Taşocakları kapatılsın!(mı?) Daha fazla maden mühendisi, hemen, şimdi…

Taşocakları kapatılsın!(mı?) Daha fazla maden mühendisi, hemen, şimdi…


Birol Karaman
Maden Yüksek Mühendisi

Kıbrıs’ın kuzeyinde yayınlanan günlük gazetelerde sıklıkla yer alan ve konu ile ilgili haberlerde üç aşağı beş yukarı aynı cümleler ve benzer fotoğraflarla ifade edilen bir sorundan bahsediyoruz. Taşocakları sorunundan… “Taşocakları doğayı yok ediyor!” temelinde ele alınan, birbirinin benzeri haberler kamuoyunun da yakından takip ettiği ve büyük bir çoğunlukla olumsuz tepkilerle birleşen bir sarmala dönüşmüş durumda. Buna karşın; bugüne kadar ne soruna çare bulunabildi ne de sözü edilen “doğayı yok etme” işlemi sona erdi… Taşocakları işlemeye, gazeteciler haberlerini yapmaya, sivil toplum örgütü temsilcileri de benzer cümlelerle konuyu ele almaya devam ediyor.

Uzun bir süreden beridir kafamda olan ancak kaleme alma konusunda bir türlü başarılı olamadığım bir konuda ne kadar süreceğini şu anda benim de tam olarak kestiremediğim bir yazı dizisi girişimidir şu anda okuduğunuz… Biraz eğitimim gereği, biraz çevreye olan duyarlılığım ve biraz da siyasete olan ilgim sebebiyle konuyu birkaç açıdan ama en çok da teknik açıdan ele almak gibi bir düşüncem var. Bu konudaki düşüncelerime herkesin katılmasını elbette beklemiyorum. Bununla birlikte katkılara açık olduğumu da peşinen belirtmek isterim. Yeter ki odak noktamız sorunu çözmek olsun.

Taşocakları birer madencilik işletmesidir!

Öncelikle şuradan başlamak gerekiyor sanırım. Taşocakları ile ilgili yapılan bütün tartışmaları elimden geldiğince takip etmeye ve özellikle sivil toplum örgütlerinin açıklamalarını dikkatle okumaya çalışıyorum. Herkesin düşüncelerine saygı duymakla birlikte bana öyle geliyor ki taşocakları konusunda çok temel bir noktayı göz ardı ediyoruz. O da bu ocakların birer madencilik işletmesi olduğu gerçeğidir!

Amacım kesinlikle meslek fetişizmi yapmak değil ancak madencilik, insanlık için dünyanın en eski uğraşlarından birisidir ve yüzyıllar boyunca ortaya çıkan gelişmeler çok ciddi bir bilimsel ve teknik birikim oluşturmuştur. Bu birikimin ülkemize yansıtılması konusunda elde ettiğimiz başarı ise ne yazık ki kısıtlıdır. Bu noktada öncelikle madencilik hizmetleri ile ilgili yetişmiş insan kaynağımızın ne durumda olduğuna bakmamız gerekiyor sanırım.

Temel sorun mühendis eksikliği

18 tane kırma kum çakıl ocağı ruhsatı bulunan bir ülkede -ki tepkilerin esas kaynağı bu ocaklardır- Kıbrıs’ın kuzeyinde bulunan maden mühendisi sayımız kaçtır?
Sektörde “aktif olarak hizmet veren” kişileri düşündüğümüz zaman karşılaştığımız tablo şudur: biri üst kademe yöneticisi olmak üzere üç kamu çalışanı, bir emekli ancak halen çok değerli hizmetler sunan serbest çalışan, bir özel sektör çalışanı ve bir de halen eğitimine devam eden ve şimdilik yılın büyük bölümünde yurt dışında bulunan beş “aktif maden mühendisimiz” vardır. Yani tümünü toplasak üç ocağa bir tane mühendis düşmeyen bir kapasiteye sahibiz. O zaman şu soruları sormak hakkımızdır diye düşünüyorum. 18 tane ruhsatlı kırma kum çakıl ocağı bulunan küçücük bir ülkede uzun yıllar içerisinde iktidara gelen hemen her siyasi parti taşocakları konusunda izinler vermişse, süreler uzatmışsa (bu işlemlerin haklı olup olmadığı başka bir yazının konusudur) neden bu işletmelerde gerçekleştirilecek faaliyetleri planlayacak mühendisler yetiştirme konusunu ele alamadık? Her yıl eğitimden sorumlu bakanlığımız Türkiye Yüksek Öğretim Kurulu’ndan belli alanlarda kontenjan isterken neden maden mühendisliği için de kontenjan istememiş ve üniversite eğitimine yeni başlayacak gençler bu konuda teşvik edilmemiştir? İşsizliğin ve özellikle genç işsizliğin her geçen gün ağırlaştığı bir ülkede, her yıl yığılma olan bölümlere kontenjanlar istenirken, maden mühendisliğine kontenjan almak ve bir şekilde bunları doldurmak neden mümkün olmamıştır?

Ocakların planlanmasını, verimli bir şekilde işletilmesini, çevre ve insan sağlığına etkilerinin takip edilmesini geçtim, eğer bir gün taşocaklarını kapatmaya karar verirsek, bu ocakların doğaya yeniden kazandırılması faaliyetleri maden mühendisleri tarafından planlanmadığı sürece bu konuda bir başarı elde edemeyeceğimizi aklımızda tutalım hiç olmazsa. Aksi takdirde kapatmaya karar verdiğimiz günden sonraki 20 yıl da “ocaklar gitti tahribatı kaldı” haberleri okuyacağız gibi görünüyor.
Dolayısı ile neye karar verirsek verelim, önümüzdeki 15-20 yıllık süre içerisinde bu konuda yetişmiş ciddi bir insan kaynağına ihtiyacımız olacağı gerçeği ile hareket ederek bu alanı planlamamız gerekiyor.
“Kıbrıs Sorunu” ve “KKTC sorunu”

Fotoğrafın geneline baktığımız zaman Kıbrıslı Türkler olarak Kıbrıs Sorunu dışında bir de “KKTC sorunumuz” olduğunu düşünüyorum. Yani plansızlık, yani vurdumduymazlık, yani “nasıl olsa hallolur” bakış açısı… Bu konuda her ne kadar siyasiler başı çekiyor olsa da bana daha enteresan gelen, meslek odaları ve sivil toplum örgütlerinin de yeterli etkinliği gösteremiyor oluşudur. Birbirinin benzeri cümlelerle tepkisel yaklaşımlar ortaya koymak, masa başında süslü cümlelerle bildiriler yayınlamak bugüne kadar sorunlarımızı çözmeye yetmedi! O sebeple bugün artık başka bir noktaya ulaşmamız, meslek odaları, sivil toplum örgütleri, siyasiler ve toplumun etkin olan bütün kesimleri ile bir dayanışma içerisinde hareket etmemiz gerekiyor. Birbirimize ihtiyacımız olduğunu bilerek ve ancak birlikte olursak sorunlarımızı aşabileceğimizi her aşamada hatırlayarak. Ama hepsinden önce bu ülkenin ihtiyaç duyduğu sayıda maden mühendisinin yetiştirilmesi görevini yerine getirerek…

Daha fazla maden mühendisi, hemen, şimdi!

 Kanada’nın Taxada Island bölgesinde bulunan bir kireçtaşı ocağı (Fotoğraf: Bruce G. Marcott

2012 yılında Çin’in Şangay şehrinin 50 kilometre dışında bulunan, 100 metre derinliğindeki eski bir taşocağının lüks otele dönüştürüleceği duyurulmuştu. Tanrı dağı eteklerinde bulunan taşocağı yerüstünde 3, yeraltında 16 olmak üzere 19 kattan oluşacak.

Dergiler Haberleri