Tatar, askerlik, yapay zeka, kukla, papağan ve nesnel gerçeklik!

Serhat İncirli

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar 3 Mayıs Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle yayınladığı mesajda, “... Nesnel gerçekliği tahrip etmeden, hakikatı anlatmayı bir sanat gören anlayış elzemdir” dedi.

Ne demek istedi?

-*-*-

Bakalım!

Önce, “nesnel gerçeklik nedir?” sorusuna yanıt arayalım...

Zor bir soru!

Bu arada ekleyelim, Tatar, kendi gazetesine konuşmuş ve “... basının sınırsız özgürlüğü olmaz, bu içi boş bir söylemdir” demiş...

Bunu da ilginç buldum ama başka gün yazarım...

-*-*-

Bugün, “nesnel gerçeklik” meselesine bakıyoruz...

Felsefe var işin içerisinde, sosyoloji hatta ciddi anlamda psikoloji!

O kadar çok anlamı var ki “nesnel gerçeklik”in…

-*-*-

Mesela, “… Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat…”

Ya da, “… Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici. Doğruluk. Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan. Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan. Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, özbeöz, hakiki, reel. Yapay olmayan. Temel, başlıca, asıl. Gerçeklik. Gerçeklenmiş, gerçek olduğu anlaşılmış, muhakkak. Gerçek olan, var olan şeylerin tümü, hakikat, hakikilik, şeniyet, realite, reellik.”

-*-*-

Birden aklıma geldi!

Yalan olmayan, gerçek bir şey söyleyeyim size:

Mesela “Ersin Tatar’ın görevinin gereksizliği!”

Tatar, yapması gereken işi kendisi mi yapıyor yoksa Türkiye’den gelen talimatla mı hareket ediyor?

Gerçeği konuşalım!

-*-*-

Apaçık nesnel bir gerçeklik var önümüzde!

Tatar, kesinlikle bir kukladır!

Tatar, “kafesten dışarı çıkarırsanız özgürlüğe uçma ihtimali bulunan bir papağan bile değildir”!

Tam bir kukla!

Tayyip Erdoğan’ın, hatta burada görevlendirilen abidik gubidiklerin kuklası!

Bu söylediklerim, “nesnel gerçek”değil mi?

Haydi biri çıksın ve “hayır değil” desin!

Adam, Mehnet Kaya adlı bir kardeşimizden izinsiz işeyemiyor!

(14 Mayıs’tan sonra inşallah rahatça işemeye başlar ki bu da ayrı bir mesele...)

-*-*-

Şimdi, buradan hareketle, “Yapay zeka” konusuna da bir miktar değinelim isterseniz!

Bu alanın öncü isimlerinden bilim insanı 75 yaşındaki Geoffrey Hinton, Google’daki görevinden yakın bir zaman önce istifa etti.

Hinton derin öğrenme ve yapay sinir ağları üzerine yaptığı araştırmalarla yapay zekanın bugünkü noktasına ulaşmasında rol oynadı.

ChatGPT gibi gelişmiş sistemler, sağladıkları imkanlar kadar, gelecekle ilgili uyarıların da merkezindeler…

Hinton da bu noktaya dikkat çekerek, “Şu anda, GPT-4, sahip olduğu genel bilgi miktarı açısından bir insanı, hem de uzak ara gölgede bırakabiliyor. Muhakeme açısından ise aynı oranda iyi değiller, ama basit muhakeme yapabiliyorlar” dedi.

-*-*-

Alın size “nesnel bir gerçek”: Günümüzde, Hinton abinin bahsettiği gelişmişlikte her hangi bir ChatGPT, Tatar’dan çok daha başarılı olur!

Evet, “nesnel bir gerçek”tir bu!

-*-*-

Bir başka “nesnel gerçek”ten söz edelim mi?

Özelde KKTC’de; genelde ise “Türklük” felsefesi içerisinde en önemli – en nesnel gerçek nedir?

Askerlik görevini yapmaktır!

-*-*-

Mete Han’a mı yoksa Ziya Gökalp’e mi ait olduğunu çözemediğim bir söz var; “... Bütün Türkler bir ordu, katılmayan kaçaktır, Yasamızda yazılı: harpten kaçan alçaktır...”

-*-*-

Demek ki neymiş?

“Türk milliyetçiliğinin, Türkçülüğün temeli askerlik yapmakmış!”...

Tatar askerlik yaptı mı?

Hayır yapmadı!

Parasını ödedi!

-*-*-

Parayla askerlik olur mu?

Harpten kaçmanın bedeli mi var?

Bu nasıl bir Türk olmak?

Yaaaaa; alın size nesnel gerçek!

-*-*-

Felsefeden girdik, Chat GPT yapay zekadan geçtik, tarihe göz attık, “askerlikten kaçmak neymiş?” sorusunu da yanıtlamış olalım müsaadenizle...

Neymiş askerlikten kaçmak?

Alçaklıkmış!

Nerede?

“Türk’lük”te!

-*-*-

“Parasını ödedim, yapmadım, ben askerliğe karşıyım” diyene saygım sonsuz!

Vicdan-i red olayına saygım yerden göğe kadar!

Ama “ben Türk milliyetçisiyim” diye övünen biri için “parasını ödedim” demek, “namusu satmak”tan kötüdür ve bu “nesnel bir gerçek”tir!

-*-*-

Askerlik yapmama olayının bizim toplumumuzda bir de farklı yanı var…

Engellilik hali!

KKTC’deki Askerlik Yasası esaslarına göre silah altına alınmaları mümkün olmayan kişiler vardır…

Buna saygı duyulur…

Ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı (GKK), engelli vatandaşların askerlik ödevlerini sembolik olarak yerine getirmelerine imkan sağlanması amacıyla, bir günlük “Engelli Vatandaşlar için Temsili Askerlik Uygulaması” icra eder…

-*-*-

GKK bunu neden yapar?

“Askerlik Türk ulusu için onurlu bir görev kabul edildiği için”…

O onurlu görevi yapamadığı için, milliyetçi engelli insanların onurunun zedelenmemesi için!

Ve GKK bir günlük temsili askerlik hizmeti yapan vatandaşlara “Temsili Terhis Belgesi” verir…

-*-*-

Kısacası, askerlik görevini yapmaya hiç bir engeli olmayan Ersin Tatar’ın hem milliyetçi, hem Türkçü, hem de Cumhurbaşkanı olması çok çelişkilidir…

Bu çelişki de “nesnel gerçek”tir!

Gözümüzün önündedir!

Tıpkı, Silihtar’a bir yapay zeka oturtulmasının çok daha faydalı olduğu gibi!

Masraf sıfır!


Hırsızlıklar ve yalanlar ülkesinde nenemin çıkrığı!

Karayolları Dairesi’ne girilerek kamera sistemine zarar verildi, elektrik kabloları kesildi, ağaç dalları koparıldı ve araç anahtarları çalındı.

Polis, olayla ilgili soruşturma başlattı, kamera kayıtları inceleniyor.

-*-*-

Çok sevdiğim bir büyüğümüz adına oğulları anı ormanı yarattı…

Ağaçlar satın aldılar, ektiler…

Bakımını yapmaya, yaptırmaya çalışıyorlar…

Ağaç dikmek, orman yaratmak hem ülkeye hem tüm insanlığa çok büyük bir hizmet…

-*-*-

Ormanın, ağaçların nerede olduğunu yazmak istemiyorum…

Neden mi?

Çünkü, bu ormandaki ağaçları da çaldılar ve yeri öğrenilirse daha da çalacaklar!

-*-*-

Evet!

Yanlış okumadınız!

Birileri gitti, çok güzide orman ağaçlarından bir miktar söküp götürdü!

-*-*-

Bu arada solar sistemle çalışan ışıklandırma da vardı!

Onlar da söküldü!

-*-*-

Mezarlıklardan çiçekler çalınıyor…

Çok ilgimi çekti; geçenlerde bir arkadaşın evinin bahçesindeki çeşme sökülüp alınmış!

-*-*-

Başka bir şey daha yazmak istiyorum…

KKTC’de örneğin eskiden TC Yardım Heyeti dediğimiz şimdilerde adı değişen kurum bir ihaleye çıkıyor…

Keşif bedeli belirleniyor…

Bazı kalemler var ihalede…

Mesela 10 kilo fasulye, 20 kilo bamya, 30 kilo kolokas!

Bu rakamlar, ihaleye katılacak olanlara 15 kilo fasulye, 30 kilo bamya ve 45 kilo kolokas diye iletiliyor!

Yani devlet, vatandaşını kandırıyor!

Aldatıyor!

Devlet yalancı mı?

Evet!

Ve yarın o ihale tamamlandığında 15 kilo fasulye, 30 kilo bamya ve 45 kilo kolokasın parasını almayı bekleyen kişiye; 10 kilo fasulye, 20 kilo bamya, 30 kilo kolokasın parası veriliyor!

Yalan, yalan, yalan!

-*-*-

Ve hırsızlıklardan bahsetmiştik ya!

Bir şey daha anlatayım!

Bu ülkede yabancı uyruklu “sanık” veya “zanlı” ya da “suçlu” sayısı arttı!

Bu insanların “adil yargılanması” sürecinde ciddi sıkıntılar var…

Tercüman eksikliğinden tutun, ırkçılığa kadar, çok ciddi sıkıntılar…

Ve çok ciddi insan hakkı ihlalleri tabii ki!

-*-*-

Neymiş?

Egemen, eşit ve bağımsızmış!

Gülemiyorum da, sadece “Nenemin çıkrığı” diyeyim, anlayan anlasın!


Ağırdağ’da 1 Mayıs öğleden sonra 50 yaşındaki Sunnatllo Rustamov çalıştığı ağılda makineye sıkışarak can verdi. Polis Basın Subaylığından yapılan açıklamaya göre muhtemelen balyaların iplerini çıkarmaya çalıştığı sırada balyaları parçalamak için kullanılan vagona düşen Rustamov, makine içerisine sıkışarak yaşamını yitirdi… İşçi Bayramı’nda işçiler çalıştı… Bir işçi öldü… Devrimciler de “Birlik mücadele dayanışma” diyerek yürüdü… Neyse!