Tarımın tek engeli bürokrasidir

“İnsanlarımızda Mersin Limanı’nı kullanmak zorunda olduğumuz yönünde bir kanı var. Bu doğru değildir. Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın sahip olduğu ve Uluslararası kabul gören Menşe belgesi ile Avrupa’nın tamamına ihracat yapılabilir ve böylelikle ülkeye mil

Yıllarca yurt dışına tarımsal ürün ihraç eden İşinsanı Ünsal Özbilenler’den YENİDÜZEN’e özel açıklamalar

Tanju KONURALP

Ülkenin gündemindeki en önemli sorunlardan birisi olan ‘Tarım İhracatı’ konusunu, uzun yıllar boyunca bu sektörde büyük başarılar elde etmiş olan Ünsal Özbilenler ile konuştuk. İhracat konusunda yalnızca Mersin Limanı’nın kullanılmasının, ülkedeki en büyük yanlışlardan birisi olduğunu dile getiren Özbilenler, ‘Yeşil Hat Tüzüğü’nün ülke siyasilerinin zihin yapısına göre uygulandığını belirtirken, tüzüğün tam anlamı ile kullanılması halinde, ülkenin milyonlarca dolarlık bir pazar payına sahip olabileceği bilgisini ortaya koydu. Geçmiş yıllardan günümüze tarım ticareti ile ilgili bilgiler veren Özbilenler, ihracat konusundaki en büyük engelin, yine Türkiye’nin ülke üzerindeki politikaları olduğunu dile getirirken; alınacak veya kiralanacak tek bir kargo uçağı ile ülkede tarımsal bir patlamanın kaçınılmaz olduğu bilgisini verdi.


• Ülkede tarımsal konumu nasıl açıklarsınız?
• Ülkemiz bir tarım ülkesi. Küçük adalarda, ağır sanayi olamayacağına göre ve ülkemizin toprakları da tarıma elverişli olduğuna göre, bunun aksini iddia edemeyiz. Sahip olduğumuz dağlar ve konum itibarı ile de Türkiye’ye yakın oluşumuz, farkında olduğumuzdan da çok yağmur alan bir ülke olmamızı sağlıyor. Öte yandan dağlarımızın büyük bir çoğunluğunun, kireç taşı ile kaplı oluşu da, bu yağmur sularının korunmasında büyük bir rol oynuyor. Tüm bunlar ele alındığı zaman, biz Kıbrıslı Türklerin çok şanslı olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan yine, yüksek olan ve kar yağışları sonrasında ciddi su kaynağı oluşturan Trodos dağlarının havzalarının, Güzelyurt bölgesinde yer aldığı görülüyor. Dolayısı ile buraya yakın olan; Bostancı, Güneşköy, Doğancı, Denizli, Yeşilırmak gibi bölgeler, ciddi su potansiyeline sahip köylerdir. Zaten ağırlıkta da buralarda tarım yapılmasının başlıca sebebi budur.

• Ülkenin yetiştirdiği tarım ürünlerini sayarsak, neler söyleyebiliriz?
• Ülkemizde tarım adına aklınıza gelebilecek her türlü ürün yetişebilir. Bunların başında tabi ki narenciye ürünleri yer almaktadır. Öte yandan patates, karpuz, kavun, üzüm, gollandro, maydanoz, börülce, kabak gibi ürünlerde yetiştiriyoruz. Daha da önemlisi biz bu ürünleri, uzun bir dönem ciddi miktarlarda yurtdışına da ihraç da ettik. Bu ürünlerin ise en önemli özelliği, dünyada eşi benzeri bulunmayan, doğal bir ortamda yetişmesi ve organik olmasıdır.

• Bu dönemlerde nerelere ihraç gerçekleştirdiniz?
• Bu dönemlerde ağırlıklı olarak İngiltere’ye ihraç gerçekleştirdik. Özellikle Avrupa’da yaşayan Kıbrıslı  Türkler, bu ürünlerin gönderilmesi yönünde ciddi taleplerde bulunuyordu. Bunun dışında Arap ülkelerine, karpuz ve kavun ihracatı yapılıyordu. Olayın ta başlarına gitmek gerekirse, 1974 sonrasında, Türkiye Denizcilik Şirketine bağlı, ‘Yeşilada’ isimli bir feribot vardı. Bu feribot Mersin – Mağusa ve Mağusa – Suriye arasında seferler düzenlerdi. İşte bu dönemde bizler, Suriye’ye tonlarca tarım ürünün yanında, küçük ve büyük baş hayvan ticareti dahi gerçekleştirdik. Suriye’ye ulaşan bu ürünler ve hayvanlar ise, yakın bölgelerdeki Arap ülkelerine dağılırdı. Yine Mağusa Limanı’ndan tonlarca patates, narenciye, üzüm ve diğer yeşil sebze türlerini İngiltere’ye ihraç ediyorduk. 

• Peki, bu ihracat ağı neden bir anda bozuldu?
• İhracat ağının bozulması, bahsettiğim ‘Yeşilada’ feribotunun, bilinmeyen bir sebeple Türkiye’ye geri çekilmesi ile gerçekleşti. Daha sonra ise ABAT Kararları adı verilen dolaylı ambargo ortaya çıktı. Aslına bakarsanız bu kararların çıkması ve ambargo görmemizin esas nedeni de, yine biziz. Bunu da şöyle yaptık. Mağusa Limanı’nda kullandığımız, dünyaca yasal olarak kabul görülen Kıbrıs Cumhuriyeti mührünü, bir günde değiştirdik ve Avrupa Birliği’nin kabul etmediği KKTC mührünü kullanma kararı çıkardık. Bu bir gecelik operasyon sonunda da AB ülkeleri, bu mührü tanımadıklarını açıkça belirttiler. İşte bu noktada bizim Uluslararası ihracat ağımız, bir gecede bozulmuş oldu.

• Peki, bu ağı tekrardan nasıl kazanabiliriz?
• Bu ağı tekrardan kazanmamamızın en önemli noktası, ulaşımın kolaylaştırılmasıdır. Burada soru “Biz  ürünümüzü Avrupa’ya nasıl ulaştıracağız”  olmalıdır. Bunun da yolu mevcuttur. Ülkenin ada oluşu sebebi ile en yakın anakara limanlarını tercih etmek durumundayız. Buda mevcut şartlarda Mersin Limanı olarak algılanıyor. Mersi Limanı ve ilgili kurumlar da bu mecburiyetin farkında oldukları için, ülkeden giden ürünler için, fahiş rakamlar talep ediyorlar. Mersin Limanı’ndaki memurlar, ülkeden gelen ürünlerin tanınmamış bir ülkeye ait olduğunu bilerek, bu ürünlerin Türkiye menşeli transit geçmesi gerektiğini öne sürerek, hem insanlarımıza bir baskı oluşturuyorlar, hem de binlerce Türk Liralık artı masraf talep ediyorlar. Bu da, rekabette bizi, rakamlar ile yüzde elli ekside başlatıyor.

*********************************

Hava taşımacılığı ile ihracat

• Peki, gemi yolu dışında ihracat söz konusu değil midir?
• Tabi ki gemi yoluyla ihracat dışında da alternatiflerimiz var. Patates ve narenciye ürünleri ile birlikte tüm ürünler, hava taşımacılığı ile ihraç edilebilir. Yalnızca yeşil ürünlerin, en fazla 36 saat içerisinde pazara ulaşmak gibi bir zorunluluğu vardır. Uçakla ihracat konusunu biz, 2010 yılına kadar uyguladık. Burada ise kilit nokta, uçakla Türkiye üzerinden doğrudan geçiş yapabilmektir. Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın (KTTO)vermiş olduğu menşe, tüm dünya tarafından tanınan bir belgedir. Ticarette nereye ticaret yaptığın değil, ticaret yaptığın ürünün menşesi önemlidir. Biz de bu menşe ile Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın (KTHY) var olduğu dönemde, ciddi boyutlarda ihracat gerçekleştirdik.

• KTHY döneminde bunu nasıl başardınız?
• KTHY’nin var olduğu dönemde, sahip olunan uçaklar, bahsettiğimiz ticaretin yapılmasına uygun kargo bölümlerine sahipti. Özellikle bu standartlara göre uçaklar satın alınır veya kiralanırdı. Bu standartlar, bahsi geçen tarım ürünlerinin taze bir şekilde varacağı noktaya ulaşması adına, özel olarak dizayn edilmişti. İşte bu dönemde bizler, oldukça makul fiyatlar ile İngiltere Heathrow Havaalanına, ürünlerimiz gönderdik. Heatrow’a gönderilmesinin sebebi ise kargo bölümüne sahip tek Uluslararası havaalanı oluşuydu.

• Bu gün tekrardan uçak yolu ile ihracat gerçekleştirdiğimizi düşünürsek, bu bizi tatmin eder mi?
• Elbette tatmin eder. Hatta yalnızca İngiltere’ye bu ürünleri ihraç etmemiz, ülkemiz adına tahmin edilemeyecek derecede önemli bir ekonomik katkı yaratır. Her şeyden önce İngiltere’de, büyük bir Kıbrıslı nüfus hakimdir. Bu nüfus ise kendi ülkesinde yetişen ürüne büyük bir özlem duymaktadır. Öte yandan Kıbrıs’ın İngiliz Kolonisi olması ve İngilizlerin de, ülkedeki tatlara aşina olması, ürünümüzün pazar payını daha da büyütecektir. Baktığımız zaman bizim bu gün ülke nüfusumuz yaklaşık 300 bin olarak belirtilirken, milyonların yaşadığı İngiltere’de ise yaklaşık 400 bin’e yakın Kıbrıslı yaşamaktadır. Kısacası bizim nüfusumuzdan çok daha fazla bir talep potansiyeli yalnızca İngiltere de hazır bir şekilde bekliyor.

• Bu konuda herhangi girişiminiz oldu mu?
• Elbette oldu. Ben şahsen, Ulusal Birlik Partisi (UBP) İktidarı döneminde, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’ndan randevu talep ettim, alamadım. Büyük ısrarlar sonucu dönemin Başbakanı İrsen Küçük ile görüşebildik. Kendisi bu sorunun çözümü adına çalışacağını söylemesine rağmen, sorun ile ilgili bir çözüm göremedik. KTHY’nin kapanması ve ülkeden uçuş yapan firmalar içerisinde yalnızca Türk Hava Yolları’nın (THY) Heatrow’a uçması sebebi ile THY ile ihracat konusunda anlaşmaya çalıştık ancak; onlarda ürün için düzenli ve garanti bir kargo desteği sağlamıyor.

• Peki, sırf tarım ticaretinin bu şekilde sürdürülmesi adına, bir uçak temin etmek mümkün mü?
• Böyle bir şeyi mümkün olduğu gibi, ülke tarımının bir anda, çok büyük bir ekonomiye dönüşmesine de zemin hazırlar. Nasıl ki ülke için bir kamyon, bir iş makinesi alınabiliyor; bu şekilde bir uçak da temin edilebilir ve bu; emin olun sürece vurulduğu zaman, diğer satın alınan ağır makinelere nazaran çok daha uygun bir maliyete sağlanabilir. Bu da, ülkede başta Tarım Bakanlığı olmak üzere, öncelikli olarak tarımla ilgili olan yan kurumlar ve iş insanlarının ortaklığı ile çok kolay bir şekilde gerçekleştirilebilir. Hatta trajikomik bir örnek olacak belki ancak; bu uçağın temini, birkaç makam aracının fiyatı ile eşdeğerdir bile diyebiliriz.

*****************************

Mersin Limanı’na mecbur muyuz?

Kesinlikle böyle bir mecburiyetimiz yoktur. Bu gün dünyada deniz ve limanları olmayan ülkeler, kendilerince en uygun limanları seçerek, ihracatlarını buradan gerçekleştirmektedirler. Bizim de ülkemizde, tüm siyasilerimizin kabul ettiği bir ‘Yeşil hat Tüzüğü’ vardır. Güney, 2004 yılında AB’ye alındığı zaman, Kuzey’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin mağdur olmaması adına, bu tüzük oluşturulmuştur. Bu tüzük sayesinde, Türk ürünleri de Avrupa’ya ulaşabilmektedir. Buna göre bizde, diğer ülkeler gibi kendimizce uygun olan limanı kullanma hakkına sahibiz. Bu gün, Limasol Limanı’ndan ihracatta bulunursak, mevsimine göre; bin veya iki bin Euro arasında Navlun farkı ödemeliyiz. Mersin Limanı’nı kullandığımız zaman ise bu rakam, üç veya dört bin STG’ ye ulaşıyor. Ayrıca AB limanlarından yapılan ihracatlarda, AB menşesi kullandığımızdan dolayı vergi ödememek gibi avantajlarımız da doğuyor. Bu da ürünlerimizi, AB ülkeleri ile eşit rekabet şartlarında piyasaya sürmemize yol açmaktadır. Bunun hayata geçirilmesi sonucunda, ülkeye milyonlarca

Dolar katkının sağlanacağı kaçınılmazdır.

• Peki, her şeyin AB zemininde olduğu tarım ihracatımız, neden halen sıkıntı yaşıyor?
• Baştan beri ortaya koyulan bilgilerden de gördüğümüz üzere, AB’ye tarım ürünü ihracatı konusunda hiçbir engelimiz yok. Ama öle bir engel var ki; bu ülkeye akacak milyonlarca Dolar’lık payı bloke ediyor. Bu engel nedir dersek; ülkenin her konusunda olduğu gibi, gelen ve giden siyasilerin, zihin yapılarına göre ülkeyi yönetmeye çalışmalarıdır. Eğer hükümete bağlı birimler, tekelcilikten vazgeçer ve AB ile bizim tanıdığımız, hali hazırda var olan ‘Yeşil Hat Tüzüğü’ tam anlamı ile uygulanırsa; tarım ihracatı konusundaki bütün sıkıntı bir anda çözülür ve ülke inanılmaz bir ekonomik refaha kavuşabilir.

Röportaj Haberleri