TAŞLARIN ENERJİSİ

TAŞLARIN ENERJİSİ


Stella Aciman

Bir günlük bir İstanbul seyahatimde Beyoğlu’nda Aznavur Pasajı’nı gezerken gözüme ilişti Lal Yaşam adlı dükkân. Vitrindeki ametistler, kuvars kristalleri o kadar çekici geldi ki kendimi dükkânın içinde buldum. İyi ki o çekimin gücüne direnmemişim ve içeri girmişim. Çeşit çeşit taşların arasında kaybolmak ve dükkân sahibi Tuna Kamhi’nin engin bilgileriyle dolmak, kısa günümü mutlu bir şekilde sonlandırdı.

Siz kimsiniz?

Ben Allah’ın bir kuluyum öncelikle… 1957 doğumluyum. Üniversite eğitimim terörün en yoğun olduğu bir dönemden dolayı ne yazık ki yarım kaldı, psikoloji okuyordum. Fakat bu aşk hiç bitmedi ve ben bunu geliştirdim. Uzun seneler felsefe ve psikoloji eğitimi aldım. Hayatı hep sorgulayan bir yanım vardı. Neden ve niçinler hiç bitmiyordu. Bir arkadaşım, ‘psikoloji ve felsefe senin bu soruların için yeterli değil, ben seni bir yere götüreceğim ve spritüel eğitimler alacaksın’ dedi. Hayatımın tüm akışını değiştiren bir hocayla tanıştım ve beş yıl eğitimlerine katıldım ve böylece ruhsal yolculuğum başladı. Bu eğitimlerde aşağı yukarı 30 yıllık bir geçmişim var. Beş yıl önce her gün ölmeyi istediğim bir hastalık geçirdim. Bir gün boynumda bir aragonit taşıyla oynarken çok güçlü yanan bir enerji hissettim. Taşı fırlattığım gibi eşimin yanına gittim ve ona, ‘ben bir dükkân açacağım ve kristallerle hizmet vereceğim’ dedim.

Ve bu dükkânı açtınız…

15 gün içinde bulduk burayı ve açıp, yerleştik. Dört yıldır Lal Yaşam’ı eşimle birlikte sürdürüyoruz.

DOĞADAKİ ENERJİ

Taşlara karşı insanların yaklaşımı nasıl oluyor?

İlk günlerde 4-5 kişi giriyorsa, bugün içeri girenlerin sayısı 200-250’yi buluyor. Türk toplumu çok büyük bir aşama kaydetti, kristalleri daha iyi anlamaya başladı. Tanrı dururken benim bu taşı mı takmam gerekiyor gibi sorular soruyorlardı önceleri. Sürekli seminerler verdim, televizyonlarda anlattım. Bir taşın Tanrı’nın yerini alan bir şey olduğunu değil, doğada her şeyin bir enerjisi olduğunu anlatıyordum. Şu anda bu taşların bir enerji olduğunu anladılar ve bilinçlendiler.

İnsanların spritüel olaylara bu kadar yoğun olarak dönmesinin sebebi ne sizce?

Bence, batılı toplumların teknolojiye çok ağırlık vermeleri, her şeyi bilimden beklemeleri, dolayısıyla her şeyi dışarılarda ararlarken kendi duygu ve düşüncelerine yabancılaşmaları insanları mutsuzluğa sürükledi. Çünkü kendi yaşadıklarının farkında değillerdi, sadece dışarıyı görüyorlardı. Hâlbuki dışarıda görülen her şey, için dışa yansımasıdır. Böylece insanlar spritüel arayışa başladılar. Bir de bunun ezoterik anlamı 5. boyuta geçişten bahsedilir; şu anda new age -yeniçağ- dediğimiz 3 boyutlu realitenin, yani madde, mekan, zaman dediğimiz düşük vibrasyonlu realiteden çok daha yüksek bir vibrasyonlu realiteye geçeceğimiz dönem. Dünya okulu bir geçiş sürecinden geçiyor ve yeni enerjilere 5. boyutun enerjilerine uyumlanabilmek  için insanlığın farkındalığının artması gerekiyor. Bu da insanların önüne reiki, meditasyon, yoga ve taşlarla geliyor. Dünya’ da ve Türkiye’ de bir sürü gelişim merkezleri açıldı. Bir patlama var yani. Bu patlamanın kökeninde, insanların yaşadığı mutsuzluk ve yeniçağ enerjilerine uyumlanmak için insanların farkındalıklarının artması var.

TİTREŞİMİN YANSIMASI

Spritüel konularda doğru yeri veya kişiyi nasıl buluruz?

Spritüel kavramda bir şey vardır; Her şey insanın önüne ihtiyaç doğrultusunda gelir. Sizin vibrasyonunuz, enerjiniz, auranız nasıl titreşiyorsa benzer benzeri çeker. Bir rezonans kanunu vardır. Dolayısıyla siz nasıl bir titreşim yayarsanız karşınıza da öyle biri gelir.

Günümüzde hepimiz çok fazla zamanımızı bilgisayarların başında geçiriyoruz. Diğer etkenleri de göz önüne alırsak çok fazla radyasyona maruz kalıyoruz.  Peki, hangi taşlar radyasyonu emer?

Radyasyon için en önemli taş grubumuz kuvars taşı olan kristal kuvarstır. Kuvars ne anlama geliyor diye sorarsanız, bunların moleküler bir yapıları vardır.  Kuvars, silisyum ve oksijenden meydana gelmiş bir taş grubudur. Bildiğiniz gibi dünya 7 katmandan oluşmuştur. En dış katman litosferdir. Litosferin %80’i kuars grubundan oluşmuştur. Lito Yunanca taş, sfer ise küre demektir. İnsanoğlunu da incelediğinizde, sinir sistemiyle beynin oturduğu yuvanın silisyumdan oluştuğu görülür. Ve bütün yaşam formlarına baktığınızda, denizin altında hala yeni yeni yaşam formları oluşuyor mesela. Bunlar da incelendiğinde silisyumdan oluştuğu görülmüştür. Bu şu anlama geliyor; Tanrı dünyamızı, planetleri, evreni yarattı. Her bir yaşadığımız planet yaşadığı formlarla rezonansa girmek durumunda, yani dünyamızda yaşayan formlar da silisyumdan yaratıldı. O yüzden dünya dışı varlıklar diyoruz, eğer ki dünyamızda kendilerini barındıramıyorlarsa bu silisyumdan olmadıkları anlamına geliyor. Mesela NASA’da ameliyata alıyorlar dünya dışı yaratıkları. NASA’nın sitesine girerseniz görürsünüz. Bunlar kendi yaşadıkları planette uyumlaşmak üzere Tanrı tarafından dizayn edildi. Taşlar da böyle… Toprağı incelerseniz silisyumdur. Tanrı, insan topraktan yaratıldı dediği zaman bunun bilimsel olarak açıklaması içindeki minerallerdir. Toprağın kaç tane rengi var mesela; sarı, kahverengi, kırmızı. Kaç tane ırk var… Sarı, siyah ve beyaz ırklar var. Hepimiz o topraktan ve minerallerden yaratıldık. Bizim bedenimizde hangi mineraller varsa kuvars grubunda da aynı mineraller var.

TAŞI YIKAMAK

Nasıl kullanmak lazım?

Çok yoğun bilgisayar kullanıyorsanız hemen yanına koymak gerekiyor. Ama tabii bir kullanma talimatı var. Taş yıkanacak, kodlanacak çünkü bu taşların bir hafızaları var ve bilinçli varlıklar. Üstelik kaydetme güçleri var. O yüzden haftada bir mutlaka arındırmak lazım.

Nasıl arındırılır?

Çeşitli yöntemleri var. Su da, toprak da veya mumla, tütsüyle arındırılabilir. Bizi dükkânımıza gelip taş alan her kişiye taş arındırmasını ve kodlamasını anlatıyoruz.

Biraz da sembollerden söz eder misiniz?

Evet, biz taşların yanı sıra sembollere de çok önem veriyoruz. Sembollerin içinde en önemlisi Yaşam Çiçeği sembolüdür. Yaşam Çiçeği kristallerle bağlantılı bir olaydır. Kristaller Kutsal Geometri dediğimiz yedi tane geometrik formdan oluşmuştur.  Bu formların tümü Yaşam Çiçeği’ni meydana getiren Kutsal Geometri’nin bir yapılanmasıdır. Yani, Tanrı evreni yarattığı zaman kullandığı spritüel formdur. 19 tane kürenin iç içe geçmesiyle oluşur. İlk 7 tanesini yaşam topu ile simgeliyoruz ki, dünya yedi günde oluşmuştur diye yazar kutsal kitaplarda. İçindeki enerji de ışıktır.  19 küre ve onu çevreleyen 20 küreyle, belli bir simetrisi olan ve belli bir ölçüsü olan bir formdur bu. Tanrının Mührü olarak adlandırılır. Yani yaşam, her varlık, her şey Yaşam Çiçeği’nin içindedir, Yaşam Çiçeği de bizim içimizdedir.

Bu Yaşam Çiçeği’ni kolye veya bileklik olarak takmanın insana ne gibi bir faydası oluyor?

Sembolizm beşe ayrılır. Hiçbir şey ifade etmeyen kişiler gelir, onlara anlatırız. Yavaş yavaş bir uyanma başlar. İkinci kişi sezgisel olarak bir şeyler hissetmeye başlar. Bir şeyler hissediyorum ama ifade edemiyorum der, çünkü burada 5. çakramız var. Spritüel olayları algılamaya başlarız ama kendimizi ifade edecek kadar güçlü sözcükleri bulamayız. Bu bir olgunluk çakrasıdır. Beşinci tip ise; Yaşam Çiçeği’ni anlatmaya başladığınızda tüyleri ürperen, kendini çok etkilenmiş olarak hisseden kişilerdir ki, hemen alıp giderler. Beşinci tip insanlarda uyumlamayı burada yapıyoruz ve şöyle diyoruz. 21 gün kendinizi gözlemleyin çünkü ışığı davet ettiniz hayatınıza ve 0 ile 10 puan arasında zihnen ve ruhen puan verin. 21 güne yaklaşırken kişi muhakkak 5’ten 7’ye yükselmiştir. Bugüne kadar 7’den 4’e düştüğünü görmedim geri bildirimlerde. Kişi kendini 7 puanda gördüğü zaman Yaşam Çiçeği’ne inanışı daha bir artar ve bir enerji, farkındalık sıçraması yaşar ve takmaya devam eder. Çünkü takmadığı zaman kişi kendini bir boşlukta hissediyor.

‘KABALA’

Biraz da Kabala’dan söz eder misiniz? Kabala nedir?

Kabala evrensel bir öğretidir. Hz. İbrahim’in Sefer Hayertzira adında bir kitabı vardır. Kabala bilgileri aslında bilimsel bilgilerdir. Bilinenin aksine, mistik, gökyüzünde dolaşan ve kalınan bir öğreti değildir. İlimin ta kendisidir. Yani bir Einstein, bir Newton, bir Pascal bile kendi bilimsel buluşlarını Kabala’dan istifade ederek bulmuşlardır. Bugün hala kuantum mekaniği bile tam olarak tespit edilmemişken, 5000 yıl önceki Kabala öğretilerinde kuantum fiziğinden söz edilir. Dolayısıyla biz aslında Kabala’ya bir bilimsel kitap olarak bakmamız lazım ki bu kitabın en önemlisi Zohar kitabıdır. Kabala’da on rakamı çok önemlidir. Tanrının niteliklerinin insanoğlunda açığa çıkmasıdır. Aslında Kabala iki şekilde çalışılır. Birincisi kişisel gelişimdir. Kişinin egosunu nasıl dönüştüreceğini öğretir, çünkü bizim esas doğamız ego doğadır ve bu karanlık yanımızın ışıkla nasıl aydınlanacağını ruhsal anlamda kişisel  gelişimimizi nasıl gerçekleştireceğimizi anlatan bir bölümdür. Diğer bölüm ise Kabalistlerin kendi aralarında Tora’yı, Talmud’u daha çok Tora’yı ki, temel odur- Tevrat-numeroloji, geometri ve sayısal rakamlarla açıklamaya, oradaki kodlamayı açıklamaya çalışan bir öğretidir. Bu öğretiye biz katılamayız çünkü biz halkız. Bizim hayatımızı Tora’yla, Talmud’la ve Kabala öğretileriyle geçirmemiz lazım ki, Kabalistlerin kendi aralarında yaptıkları o çalışmalara girebilelim. O bize kapalı, hiç çalışmıyoruz. Kabala bizim için, manevi dünyayı maddi dünyada nasıl gerçekleştirebileceğimizi anlatan bir kadim öğretidir.

Kabala ile insanın geleceği bilinir mi?

Evet, ikinci öğretide gelecek görülebilir ama şifreler açılabilirse. Kabalacılar bu konuda çok yoğun çalışıyorlar. Bu bizim yapabileceğimiz bir şey değil çünkü temelde hayatını bu öğretiye adaman lazım.

Kabala öğretisini kimden alıyorsunuz?

İsrail’da Prof. Lightmann var. Lightmann’ın organizasyonuyla tüm dünyaya Kabalayı anlatan bir sitesi var… Cup Tv. 20’den fazla lisanda bu öğretiler yayınlanıyor. Türkçesi de var, çünkü evrensel bir öğretidir bu.

Dergiler Haberleri