi yapılıyor. Yine Mesarya’da Kanlıdere’den akan arıtma suyu var. O suyun planlı bir şekilde tarımsal arazilerde verilmesi durumunda bu ülke hayvancılığının ihtiyacı olan kaba yem, soya gibi en büyük girdilerini oluşturan yem hammaddelerinde bir rahatlama olacaktır ve dışa bağımlılığımız azalacaktır. Burada doğru tarım politikalarının uygulanması çok önemlidir.  Lefkoşa arıtması Kanlıdere’ye akıyor. Ülke şu kaynaklarının programlı bir şekilde arazilere ulaştırılması ile yetiştirebileceğimiz alternatif tarım ürünleri vardır. Buralarda ciddi anlamda tarım sektörünün yeniden kurgulanması, yeniden yapılandırılması gerekir.
2016’da hazırlanmış bir bitki deseni haritası vardır. Hangi bölgede hangi tarımsal bitkinin ekilmesi uygun olduğu yönünde bir çalışma vardır. Tarım Master Planı, Strateji Belgesi hazırlanmıştır ama ne yazık ki bunlar devlet politikası haline dönüştürülmediği sürece hazırlanıp, kitapçıklarda kalıp raflardaki yerini almaktan öteye gidemedi.
Ciddi anlamda bir tarım reformuna ihtiyaç vardır. Bu yönde de Meclis’te sürekli baskı yaratmaya devam edeceğiz.

 “Çok uzun yıllardır Kıbrıs’ın kuzeyinde kooperatifçilik çok önemli bir yer tutmuştur. Fakat yıllar içerisinde kooperatiflere siyasetten müdahalelerle birlikte gerçek önemini yitirdi”

  • YENİDÜZEN: Kooperatiflerde siyasetin yoğun şekilde yaşandığını görmekteyiz. Kooperatiflerle ilgili ne yapılmalıdır?
  • Fide KÜRŞAT: Çok uzun yıllardır Kıbrıs’ın kuzeyinde kooperatifçilik çok önemli bir yer tutmuştur. Fakat yıllar içerisinde kooperatiflere siyasetten müdahalelerle birlikte gerçek önemini yitirdi. Dolayısıyla Fasıl 114 Kooperatifçilik Yasası’nda ciddi değişiklikler yapılması gerekir. Özellikle pandemiyle birlikte son 2-3 yıldır aslında dünyada da kooperatifçiliğin önemi bir kez daha gündeme gelmiştir. Dayanışarak üretme, maliyetleri düşürme anlamında.
    Dolayısıyla Kıbrıs’ta kooperatifçiliği yeniden canlandırmak özellikle tarımsal kooperatiflerin tekrardan düzenlenip, hayata geçirilmesi, kooperatifleşmenin teşvik edilmesi ve üretimde daha etkin pozisyonlara getirilmesi gerekir.
    Özellikle kadın ve genç işsizliğin çok yüksek olduğu ülkemizde aslında kooperatifçilikle birlikte yapılan girişimler de genç ve kadın girişimciler kooperatif çatısı altında birlikte üretip, birlikte pazarlama noktasında ekonomiye katılmaları daha kolay olacağından kooperatifçiliğin desteklenmesi gerekir.
    Özellikle İskele-Karpaz bölgesinde üreten birçok kadınımız vardır. Kendi el beceri ve imkanlarıyla. Ama bu kadınların yaşadığı en büyük sorun üretimden fazla pazarlama sıkıntısıdır. Dolayısıyla pazarlamada yaşanan sıkıntı onların ürettiklerini ekonomiye katma değer olarak yansımasını engellemektedir. Özellikle İskele- Karpaz ve hatta adanın genelinde kadın girişimcilerin ürettiklerini bir kooperatif çatısı altında hem üretim maliyetlerini düşürücü yardımlaşma, dayanışmayı beraberinde getirerek hem de ürettiklerini pazarlama noktasında uzman, teknik ve mali desteklerle yardımcı olarak kadınların el emeğinin ekonomiye ve aile bütçelerine katılması sağlanabilir. Bu yönde CTP olarak da teknik ve mali destek konusunda Meclis gündemine taşıyacağımız önerilerimiz olacak.
     
  • YENİDÜZEN: Meclis’te sizin gündeminizde ne olacak?   
  • Fide KÜRŞAT: Özellikle tarım ve hayvancılık alanından gelmiş biri olarak tarım ve hayvancılık konusunda yapısal reformlardan bahsettiğim gibi bu konularda Meclis gündeminde öncelikli olarak çalışacağım. Seçim öncesinde hazırlamış olduğumuz birtakım yasa önerileri vardır. Bunları Meclis’in gündemine taşıyacağız. Tabii bir kadın vekil olarak TOCED yasasının uygulanması konusunda ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında, insan hak ve özgürlükleri, eşitlik ve adaletten yana dezavantajı grupların haklarından yana birçok konuda aktif olarak Meclis’te çalışacağım.

Röportaj Haberleri